ÇUVALDIZ
CELAL BEYSEL

TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı



OTOMOTİV: YENİ BİR UFUK MU?


Türkiye'nin ihracatının artmasında en büyük etkenin otomotiv ürünleri ihracının artması olduğu, açık bir gerçektir. 1998 yılında 1.5 milyar dolar olan otomotiv ihracatımız, 2003 yılında % 500 artarak 7.5 milyar dolar mertebesine gelmiştir. Otomotiv sektörümüzün önümüzdeki 5 yıl içinde varmak istediği ihracat hedefi 15 milyar dolardır. Oysa aynı dönemin ihracat şampiyonu hazır giyim sektörü ihracatını 5 yılda ancak % 45 artırarak 8 milyar dolardan 11.5 milyar dolar seviyesine yükselebilmiştir. Çin faktörü nedeniyle bu küçük artışın dahi gelecekte devam edip etmeyeceği şüphelidir.

O halde otomotiv sektörünün önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin döviz dengesi ve teknolojik ilerlemesi açısından bir fırsat olduğunu söyleyebilir miyiz?

Şüphesiz evet. Bu hızla giderse ve tekstil sektörümüz marka ve tasarım üretme, yani katma değeri yüksek üretime geçiş sürecini hızlandırmazsa otomotiv kısa süre sonra ihracat şampiyonluğunu hazır giyimin elinden alacaktır.

Ancak bu süreçte otomotiv sektörü de dünyadaki trendi unutup rehavete kapılmamalıdır. Dünya'daki otomotiv sektörüne bakıldığında ilk göze çarpan, bu sektördeki karların giderek azaldığıdır. Yaratıcılığın ön plana çıktığı konuların, mesela bilgisayar teknolojisinin karları büyürken, 100 yıldan beri sadece 4 tekerlekli, benzin ya da mazotla çalışan araçlar üretmeye odaklanmış otomotiv sektörünün devlerinin bir kısmı milyarlarca dolar zarar etmekte, bir diğer kısmıysa % 5'ler seviyesinde kar edebildiklerinde kendilerini başarılı saymaktadırlar.

Dolayısıyla bu sektörde çalışanlar ve yan sanayi, tek haneli kar yüzdeleriyle çalışmaya razı olmak durumundadırlar. Zengin batının az kar ile çalışmayı kabullenmesi zor olduğundan, otomotiv üretimi yavaş yavaş bu konuda yeterince gelişmiş, dövize ihtiyacı olup ucuz çalışmayı kabullenebilecek ülkelere doğru kayacaktır.

Özellikle Batı'nın tekelinde olan lüks otomobil satışında son yıllarda görülen azalma da Ğ örneğin 2004'ün ilk 7 ayında Almanya'da üst sınıf otomobil satışında % 20'lere varan bir gerileme olmuştur - bizim gibi orta sınıf otomotiv ürünlerine odaklanmış ülkelerin avantajı gibi görünmektedir. Otomotiv ihracatımızın yükselmesinin altında yatan gerçek budur.

Dünya'daki otomotiv sektörüne bakınca görülen, karların azalmasının yanında üretim tarzının da değişmekte olduğudur. Eskiden yüksek sayılarda, tek tip ve mümkün olan en ucuz üretim şekilleri tercih edilirken bu gün adedi düşük, fiyatı uygun ama çeşidi yüksek üretimler tercih edilmektedir. Çevre korumanın ön plana çıktığını ve özellikle petrol konusunda sıkıntıya girildiğini, dolayısıyla yeni bir atılımın gerekliliğini gören gelişmiş dünyanın yaratıcı beyinleri, vazgeçilmez otomotiv ürünlerinin tasarımında alkol, elektrik ya da hidrojen, hatta güneş enerjisi gibi alternatif diğer yakıtlarla çalışan ürünlere yönelmektedirler.

O halde ülkemizde yapılması gereken nedir?

Yapılması gereken tabii ki bir taraftan gelişmiş dünyanın bırakmakta olduğu otomotiv üretiminin ülkemizde yapılmasını sağlayıp döviz kazanmaya bakarken, diğer taraftan eğitim ortamımızın gelişmiş ülkelerdekine benzer yaratıcı gücü yüksek insanların yetişebileceği şekilde düzenlenmesidir. Geçmişte batının 'fason çalışan kumaş dokuyucuları' olup, Çin'den gelen rekabet karşısında sallanan bir tekstil sektörüne sahip olduğumuz gibi gelecekte de batının 'fason çalışan otomotiv üreticileri' olup bir süre sonra karşımıza çıkması kaçınılmaz olan daha ucuz çalışanların rekabetine boyun eğmek istemiyorsak , endüstriyel tasarım yapabilen, dolayısıyla katma değer yaratabilen gençlerin yetişmesini sağlamalıyız.

Ancak meslek yüksek okullarında dahi 'tevhid-i tedrisat' benzeri bir yaklaşım içerisinde olup, bu okulların kendi eğitimlerini çevrenin ihtiyacına göre belirlemelerine engel olan YÖK ile yaratıcı bir eğitim sistemine erişmenin mümkün olmadığı da acı bir gerçektir. Ayrıca, kendi ihtiyacı için yaratıcı insan yetiştirme çabasına giren ileriyi gören sanayicilerin önündeki 'mevzuat' engellerinin kaldırılması ve bu konudaki yatırımlara vergi muafiyeti getirilmesi de olmazsa olmazlar arasındadır.

Kim bilir, belki hükümetin gündemine bir gün bunun gibi 'önemsiz' konular da girer.






# # # # # # # #