EKONOMİ POLİTİK
Doç. Dr. KEREM ALKİN

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi

EKONOMİNİN GÜNDEMİ AB VE IMF


Türkiye'nin son derece başarılı bir NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yaptığı bir Haziran ayını, ABD Merkez Bankaları Sistemi FED'in faiz toplantısı ile tamamladık ve yaz aylarının sakin atmosferine tezat bir Temmuz ayı gündeminin varlığını da unutmamak gerekiyor. Türkiye, Temmuz ayını yine AB'ye yönelik düzenlemeler ve IMF ile 2005 ve sonrasını tartışacağı bir ay olarak geçirecek.

Dış politika boyutunda, Arap ve daha geniş anlamda İslam Dünyası açısından Türkiye'nin NATO Zirvesi'ndeki performansının önemi, Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) yumuşatılmasıyla kendisini hissettirdi. Uluslararası siyaset uzmanlarının değerlendirmeleri, Türkiye'nin BOP'ne Arap dünyası açısından 'tercihe bağlı entegrasyon' boyutu katmış olmasının, Türkiye'ye önemli bir insiyatif kazandırdığını ve Türkiye'nin Orta Doğu'daki algılamasında önemli değişikliklere yol açacağını vurguluyorlar.

Bu noktada, Türkiye, demokratikleşme ve piyasa ekonomisine geçiş konu başlıklarında, Batı ile Doğu arasındaki köprü vazifesi ile, ilgili ülkelere değer ihracı konusunda arabulucu olacak. NATO Zirvesi'nde altı çizilen bir diğer önemli detay ise, Türkiye'nin, Irak ve Afganistan'a NATO müdahalesine sıcak bakmayan Fransa ve Almanya gibi ülkelere verdiği kısmi destek ile, NATO Zirvesi'nden Afganistan ve Irak'a yönelik askeri alanda eğitim desteği kararının çıkması hususunda da etkin rol oynamış olması. Dolayısı ile, gerek resepsiyonlar, gerek organizasyon, gerekse de Atlantik'in iki yakası arasındaki görüş ayrılıklarını dengelemek açısından, İstanbul'daki NATO Zirvesi'nden Türkiye tam notu almış durumda. Ekonomi dünyası, bu anlamda olası terör eylemlerinden, ciddi anlaşmazlıklara kadar, İstanbul'daki NATO Zirvesi'ni kendisi açısından 'kazasız-belasız' atlatılmış sayıyor.

Bu nedenle, FED'in faiz ile ilgili kararı, Haziran ayının piyasalar açısından son ve bir başka önemli gündem maddesini oluşturmaktaydı. Yorumlar, 0.25 puanlık artışın çoktan dış ve iç piyasalardaki yatırım araçlarının fiyatlarına yansımış olduğu yönünde. Esas sürpriz, olası faiz artışının bir sonraki toplantıya bırakılması ile faiz artışının 0.50 puan olarak gerçekleşmesi boyutunda kendisini gösteriyor.

Uluslararası alandaki faiz sürecinin yanı sıra, 21 güne sığdırılacak 21 yasa ĞAB uyum paketleri de buna dahil- ile IMF ile 2005 ve sonrası için ne yapılayacağı konusunun netleşmesinin, piyasalar açısından Temmuz ayının gündemini belirleyecek konular olduğu da görülmekte. IMF ile 2005 ve sonrasının netleşmesini önemli kılan detay, Başkan BUSH'un NATO Zirvesi öncesi Ankara'ya gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, 8.5 milyar dolarlık ABD Hazine kredisinin askıya alınmasına karar verilmiş olması. Yani, iş dünyası açısından bu beklenti zaten dikkate alınmıştı. Bu nedenle, piyasa bu habere tepki vermedi.

Ancak, 8.5 milyar dolarlık kredi, bu yıl Hazine'nin iç borç çevirme oranını yüzde 80 ve altına çekmek açısından, bir 'manivela' olarak kullanılabilirdi. Bu durumda, söz konusu 8.5 milyar dolarlık 'manivela'yı ya daha fazla faiz dışı fazla, ya özelleştirme geliri, ya da tahvil yoluyla dış borçlanma yöntemiyle, ya da hepsini birlikte kullanarak yaratmak yararlı olacaktır. Bu durumda, özelleştirme ihaleleri ve tahvil yoluyla dış borçlanmaların başarılı geçmesi de, IMF ile 2005 ve sonrasının ne olacağının netleşmesine bağlı gözüküyor. Yani, ekonomi yönetimi, Temmuz ayı sonuna kadar 'IMF' konusu netleştirmek zorunda. Aksi durumda, yüksek oranlı iç borçlanma nedeniyle, 2005 bütçesi için kritik öneme sahip faiz yükü hafiflemesini unutmamız gerekecek.

Yeni TL 1 Ocak 2005'e yetişmeyebilir

Ankara ve İstanbul kaynaklı istihbarat şunu gösteriyor ki, IMF uzmanları bir süredir ekonomi yönetimini, Avrupa Birliği ülkelerinin 'Euro' sürecine geçerken yaşadıkları zorlukları ve problemleri dikkatle incelemeye davet ediyor. Çünkü, şimdi telaffuz ediliyor ki, IMF başından beri teknik nedenlere bağlı olarak 'yeni' TL'nin 1 Ocak 2005'e yetişmesinin neredeyse imkansız olduğunu vurgulamakta.
CNBC-e televizyonunun bir haberi, Hazine Müsteşarlığı'na bağlı Darphane'de yeni TL madeni paraların ve pulların basımı için açılan ihalelerde sorun olduğu yönündeydi. Hazine Müsteşarlığı, ihalelerin yolunda gitmekte olduğu, iptal edilen bir ihalenin ise en geç 15 Temmuz'a kadar sonuçlandırılacağı ve neticede madeni paraların ve pulların basımının mutlaka 1 Ocak 2005'e yetiştirileceği yönünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Sermaye piyasası alanında söz sahibi kurum yöneticilerinden elde edilen bilgi, her şeyden önemlisi, ekonomi yönetiminin bir parçası olan Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı gibi kurumlar arasında halen 1 Ocak 2005 için yeterli bir koordinasyon ve konsensüs oluşmamış olduğunu gösteriyor. Nitekim, 57. Hükümet'ten 59. Hükümet'e ekonomi yönetimlerinin, 4.5 yıldır 'yatırım ortamının iyileştirilmesi' konusunda bakanlık bürokratlarını bir araya getirip, yatırım bürokrasisini azaltıcı çalışmaları tamamlayamamış olmaları, 1000 yıla aşan bir dönemdir bu topraklarda ve civarında devlet yöneten Türkler'in demokrasi cumhuriyetinden çok, bürokrasi cumhuriyetinin temellerini sağlamlaştırdığını göstermesi nedeniyle, 'yeni' TL konusunda koordinasyonun henüz tamamlanmamış olduğu yönündeki veriler boyutunda beni şaşırtmıyor. Ancak, konunun uzmanlarının aktardığı bilgiler, 'yeni' TL geçiş sürecinde, borç ve alacakların yeniden yapılandırılması, Takasbank'taki menkul kıymetlerin yeniden değerlenmesi ve İMKB'de işlem gören hisse senetlerinin fiyatlandırılması ve endekslerin yeniden oluşturulması boyutunda, hem Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu'nda, hem de sermaye piyasası alanında hem hukuk, hem de uygulama boyutunda yapılması gereken pek çok değişiklik olduğunu gösteriyor.

Yani, bu konu 31 Ocak 2004 tarihinde 'yeni' TL'ye geçişi sağlayan yasanın Resmi Gazete'de yayınlanması ile başlamış olmakla birlikte, bu yasayı takip eden çok sayıda yasa, tebliğ ve yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ve bu şekilde eski TL'ye bağlı olarak uygulanmakta olan ekonomik yasaların 'yeni' TL için elden geçirilmesi ve/veya revize edilmesi gerekmekte. Bu noktada, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın bu kapsam çerçevesindeki bazı düzenlemelere sıcak bakmadığı yorumları dahi dile getirilmekte. Sözün özü, 'yeni' TL'nin fiziki olarak Darphane'de madeni para boyutunda, TCMB Matbaası'nda ise kağıt para olarak basılması ile iş bitmiyor. Kaldı ki, yıllardır kağıt para kullanmaya ve bol sıfırlı para kullanmaya alışmış olan Türk toplumu, yeniden çok sayıda madeni veya halk diliyle 'bozuk' para kullanmaya dönecek. Yani, Darphane'nin işi daha zor. Bu nedenle, çok miktarda madeni para basılması ve bunun Türkiye'ye sathında en ücra noktaya ulaştırılması gerekiyor. Bu nedenle, yeni TL ile ilgili süreci yakından izlemekte yarar var.

Dış finansman ihtiyacı 20 milyar doları aşacak

Ekonomi yönetimi, açıklanan Nisan ayı ödemeler dengesi verileri sonrası, yılın ilk 4 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 88 büyüyerek, 6.9 milyar dolara ulaşmış olan cari işlemler açığından çok da rahatsız olmuş gözükmüyor. Bu rahatlıkta, 6.9 milyar dolarlık cari işlemler açığının şimdilik- sermaye hareketleri kalemi ile net hata ve noksan kaleminden Türkiye'ye giren döviz nedeniyle finanse edilebilmesinin rahatlığı gözlemleniyor. Ancak, bu arada 12 aylık birikimli cari işlemler açığının da yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru kırarak, 10.5 milyar dolara dayandığı da göz ardı edilmemeli. Bu çerçevede, bu yılı en kötümser tahmin ile 80 milyar dolar ve hatta üstünde tamamlayacağı anlaşılan ithalat ile 55 milyar dolara ulaşması ümit edilen ihracat hacmine bağlı olarak, dış ticaret açığının 25 milyar dolar seviyesinde kalması beklenmekte.

Nitekim, Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN, Gaziantep'te yaptığı açıklamada, Mayıs ayında döviz kurlarının 200 bin lira yukarı hareket etmesi ile birlikte, ihracatın ithalatı karşılama oranının iyileştiğini ve 140 milyar dolar dış ticaret hacmi olan bir ülkenin 20-25 milyar dolar dış ticaret açığı vermesinin doğal karşılanması gerektiği yönünde mesajlar verdi.

Bu noktada, bu yıl turizm sektöründe kırılacak rekorlara bağlı olarak bir olumlu beklenti de ağırlık kazanmış durumda. Yani, dış ticaret açığı 25 milyar dolara dayansa da, cari işlemler açığının 8-9 milyar dolara aşmayacağı beklenmekte. Bu nedenle, yılın ilk 4 ayında 12 aylık birikimli cari işlemler açığının 10.5 milyar dolara dayanmasının bir gösterge olamayacağı, mayıs ayından itibaren cari işlemler açığında bir iyileşmenin hissedileceği vurgulanıyor. Keza, Nisan ayında cari işlemler açığının etkili kalemlerinden dış ticaret açığı 2 milyar 194 milyon doları bulurken, 751 milyon dolarlık net turizm gelirleri sayesinde aylık bazda cari işlemler açığının 1 milyar 677 milyon dolarda kaldığı, oysa Şubat ve Mart aylarında cari işlemler açığının 2 milyar doları aşmış olduğu vurgulanıyor.
VYani, cari işlemler açığındaki tablonun düzeleceği beklentisi gündeme getirilmekte. Bu beklentinin doğru çıkmasında yarar var. Çünkü, bu yıl 10 milyar dolar kamu dış borcu ödeyen, 2005 yılında sadece IMF'e ödenecek olan borcun 7.8 milyar dolar olduğu bir Türkiye'nin, hem cari işlemler açığının, hem de kamu ve özel sektör dış borç geri ödemesi için bu derece büyük bir dış finansman ihtiyacını karşılaması hayli zorlaşabilir.

Bu yıl, kamu dış borç geri ödemesi ve olası cari işlemler açığı verisine bağlı olarak, Türkiye 20 milyar doların üzerinde bir kaynak bulmak zorunda. Nitekim, Hazine'nin uluslararası finans kuruluşu JP Morgan'a 7 yıl vadeli eurobond cinsi tahvil borçlanması için görev vermiş olması ve 750 milyon dolarlık satış, Hazine'nin de konjonktür bir miktar uygun hale geldiğinde, hemen dış borçlanma yoluyla kaynak bulmaya çalıştığını gösteriyor.

Bunun yanı sıra, Türkiye'nin Cari İşlemler Açığı/GSYİH oranı da tehlikeli bir şekilde yüzde 4'e yaklaşmış durumda. Yüzde 4 ve ötesine geçilmesi, söz konusu cari işlemler açığının finansmanını giderek zorlaştırıyor. Bu nedenle, bu yıl 270 milyar dolar civarında bir GSYİH oluşturması beklenen Türkiye'nin aralık ayı sonunda 10.8 milyar dolar civarında bir cari işlemler açığı değerini aşmaması gerekiyor. Bakalım, yaz aylarında cari işlemler açığında beklenen iyileşme gerçekleşecek mi?






# # # # # # # #