AB BAŞKENTİNDEN
SUAT LEMİ ŞİŞİK

TÜGİAD Brüksel Temsilcisi



AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE


Türkiye'nin AB'ne tam üyeliği yolunda başlayacak olan müzakereler, AB gündeminde gittikçe artan bir ağırlıkla yeralmaya başladı. Hergün AB haber kanallarında Türkiye ile ilgili bir haber, yorum, anket, eleştiri veya övgü yeralıyor. AB alanında faaliyet gösteren hemen tüm önde gelen sivil toplum kuruluşları, araştırma merkezleri, enstitüler Türkiye ile ilgili bir rapor hazırlıyor, konferans veya seminer düzenliyor. Bu faaliyetler sadece Brüksel ile de sınırlı kalmıyor, AB'nin diğer ülkelerinde de çeşitli çalışmalar yapılıyor. Türkiye ve Türk kurumları tarafından yürütülen tanıtım faaliyetleri ile Türkiye gündeme iyice yerleşiyor.

Bu alanda öne çıkan çalışmalara bakıldığında Türkiye'ye karşı genel havanın olumlu olduğunu söylemek mümkün. Elbette farklı düşünenlerin sayısı da az değil. Avrupa İktisadi ve Sosyal Komitesi (AİSK) hazırladığı raporda Türkiye'deki reform sürecinin yıl sonuna dek sürmesi durumunda Türkiye ile müzakerelerin başlatılması gerektiği yönünde görüş bildiriyor.

Diğer yandan Türkiye İlerleme Raporu'nun yayınlanacağı dönemde AB Dönem Başkanlığı'nı yürüten Hollanda'nın ÒDışişleri Danışma KonseyiÓ hazırladığı raporda Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasını, ancak müzakere tarihinin iki yıl ertelenmesini öneriyor.

Bağımsız Türkiye Komisyonu (BTK) ise raporunda Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılması gerektiğini aksi takdirde AB'nin güvenilirlik sorunu yaşayacağını yayınlıyor. BTK Finlandiya eski Cumhurbaşkanı AHTISARI, Fransa eski Başbakanı ROCAR gibi ünlü politikacılardan oluşuyor.

Danimarka'da yapılan bir ankete göre (Kristeligt Dagblad) Danimarkalılar'ın %40'ı Türkiye'nin AB'ne tam üyeliğini destekliyor, %36'sı desteklemiyor ve %24'ü kararsız.

Öte yandan AB üzerinde herhangi bir söz hakkı bulunmayan Vatikan tamamen dinsel bağnazlıkla Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkıyor ve AB üyesi ülkeleri bu konuda etkilemeye çalışıyor.

AB politikacıları da Türkiye'nin AB'ne tam üyelik müzakereleri konusunda görüşlerini bildiriyorlar.

Belçika Başbakanı VERHOFSTADT yaptığı açıklamada, AB Komisyonu raporunda Ankara'nın siyasi kıstasları karşıladığını belirtmesi durumunda müzakerelerin 2005 yılında başlamasını istediklerini, İngiltere Dışişleri Bakanı STRAW Avrupa'nın evrensel değerlere verdiği desteği göstermesi bakımından Türkiye'de gerçekleştirilen reformlara AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatarak olumlu yanıt verilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

Fransa Cumhurbaşkanı CHIRAC Türkiye ile müzakerelerin başlatılmasına karşı olmadıklarını ancak tam üyeliğin erken gerçekleşmemesi gerektiğini açıklıyor. Yunanistan Başbakanı KARAMANLIS de Güney Kıbrıs ile birlikte Türkiye'nin AB'ne tam üyeliğini desteklediklerini bildiriyor, ancak Kıbrıs'ta çözüm çabalarının devamını rica ediyor. İsveç Başbakanı PERSSON ise AB'nin otuzdan fazla üyeli bir blok olacağını, genişlemenin devam etmesi gerektiğini ve bu bağlamda Türkiye'ye hayır demenin mümkün olmadığını söylüyor.

Bilinen fakat beklenmedik şekilde gelen açıklamalar ise AB Komisyonu içinden geliyor: AB Komisyonu Tarımdan sorumlu Komiseri Avusturyalı FISCHLER diğer Komiserlere gönderdiği dokuz sayfalık mektupta Ankara'nın AB üyeliğine karşı çıkıyor ve Türkiye'yi Avrupalı olmaktan çok oryantal bir ülke olarak nitelendiriyor. FISCHLER'in mektubu gerek AB Komisyonu gerekse AB politikacıları tarafından tepkiye maruz kalıyor.

AB İç Pazar'dan sorumlu Komiseri Hollandalı BOLKESTEIN ise Türkiye'nin AB üyeliği konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini, Türkiye'nin tam üye olana kadar daha çok değişmesi gerektiğini, kalabalık nüfusunun ve müslüman kimliğinin sorun yaratabileceğini, Türkiye'nin üyeliğinden sonra halihazırda geçerli olan tarımsal ve bölgesel politikaların devam edemeyeceğini iddia ediyor. Tüm bu görüşlere verilen yanıt ise VERHEUGEN'den geliyor: AB'nin genişlemeden sorumlu Komiseri Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaretin ardından 6 Ekim 2004 tarihinde AB Komisyonu tarafından yayınlanacak olan ÔTürkiye İlerleme Raporu'nun tarafsız ve adil olacağını, raporda aynı zamanda alışılagelmişin dışında Türkiye'nin üyeliğinin AB Kurumlarına etkisi konusunun da inceleneceğini açıklıyor. Bu çalışma ile Türkiye'nin AB Komisyonu, Konseyi ve Avrupa Parlamentosu içinde elde edeceği ağırlık resmi olarak açıklığa kavuşmuş olacak. Bu konudaki spekülasyonlar da yerini resmi bir rapora bırakmış olacak. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün olumlu olması durumunda müzakerelerin en geç dört ile altı ay arasında başlatılması bekleniyor.

Sonuç olarak Avrupa'nın ve AB'nin gündemi Türkiye. Tüm gözlerin üzerimizde olduğu bu kritik dönemde gerek iç gerekse dış politikada çok dikkatli ve hassas davranmamız gerekiyor. Türkiye gündeminde yeralan bir olumsuzluk derhal AB basınında yeralıyor.

Bu nedenle zina konusu gibi çağdışı kalmış konuların TCK'da yeralması gibi gündemler yaratılması hem Türkiye'nin imajını zedeliyor hem de hükümetin bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğu reformları gölgeliyor. Birçok kesimin Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasını engellemek için olumsuzluk aradığı bir dönemde, fırsatçıların eline koz vermeyelim ve bu dönemi kazasız atlatalım. Zira bu tip kazaların bedeli yüksek olabilir.






# # # # # # # #