SPORVİZYON
BİLGİN GÖKBERK

Yazar



PORTEKİZ, PORTEKİZ OLALI...


Bir 'sonradan olma Beyoğlusexuel' kadınla Beyoğlu'nda bir sinemadaydım. Film çok Oscarlıydı, bir o kadar 'çok' da sıkıcı ama. Dayanamadım, gidiyorum dedim. Öyle şaşırdı ki.

- Şu 'kamera'ya bak, şu 'geçiş'lere, şu muhteşem 'açı' ya, ne yönetmen ama... Bilgin ne acayipsin vallahi.

- Film moktan film, sen daha da 'acccaipsin valla'... Orhan (Pamuk) var değil mi sende demişti, 'İstanbul Night'larının sonradan olma bol estetikli sosyetexuel womanlarından biri daha evime girer girmez. (Vallahi zorla girmişti)

- Yok !

- Aaaa ?

- Sıkıyor beni...

Nasıl da aşşşağılamıştı beni sonra aniden. Yok Pamuk çok satar, yok Pamuk büyük yazar, yok Pamuk çok iyi yazardı filanda falanda... Peki beni 'açmıyorsa' Allahaşkına, Orhan bana ne yazardı?

RomaÕda yaşadığım 'dün'lerin birinde bir Romalı psikoloğa gitmiştim. Sıkıldım artık, dönüyorum demiştim. Şöyle ana avrat rahat bir küfür etmek istiyorum, mesela sevgilime 'Hassstayım sana' demek veya birisine uzun bir '... tir' çekmeyi öyle özledim ki... Gülmüştü Romalı;

- Bana ödeyeceğinle, kendine bir 'one way' bilet alsana...

İstanbul'da bir Mine'li (Kırıkkanat), Feryal'li (Pere) gecede onlara da anlatmıştım Romalıya Roma'da söylediklerimi. Önce bir 'ohhh' çekmişti ki koca Mine, sırf bu yüzden bende FransaÕyı terkedebilirim diye de ilave etmişti. Onu anlayacak birini bulduğu için sanki mutlu olmuştu gibi de gelmişti bana. Ben de çocuklar gibi sevinmiştim tabi. O 'dolu dolu' Mine, o 'dolu dolu' Feryal beni 'boş'lamıyorlardı ya..

Aynı Romalı iki şey daha söylemişti.

1- İçinde hiçbir şey kalmasın, hemen çıkart dışarı,

2- Seni en çok ne sıkıyorsa ondan hemen kurtul.

'Ben'i bulduğum taaa o 'dün'lerden beri içimde bir şey bırakmıyordum zaten. En çok 'sıkan'dan, en çabuk kurtulmakta belkide en iyi yaptığım şeydi hayatımda. O 'sonradan olma Beyoğlusexuel kadınla gittiğim sıkıcı filmden de hemen çıkarak daha o an kurtulmuştum. O 'sonradan olma Beyoğlusexüel'den de hepten kurtulmayı daha sinemadan çıkmadan kafama koymuştum mesela. Sonra da sinemadan 'uçarak' çıkmıştım zaten. Giriş gibi değil mi sanki yukarıdakiler? Daha doğrusu 'gibi'si fazla, giriş. Yunanistan'a tekrar girmek için, dönüp bir daha iyice ve bence Portekiz'e tekrar girmek için.

Portekiz, komşu ve biz

'Komşu'nun 'biz' gibi olan çoğu 'şey'ine bayılıyorum. Mikonos'ta balığın birini sormuştum, Rum balıkçı iyisi sizde demişti, bizde iyisi yok ama pişireninde iyisi bizde, o da sizde yok. 'Siz' ve 'Biz'i 'hep beraber hepimiz'e öyle hoş bağlıyorlardı ki... Ya da bir gün bir Atina meyhanesinde Rum şef, 'komşu'sun sen demişti, otur şuraya gerisine de karışma... Yanımdaki, et ve patates kızartması sorduğunda, aynı şef elinden tutup önce onu dışarı çıkartmış, sonra önce düz git, sonra sola, sonra sağa, sonra tekrar sola diyerek, Mc Donalds'ı tarif etmişti, bende 'acccaip' gülmüştüm. Sonra da uzo, ben, balık, malık, sirtaki, mirtaki... Ne geceydi be!

Ama futbollarına fena gıcccık kaptım komşumun. Çok sıktı beni, üstelik bir Avrupa Şampiyonu için rahatça 'sıktı' diyemememin sıkıntısıda cabası. Üstelik içimdede kaldı. Bir 'mok' oynamadan, oynamayı çalışanı da bir 'mok' oynatmamaya çalışmaktan başka bir 'mok' yapmadılar. İki gözümle gördüğüme inanamamıştım da gözlerimi kapatıp 5 - 10 dakika kulaklarımla sadece dinlemiştim maçı. Futbolları dinlerken bile çok sıkıcıydı be! Hani Şampiyonu buysa, 'mıçim' öyle Avrupaya... Ve biz, hem de 'Güneşsiz', hem de gelmiş geçmiş en çok yeteneklinin en bir arada olduğu bu dönemde bile bu komşuyu yenemeyeceksek 'mıçim' bizim futbolumuza tabi... Futboldan başka herşeyden 'bi haber' olan, bildikleri futbolunda ne için oynandığından 'bi haber' olan, 'bi haber' olduklarından bile 'bi haber' olanlarıda bence takmayın, onlara takılmayında. Futbol bu değil, futbol böylede değil ve futbol kaybetmemeli...

Biri 'top'u sahadan çalsaydı

Sahadaki topu 5 - 10 dakikalığına çalsaydık herhangi bir Yunanistan'lı maçta, topsuz o sıkıcı kovalamaca bile toplusundan daha da sıkıcı olmazdı vallahi. Bu mu futbol be! Yuh be! Yine istemeden söz Galatasaray'a gelmişken deyip ve sözü Galatasaray ile hiç ilgisi yokken, isteyerek Galatasaray'a getirip, Galatasaray'la da bağlayalım. Hani GS bu bildiğimiz ve de bildiğiniz bu durumdayken bile komşu "gel bizden ne alırsan al üstelik tam aradığınız gibi, BELEŞ !" deseydi, çok iyi 'sarkan' ama Roma'da nedense pek sarkamayan Roma'daki o YunanlıÕyı, her topa çok iyi basan ama Inter'de sahaya adımını bile pek basamayan Inter'deki o YunanlıÕyı, hatta çok 'atan' ama Bremen'de atmaya bile pek fırsat bulamayan Bremen'li o YunanlıÕyı, Georghe Hagi kaç gün düşündükten sonra alırdı veya alır mıydı mesela? Bir de aynı teklifi Otto'ya yapın bakalım ve bakın, kaç Yunanlı olurdu ilk Yunanistan maçında komşunun ilk onbirinde acaba? Uzatmayalım, hoş uzattıkda zaten.

- Komşu, biraz Yunanistan ister misin, çok taze, yeni yaptım.

- Mersi komşu, ben almayayım.

- Yunan üstü az Portekiz peki komşu?

- Çok mersi, ben almayayım komşu.

Bilgin Gökberk'in 09 Temmuz 2004 tarihli Milliyet Gazetesi, 'Köyün Delisi' başlıklı köşesinden alınmıştır.






# # # # # # # #