PERİSKOP
MEHMET UĞUR CİVELEK

Ekonomist



ÖNÜMÜZDEKİ ALTI AYLIK DÖNEMİN OLDUKÇA İLGİNÇ GELİŞMELERE SAHNE OLMASI İHTİMALİ ARTIYOR


2004 yılının son çeyrek dönemi gerek içerideki ekonomik gelişmeler gerekse dışarıdakiler açısından ilginç bir dönem olacak gibi görünüyor. Bazı önemli konular ekonomi gündemimizde pek tartışılmasa bile sonuç değişmiyor. Kontrolsüz eğilimler ile birlikte kırılganlık ve belirsizlik artıyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan düzenin son devrinin son dönemi yaşanırken bunları normal kabul etmek gerekiyor. Fakat böyle olmuyor; geçmişe özlemin ve aynen devam ettirme isteğinin beslediği duygusallık, akıl ve bilginin yerini almaya başlayınca işlerin karışması kaçınılmaz oluyor.

Türkiye'de IMF ile kredi destekli yeni bir stand-by yapamaz ve AB ile müzakerelere başlayamaz isek kriz olur kanaati güçlenirken küresel durumunda pek farklı olmadığı dikkat çekiyor. Petrol fiyatı yükselmeye devam eder; faizlerdeki yükseliş hızlanır veya bu eğilimleri güçlendirecek siyasi gelişmeler artar ise sıkıntı büyük olur. Genel yaklaşım böyle olunca da sebepleri ortadan kaldırmanın maliyeti göze alınamadığı için dezenformasyon artıyor; aklın etkin kullanımı ve genel uzlaşı pek mümkün olmuyor.

Herhangi bir sorunun çözümünü, sorunun odağına dokunmadan dışarıda aramak tutarlı bir yaklaşım olmuyor. En güçlü konumda olsanız bile bu yöndeki zorlamanın getirdiği itibar kaybı ve mağdurların bu ve benzeri ihtimalleri dikkate alan yeni stratejileri evdeki hesabın çarşıya uymasını engelliyor. Eğer zayıf ve edilgen bir durumda iseniz, siyasi tavizler karşılığı gün kurtarılsa bile sonuç değişmiyor. Petrol fiyatlarındaki yükseliş bu açıdan ilginç bir görüntü sergiliyor; bugüne kadar söz konusu ürün fiyatını yönlendirebilenlerin kontrolü kaybetmesi ve olumsuzluğun büyümesi bir tesadüf değil. Güven kaybolup risk artmaya başlayınca herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor; kontrolün kaybolması kaçınılmaz oluyor. Genel bir uzlaşı mümkün olmadığı sürece de taşlar yerine oturmuyor, olumsuzluğun etki alanı genişliyor.

Dolar faizine ilişkin genişlemelerde benzer bir şablonun özelliklerini taşıyor. Büyüyen iç ve dış açık yanı sıra azalan tasarruf eğilimi gelecek açısından ciddi bir tehlike oluşturuyor ve faizleri yükseliş yönünde zorluyor. Dengesizlikleri azaltmak yerine büyümesine göz yumulması ve Merkez Bankası'nın aşırı gevşek para politikası ile durum idare edilmeye çalışılması dengesizliğin büyümesi anlamına geliyor; enflasyonist baskıları uyarıyor. Bu olumsuzlukların mevcut yapısı ile sürdürülemeyeceği çok iyi büyümesine rağmen böyle oluyor. Belirsizlik ve kırılganlık artıyor, zira kalıcı çözüm için gerekli maddi imkan ve siyasi irade bir araya getirilemiyor.

Yukarıdakine benzer örnekler Türkiye'deki genel durum içinde geçerliliğini koruyor. Enflasyon ve faizlerin hızla gerilemesi ve kamu borçlarının çevrilmesine öncelik verildiği için Türk Lirasının değer kazanması önemliydi. Fakat bu durumun rekabet koşulları ve dış denge üzerindeki olumsuz etkileri daha az önemli değildi. Sonuçta günü kurtarmanın gereği yapıldı; yan tesirler kabusa dönüşünce ortalık karışmaya başladı. IMF ve Dünya Bankası cari açığın aşağı çekilmesini istiyor; bu konu kredi destekli yeni stand-by açısından özel bir önem taşıyor. AB ile ilişkiler de müzakerelere başlansa bile ilerleme sorunların çözümünü gerektiriyor ve o zamana kadar direk yatırım girişinin yetersiz kalacağı biliniyor.

Yetkililer ise cari açığı, ciddi bir yan tesir olmadan aşağı çekecek enstrüman yokluğunun sıkıntısını çekiyor. Çünkü cari açığı aşağı çekmek için yapılabilecek olanlar hem bütçe açığını büyütüyor hem de döviz kuru Ğ enflasyon ve faizleri yükseltiyor. Hal böyle olunca da içine düşülen kısır döngüden çıkılamıyor. IMF ve AB konularındaki aşırı iyimser beklentiler havada kalmaya mahkum oluyor. Kolay çözümler kalıcı olmazken, daha büyümüş sorunlarla mücadele etmek iyice zorlaşıyor. Daha önceki yaklaşımlar eleştirilemediği için alternatif üretilemiyor ve genel uzlaşı imkansız hale geliyor. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, önümüzdeki altı aylık dönemin gerek ekonomik gerekse sosyal ve siyasi gelişmeler açısından oldukça ilginç gelişmelere sahne olması ihtimali artıyor.






# # # # # # # #