GENÇ DÜŞÜNCE
AYŞEN LAÇİNEL

Eğitimci-Yazar

 

BAŞARI


Başarmak, kazanmak ilginç ve kişiden kişiye değişen kavramlar. Dünden sonra yarından önce filminden bir sahne aklıma kazınmıştır.

Zuhal OLCAY'ın çok başarılı bulduğum filminde, kocasını ayartan yeni yetme asistan kıza, kocasının eşyalarını topladığı bavulu verirken, kız sorar 'kazandım mı? Zuhal OLCAY çok sakin ve rahat hatta biraz da alaycı: Kazandın mı? Neyi?' der. Hakikaten kız neyi kazanmıştır? Filmde güçlü ve başarılı olan alımlı bir kadının kocasını ayartmak ve kadının kocasından vazgeçmesini başarmıştır. Bu mudur başarı? Ona göre belki bu başarıdır, ancak zayıf bir erkeğin ne olduğunu gören kadın için o erkekten yol yakınken hafiflemek Zuhal OLCAY için kayıp mıdır?

Bir başka hayat aklıma geldi yine. Seda SAYAN'ın üçüncü evliliğine kocasının onu aldatması sonucu adamı terketmesi ve bir celsede boşanması, gazetecilere de  ''Affetseydim, oğlumun babasını affederdim.'' demesi, dikkatimi çeken örneklerden. İlişkilerde ister özel ister tüzel, kimin neyi kaybettiği neyi kazandığı değişiyor. Bazen de gerçek kazanç göründüğü gibi olmuyor.

Geçenlerde Mümin SEKMAN'ın usulü başarı adlı kitabını okudum. Kitapta altını çizdiğim örnekleri paylaşmak isterim: Türk Usulü işbirliğine örneklerde; hele ayağıma yer edeyim; gör bak sana ne edeyim sözü temel taktik olarak verilmekte. Bu taktikte yeni işe girme; bir ortama yeni girme durumlarında başlangıçta her şeye ''eyvallah'' dendiği, kişi, ayağına yer ettikten sonra dişini göstermeye başladığı, nitekim atalarımızın da 'köprüyü geçene kadar ayıya dayı dememizi önerdikleri, hatta bu nedenle Avrupa Birliği'ne girmemiz için verdiğimiz tavizlerin ciddiye alınmaması belirtiliyor. Benim ilavelerim ise besle kargayı oysun gözünü, çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış sözleri.

Türk Usulü Planlama başlığında, Amerikan özdeyişine yer verilmiş: ''Bir gökdelen yapmak için üç şey gereklidir. Binanın yapılmasını isteyen müşteriler, binanın nasıl yapılması gerektiğinin projesini çıkaracak mühendis ve tüm bunların parasını verecek işadamı.

Oysa ortalama bir TürkÕün başarılı olmak için kaynağı, planı ve hedef kitlesi belirsizdir diyor yazar. Türk usulü iş yapma şeklini, 'göç yolda düzelir' atasözüyle özetliyor. Amerikalılar, önce planlar, sonra yaparmış, Afrikalılar, önce yapar, sonra planlarmış, biz Türkler ise yaparken planlarmışız. 'Göç yolda düzelir', mantığında; işe başlamak için en uygun zamanı, en uygun yeri, en uygun imkanları beklemeden hızlı ve seri bir şekilde 'eldekilerle' birşeyler yapmak, bir yerlerden başlamak temel kuralmış. 'At bulunur meydan bulunmaz; meydan bulunur at bulunmaz' durumunda yaşayan bir toplum için daha iyi bir kural da olamaz. Yazarın  kitaptaki son mesajları şöyle:

1-Umutlarınızı yüksek, sabit giderlerinizi düşük tutun.

2-Onurunuzu ve aşık olma yeteneğinizi asla yitirmeyin.

3-Son tahlilde hiç kimsenin ve hiçbirşeyin vazgeçilmez olmadığını bilin.

Ben bu 3. mesajı pek sevdim. Hedef belirle, planla, uygula, emek ver uğraş ama herşeye rağmen olmuyorsa at suya ve yola devam et.

Kendine Acıyanlar

'Herşeyin olduğunu biliyorum. Bu yüzden senden her şeyi istiyorum. Böylece herşeyin olacak. 'Antonio PORCHIA'nın biraz kafa karıştıran sözünde paylaşmak ve paylaştıkça zenginleşmek ifade ediliyor. İmkanlarımız sınırlı bile olsa paylaşabilmek esas zenginlik bu değil midir?

Herşeyi olan birinin kendine acıdığına bile şahit oluyoruz. Sonra bir bakıyoruz hep başrolde olmak hep her yerde ilgi görmek isterken gerçekten acınacak duruma düşüyorlar. Oysa herşeyleri var ama bunu göremiyorlar. Düğüne giderken, bir bebeğin doğumunu kutlarken ya da bir başarıya kadeh kaldırırken o kişiye odaklanmayı seçmiyor bunu anlamıyor niye benimle ilgilenmiyorlar? Ne kadar yalnızım diyorlar ve gerçekten de bu gidişle yalnız kalıyorlar. Kendimize o kadar dalıyoruz ki herkesin önce bizi beslemesini istiyoruz. Onları kimin beslediğini hiç sormuyoruz. Mazeretimiz de hazır.

Ya çekingenizdir ya da yaralı. Unutmayın, dünyanın merkezi her daim siz değilsiniz. Hayatta nerede olduğumuz, neden orada bulunduğumuz önemli. Bunlarla birlikte bizim yapmamız gerekenler de tabii bilinmeli. Yoksa sadece kendine acımayı başarır kişi.

Oysa her birimizin mutlu olacağı ve şükredeceği ne çok güzellik var. Haydi görelim başarıları, güzellikleri,aslında herşeye sahibiz. Ne dersiniz?

Bir bebeğim oldu

6 Ağustos Cuma günü bir erkek evlat dünyaya getirdim. Adı Zorbey, hani zor oyunu bozar derler ya işte oyunculara, düzenbazlara, kötülere zor olsun. Hayatı kolay ve güzel olsun istediğim için ve şarkıda, 'Kiziroğlu Mustafa Bey, bir beyin oğlu, ZorbeyÕin oğlu' geçtiği gibi lider olsun diye arzu ettiğimden koydum bu ismi. E bir evlat sahibi olmak, sağlıkla, huzurla, mutlulukla büyütmek ve hayırlı bir insan olmasını istemek en büyük projem. Tüm anne babalar gibi yani.

Profesyonel iş hayatı,TV programcılığı, yazılar hepsi önemli, hepsi ayrı zevk ama en güzeli oğlumu büyütmek, işlerime de yansıyacak bu güzelliği de yaşayınca şükrediyorum ve herşeyim var diyorum.

Böyle dedikçe de hayat iyileşiyor inanın. İyileşen hayatlarımızda yollarımız bir yerlerde kesişiyor nasılsa. Diğer sayıda buluşmak üzere.






# # # # # # # #