SİVRİ SİNEK SAZ
AV. TALAT METE

TÜRKİYE SEVGİSİ TEKEL OLABİLİR Mİ?



Böyle bir yazı başlığı veya soru karşısında herkesin, tabii ki olamaz dediğini duyuyorum. Geçenlerde Genelkurmay Başkanımız, Orgeneral Hilmi ÖZKÖK, bir gazetemizdeki demecinde 'Türkiye sevgisi tekelimizde değil' demiş ve çeşitli konulardaki görüşlerini açıklamıştı. Genelkurmay Başkanımızın bu söylemi, daha doğrusu temsil ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu gün ulaştığı ve açıkça dile getirdiği düşüncesi, beni yıllar öncesine götürdü.

Doğrusu Hilmi ÖZKÖK Paşa'nın bu demecinden sonra nereden nereye sorusu geçti belleğimden. Ülkemizde, son yıllarda fark edilir biçimde, düşünsel bazda önemli değişimler oluyor. Umutlarım kırılmaya başlarken yeniden umutlanıyorum...

Daha dün denecek kadar kısa bir süre önce, 12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası, devlet başkanı olan, bir başka Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan EVREN, sık sık yaptığı yurt gezilerinde, ihtilali benimsetme adına meydanlarda yaptığı konuşmalarda, siyasi partileri, ihtilal öncesi görev yapan başbakanları, üniversiteleri, öğrencileri, öğretmenleri, işçileri, sendikacıları, hatta barış isteyenleri ve toplumu için daha çok demokrasi isteyen aydınları, toplanan halka şikayet ettiği gibi suçluyordu da.

Bunlardan birisi de bendim. 1984 tarihinde, Türk aydınlarının, üniversitelerde öğretim görevlisi aydınlarla, ihtilal sonrası oluşturulmasına çalışılan 'demokratik yaşamda' daha çok demokrasi isteğini içeren bir dilekçe hazırlandı. Bu dilekçeye ben de imza atmıştım. Ancak, o tarihte ki devlet başkanı Orgeneral Kenan EVREN, Manisa'da halka yaptığı konuşmasında '...ne yapayım böyle vatan haini aydını....' gibisinden suçlamalar göndermiş ve aydınlarla halkın arasını açmaya gayret göstermişti. Diğer illerdeki konuşmalarında da toplumumuzun diğer kesimlerinden şikayetlerini dile getirmiş ve suçlamalarda bulunmuştu.

Sanki Türkiye'yi bir tek o ve o zamanlar bu konuşmalarında yanında dikili duran diğer komutanlar seviyor, ya da sadece Türk Silahlı Kuvvetleri seviyor da, başka kimse veya kurumlar sevmiyormuş gibi. Amaçlı olarak açılması talimatı verilen davalardan, yargı sonrasında beraat kararları çıkmıştı. Aydınlar dilekçesi davasında da öyle olmuştu. Ancak, içimde acı bir yara olarak kalan, 'bu ülkeyi sadece Türk Silahlı Kuvvetleri mi seviyor' sorusunu içerecek davayı açarak, eski Orgeneral Kenan EVREN'e soramamıştık. Çünkü kendisini ve diğer arkadaşlarını yasal koruma zırhına büründürmüştü. Bu gün Genelkurmay Başkanı Sayın Hilmi ÖZKÖK'e teşekkür ediyorum. Çok önemli ve hassas bir konuya çok doğru ve açık sözlülükle nokta koymuş, toplumdaki yanlış bir kanıya açıklık getirmiştir. Türkiye hepimizin.

Üzerinde yaşadığımız bu coğrafyada, asırlardan bu yana, mutluluğu, acıyı, kardeşliği, dostluğu, neşeyi ve kederi hep birlikte yaşamadık mı? Çanakkale'de ailesinden şehit vermemiş, farklı etnik gruptan ve farklı bölgelerde yaşayan yurttaşlarımızdan, farklı din ve mezhepten aileler var mıdır? Asla yoktur. Herkes ailesinin yakın geçmişini incelesin, Çanakkale'de yatan bir yakınına rastlayacaktır. Neydi bu farklılıklara rağmen, onları aynı amaç uğruna, omuz omuza şehitliğe gönderen duygu. Şüphesiz 'vatan sevgisi'. Asker ile birlikte, sivillerin de Türkiye sevgisi.

Türkiye sevgisini kimsenin ve hiçbir kurumun tekeline alarak, benden başka kimse, bu ülkeyi sevmiyor demesi düşünülemez. Bu toplumumuzun her kesimi için geçerlidir. Hangi etnik gruptan veya hangi din ve mezhepten olursa olsun, bu ülke coğrafyası hepimizindir ve kimin kimden, hangi kurumun hangi kurumdan daha çok vatan sevgisine sahip olduğunu, ölçecek bir alet henüz icat edilmemiştir. Bireylerle birlikte, ülkemizdeki tüm kurumların, siyasi, sosyal, bilimsel, eğitim, meslek vs. tek amacının Türkiye'yi çağdaş düzeye ulaştırmak değil midir? Hiç tartışmasız evet. Bu yolda, bu kurumlardan yanlış yapanlar da olacaktır şüphesiz. Diğerlerinin gayreti ve mücadelesi bu yanlışlara engel olmak olmalıdır.

Bu sevgiye, 'Abdurrahman DİLİPAK 'örneği içte ve dışta çomak sokmaya çalışanlar da olacaktır kaçınılmaz bir biçimde. (27.08.04 Cuma akşamı Show TV haberlerinde izlediğim, DİLİPAK örneğini, cuma namazı çıkışında, Necef'deki haksız saldırıda ölen müslümanlar için kılınan gıyabi cenaze namazında, Necef'in Çanakkale'den bin kat daha değerli olduğunu söylemesi üzerine verdim. Şüphesiz ki Necef de önemli. Ama Iraklılar için daha önemli. Çanakkale de bizim için. Ben Tüm Irak'a yapılan saldırıyı kınıyorum. Bu nedenle, böyle bir kıyas yapmak doğru olmaz. DİLİPAK'ın diline biber sürmek gerekir.) Top yekün uyanık olup, tuzaklara düşmemek gerekir. Bu konuda, en önemli yol gösterici Atatürk'ün gençliğe hitabıdır.

Zaman zaman, kısa geçmişe seyahat etmeyi herkese öneririm. Kendi kişisel gelişimim için sıkça başvurduğum bu yoldan, çok şeyler öğrendiğimi de itiraf etmeliyim. Toplumsal gelişimimiz için de sık sık yapılmalı diye düşünüyorum. O zaman nereden nereyenin cevabını daha doğru ve sağlıklı alabiliriz. Çünkü insan beyni geçmişi unutmaya çok yatkın bir organ.

Son 5 yıla baktığımızda, tüm eksiklerine rağmen, ülkemizde gelişim adına müthiş adımların atıldığını görürüz. Bunun sağlanmasında katkıları olan, geçen hükümetin başkanlarına Sayın ECEVİT'e, YILMAZ'a ve BAHÇELİ'ye teşekkürler. Ayrıca, bu konuda, geçmişte alınan kararların uygulanmasına devam eden ve ek kararlar koyan şimdiki AKP Hükümetine ve Başbakan Sayın Recep T. ERDOĞAN'a da teşekkürler.

Hatta, muhafazakar bir siyasi partinin, geçmişte demokrat ve sosyal demokrat partilerin, demokratlık savlarına rağmen yapamadıklarını, yaşama geçirdikleri için de yıldızlı teşekkürler. Keşke yapamayanlar, biraz kendilerine dönük eleştiri yapabilseler de toplumdan özür dileyip, derslerine daha iyi çalışabileceklerin önünü açabilseler.

O zaman toplumla daha barışık bir ortamı yakalayabilirler. Ülkemizde her kurumun yönetiminde olanlar; kavga yerine uzlaşmayı, dogma yerine bilimi, baskı yerine saygıyı öne koyabilseler, gerçek Türkiye sevgisine ulaşabilirler. Kişileri tabulaştırıp, hamasi ve klişe sloganlarda takılıp kalma yerine, gerçekçi düşünceleri ve günü yakalayıp, harekete geçme ülke sevgisi değil de nedir?

Bu vesile ile hepimizin '30 Ağustos Zafer Bayramı'nı' büyük ustanın kurtuluş savaşı destanından bir bölümle kutluyorum. .....

Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü,
Ve şu türküyü duyurdu:
Dörtnala gelip, Uzak Asya'dan,
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan,
Bu memleket bizim...
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar
çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...






# # # # # # # #