ADİL DÖNMEZ
GYİAD Genç Yönetici ve İşadamları Derneği Sivil Toplum Kuruluşları ve Sosyal İlişkiler Komite Başkanı-Ekonomist MBA

KALBİNİZİ BİZE AÇIN!


AET ülkeleri konusunda yüksek lisans yaptığım dönemde (1988-1989) hocam, (AET İlişkilerinden Sorumlu Devlet Bakanı) olan Prof. Dr. Ali BOZER idi. O dönemde kriterler 75.000 sayfa olmasına karşın, şu an 100.000 sayfa civarı... Son üye olan 10 ülkeye verilen müzakere tarihi 1999 yılındaydı ve sadece siyasi kriterler ön plandaydı. Sonrası çok da kolay oldu. Sanıyorum bizler için de aynı düşünceler geliştiriliyor. Ancak herhangi bir aksilikte askıya alınması da söz konusu olabilir.

Öncelikle AB üyeliğinden ne kazanacağımız konusuna değinmek gerekmektedir. AB ilk kez aday bir ülke için İlerleme Raporu ile birlikte üye olması halinde ekonomik olarak hem kendine hem de birliğe etkilerini ortaya koyacak bir rapor hazırlıyor ve bu rapor Ekim ayında ilerleme raporu ile birlikte yayınlanacak. Ekonomist dergisinde yayımlanan özet raporda Türkiye'nin 2010 yılında üye olduğu varsayılarak 3 farklı alanda değerlendirmesi yapılmış. Sektörel Etki, Kurumsal Reformlar ve İşgücünün serbest dolaşımı.

Bu raporda Türkiye'nin AB ile bütünleşmesinin kimya, madencilik ve nakliye sektörlerine zarar vereceğinin belirlenmesinin yanısıra, tekstil ve giyim en kazançlı çıkacak sektör olarak görülüyor.

İkinci alan resmi kurumlardaki potansiyel iyileşmeler. Kurumsal Reformların Türkiye'nin 'Yolsuzluk EndeksiÓ merdivenindeki konumunu iyileştireceği ve bu ülkeyi 64. basamaktan 25. basamağa çekeceği tahmin ediliyor. Bu tahmine göre yolsuzluk endeksindeki değişme ticaret hacmini de etkileyecek ve toplam ticaret hacmi ortalama % 28 artacak. Üçüncü değerlendirme alanı ise serbest dolaşım hakkı. Türkiye'deki işsizliğin % 12,4 olduğunu göz önüne alırsak AB ülkelerinde serbest dolaşım konusu en kritik noktalardan biri. AB üyeliği ile beraber Avrupa'da serbest dolaşımda olacak Türk sayısı 2.7 milyon olarak varsayılıyor ve bu insanların kalifiye olup olmayacağı şimdiden bilinemiyor. Türkiye'den serbest dolaşıma çıkacak insanlar, ülkenin toplam nüfusunu % 3,1 oranında azaltacak ve bu da GSMH'nın % 2,2 düşmesine neden olacak. Etki Değerlendirme Raporu bunlara değinmiş.

Peki ya Komisyon Raporu nasıl olacak?

Avrupa Komisyonu'nun 7 Ekim'de açıklaması beklenen ve 10-11 Aralık 1999 Helsinki Zirvesi'nden günümüze, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyumu ile ilgili attığı adımları değerlendirecek olan rapor üzerine senaryolar üretiliyor. Komisyon raporu 17 Aralık AB Zirvesi'nde Türkiye'ye verilecek yanıtı belirleyecek.

Edinilen bilgilere göre, Brüksel'in eğilimi, hem Türkiye'ye, hem de AB içinde Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak yaklaşmayanlara gül dağıtmak. Buna göre rapor büyük oranda Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyum doğrultusunda katettiği yoldan övgüyle bahsedecek, ancak uygulamadaki sorunlara dikkat çekecek. Bu durumda Aralık Zirvesi'ne yapılacak öneri, bu koşullarda Türkiye ile müzakerelere başlanması, ancak uygulamada ağır ihlaller olması ya da ilerleme kaydedilmemesi halinde müzakerelerin askıya alınması şeklinde formüle edilecek.

Bu formül aracılığı ile Türkiye'ye "sözümüzü tuttuk, müzakereye başlama kararı aldırdık" denilirken, Türkiye karşıtlarına da korkmayın, müzakerenin ipleri elimizde denilecek. Komisyon raporu, müzakerelerin başlatılması, ancak siyasi kriterlerin uygulanmasında aksaklıkların belirlenmesi halinde müzakerelerin askıya alınması şeklinde bir formül ortaya koyarsa, Türkiye, müzakerelerin başlanması sevincini, ancak bitirilememesi endişesini sürekli taşıyacaktır. Bu durumda belirsizlik algılaması süregideceğinden, Türkiye arzu ettiği yatırım ortamının iyileşmesi ve doğrudan yatırımlar için cazibe merkezi olma beklentilerine ilişkin hedeflerini bir miktar aşağı çekmek zorunda kalacaktır.

Müzakerelerin başlaması ile birlikte AB kesimi büyük bir olasılıkla derinleştirilmiş gümrük birliği, iyileştirilmiş ortaklık statüsü, adı ne olursa olsun öncelikli dosyalar olarak AB'nin çıkarına gördüğü başlıkları masaya getirecektir. Bu noktadaki temel tehlike, iki ana başlıkta toplanabilir:

1. Özellikle hizmet sektörü beklediğinden önce AB ile bütünleşme noktası ile karşı karşıya gelecektir.

2. AB, istediğini elde ettikten sonra, müzakereleri yokuşa sürüp, siyasi kriter bahanesi ile masadan kalkma yoluna gidebilir.

Daha önce Gümrük Birliği sürecinde de yaşadık, yeniden yaşayacağımıza kesin gözüyle bakabiliriz, karşımızdaki ekip, uluslararası müzakereler konusunda son derecede tecrübeli bir ekip olacaktır. Özellikle de daha 10 ülke ile tam üyelik müzakerelerin yeni tamamlandığı dikkate alındığında çetin bir karşı tarafa hazırlıklı olmamız gerekir.

Buna karşılık, Türkiye müzakere konusunda yeterli hazırlığa sahip bir görüntü vermemektedir. Hala bir baş müzakerecinin belirlenmemiş olması, buna bağlı olarak alt müzakerecilerin kimliklerinin ortaya çıkmamış olması ve bunların altında örgütlenmesi gereken uzman kadroların oluşturulmasında gecikilmesi, müzakere masasına oturulduğu anda çok ciddi acemiliklere yol açabilir.

Bu senaryoların tartışıldığı bir ortamda Standard&Poors'un kredi notumuzu artırırken, Moody's'in müzakerelere başlanması senaryosunu dikkate almasına rağmen notumuzu aynı bırakması, Aralık kararının içeriğine yönelik endişeleri daha da pekiştirdi.

Ancak, Kasım ayına kadar Komisyon'un genişlemeden sorumlu üyesi rolünü sürdürecek VERHEUGEN'in 4, 5 Eylül günleri yapması beklenen Türkiye ziyareti sırasında vereceği mesajlar, raporun içeriği ile ilgili şüphelerin ne kadar gerçekçi olacağını gösterecek. Bunun yanısıra herkesin görüş birliğine vardığı nokta, AB sürecinin bugüne dek olduğu oranda olmasa da, aralık ayından sonrada son derecede güç olacağı doğrultusunda.

AB Üyeliği için ne gibi faaliyetler yürütülmekte?

Burada asıl önemli olan AB üyeliği için hep beraber hareket etmek. Bununla ilgili bazı gelişmeleri de görmekteyiz. Arı Hareketi, AB Aralık Zirvesi öncesi Türkiye'nin adaylığını desteklemek amacıyla '100 Günlük ABÓ kampanyası başlattı. Kampanya çerçevesinde, İstanbul, Brüksel, Viyana, Strasburg, Paris, Berlin ve Londra'da toplantılar ve konferanslar düzenlenecek, etkin kurumlar ve kişiler nezdinde lobi faaliyetlerini yürütülecek.

TÜGİAD'ın (Türkiye Genç İşadamları Derneği) ise en önemli gündem maddesi Türkiye'nin AB üyeliği. Avrupa'da lobi faaliyetlerini yürütmek amacıyla Antalya'da gerçekleştirilen 2 ayrı toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu toplantılardan biri Avrupa Genç İşadamları Dernekleri Konfederasyonu'nun yönetim kurulu toplantısıydı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen bu toplantıda 23-25 Eylül'de 11 ülkenin etkin işadamları bir araya geldi. İkinci toplantıda ise 25 ülkenin büyükelçileri biraraya gelerek, Türkiye'nin potansiyelleri ve yatırım olanakları konusunda fikir alışverişinde bulundular.

Bu ve bunun gibi faaliyetler elbette üyelik yolunda önemli aşamalar kaydetmemize etkili olacaktır. 'Kalbinize Bize AçınÓ sloganıyla yola çıkarak her Sivil Toplum Kuruluşunu kendi segmentinde çalışmaya ve hepsini topyekün olarak da hareket etmeye davet ediyoruz. Yerine getirmemiz gereken görevler gönüllü olarak ve planlı bir şekilde çalışmaktır.






# # # # # # # #