MAVİ YOL
Dr. CAN FUAT GÜRLESEL

Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı



EKONOMİK DENGELER SAĞLIKLI KURULMUYOR


Ekonomide 2001 krizi sonrasında kurulmakta olan yeni dengeler için izlenen göstergeler, özellikle ekonomik büyüme olumlu işaretler vermektedir. Ancak büyüme ve enflasyondaki gerilemeyi sağlayan denge ekonominin diğer alanları için, özellikle istihdam ve cari açık için olumlu değildir.

Bu nedenle ekonomide kurulmakta olan denge çok sağlıklı görülmemektedir. Ekonomide gelinen bu aşamada iki ana tespit yapmak mümkündür.

1-Makro ekonomik dengelerde ve göstergelerdeki iyileşmeler yine ekonomide olumsuz yan etkiler yaratmaktadır.

2-Özellikle TL'nin değerlenmesi ile kurulan yeni dengeler, ithalat artışı, istihdamda daralma, satın alma gücünde gerileme ve vergi gelirlerinde azalma gibi olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.

Ekonomide oluşan yeni koşullar ve uygulanan politikalar bu çok sağlıklı olmayan dengeyi kurmaktadır.

Öncelikle TL'nin değer kazanması karşısında üreticiler ve ihracatçılar yabancı ürünler ile rekabet edebilmek için

a-Reel ücretler önemli ölçüde gerilemekte
b-İşçi ve çalışan azaltılmasına gidilmekte ve istihdam sürekli daralmaktadır.

Reel ücretlerdeki gerileme ve istihdamdaki daralma hem işsizlik ile sosyal sorun yaratmakta, hem satın alma gücündeki azalma ile iç pazarda önemli talep daralmasına yol açmaktadır. Enflasyondaki gerilemenin önemli bir nedeni de bu talep daralmasıdır.

İç talepteki daralma iç piyasaya yönelik üretim yapan özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde kapanmalara yol açmakta ve istihdam daralmaktadır.

TL'nin değerlenmiş olması gerek ihracat yapan gerekse yurtiçi pazara üretim yapan tüm üreticileri daha ucuz hale gelen yabancı ara malı kullanımına yönlendirmektedir. Bunun da önemli sonuçları bulunmaktadır.

a-İthalat önemli ölçüde artmakta
b-Üretilen ve ihraç edilen ürünlerde Türk ürünlerinin katma değeri azalmakta
c-Yan sanayi ve ara malı üreten Türk üreticiler yabancı üreticiler ile rekabet edememektedir.
d-Bu da yine iç piyasada kapanmalara ve istihdamda daralmalara yol açmaktadır.

İhracattaki artışın ise temelde belli başlı dayanakları bulunmaktadır.
a-İç pazardaki aşırı daralma üreticileri ihracata yönlendirmektedir.
b-TL'nin değerlenmesine rağmen ihracattaki artış büyük ölçüde reel ücretlerdeki gerileme ve istihdamdaki daralma sayesinde olmaktadır.

İhracatta sektörlerde giderek az sayıda ve büyük ölçekli firmalar rekabet edebilmektedir. Bu sektörlerde küçük ve orta ölçekli firmaların rekabet gücü kalmamaktadır.

Bu gelişme sektörler arasında ve içinde olumlu bir dönüşüm olarak görülebilir. Dünya ölçeğinde rekabet edebilecek büyük şirketlerin varlığı önemli bir dönüşüm ve gelişmedir. Ancak yeterli değildir. Sektörlerde küçük ve orta ölçekli işletmelerin de rekabet gücü arttırılmalıdır.

TL'nin değerlenmesi karşısında ihracatın sürdürülmesinde bir diğer yöntem ve sonuç ise kâr marjlarının son derece daralmış olmasıdır. Kârlılıktaki daralma, ihracatta katma değer yaratılmasını ve şirketlerde sermaye birikimini engellemektedir. Bu orta vadede işletmelerin gelişimini sınırlandırmaktadır.

Reel ücretlerdeki gerileme, istihdamdaki daralma, kâr marjlarındaki azalmaya karşın iç pazarda özellikle dayanıklı tüketim mallarındaki üretim ve satış artışının ise farklı nedenleri bulunmaktadır.

a-Son üç yıldır ertelenmiş talep devreye girmiştir ve doyuma ulaşmaktadır.
b-Satışların büyük bölümü tüketici kredileri ile finanse edilmektedir. Talep, satın alma gücündeki artış ile değil, borçlanma ile karşılanmaktadır.
c-Bu talep konjoktürel ve geçicidir ve bankacılık sistemi üzerinde risk yaratmaktadır. Ekonomide ulaşılmış olan bu dengede aşağıdakiler nedeni ile vergi gelirlerinde de azalma olması kaçınılmazdır.
d-Reel ücretlerdeki gerileme ve satın alma gücünde azalma
e-İstihdamda daralma
f-İç talepte daralma
g-İşletmelerde kapanmalar ve/veya üretimden ticarete geçiş
h-Kâr marjlarında ve kârlılıkta gerileme

Ekonomide vergi artışları sadece konjoktürel olarak yaşanan ve banka kredileri ile finanse edilen dayanıklı tüketim malı üretim ve tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Yeni koşullar altında oluşan bu yeni ekonomik denge, özellikle Türk işletmecilerin rekabet gücü, ilave istihdam yaratılması ve cari açık ile kamu maliyesi alanlarında artan oranda sıkıntı yaratacaktır.

Bu çerçevede ekonomide kalıcı ve sağlıklı bir dengenin kurulması için koşulların ve uygulanan politikaların değişimi kaçınılmazdır. TL'nin değerli olması ve buna yol açan reel faizlerin çok yüksek olması ekonomideki dengelerin sağlıklı kurulmasını engellemektedir. Reel faizlerin süratle düşürülmesi ve TL'nin gerçek değerine ulaşması ile birlikte ekonomide sağlıklı ve kalıcı dengeler kurulabilecektir.

Sektörlerde büyük ölçekli şirketlerin varlığı önemlidir. Ancak ekonomide katma değeri ve istihdamı geniş ölçüde yaratan küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet güçlerini sürdürebilmeleri için üretim maliyetleri, vergi ve destekler ayaklarında süratle iyileştirmeler yapılmalıdır.

İhracatın artışına paralel olarak, ucuz ve avantajlı ithal ürünleri ara malı olarak tercih edilmekte ve kullanılmaktadır. Ara ve yan sanayi rekabet edememektedir. Bu nedenle her bir sektörün ara ve yan sanayi üreticileri için özel önlemler geliştirilerek rekabet güçleri arttırılmalıdır.

Vergi uygulamaları çok basit, az sayıda, düşük oranla bölgesel farklılıklar gözetilerek (ücretlerde) yeniden düzenlenmelidir. İşletmelerin global rekabette daralan kâr marjları vergi oranlarında göz önüne alınmalıdır.






# # # # # # # #