HALİM NEYZİ
Amerikan Şirketler Derneği Başkanı Chairman of the Board of Directors American Business Forum In Turkey

TÜRKİYE MEVKİİNİ HENÜZ İSTENİLEN SEVİYEDE KULLANAMIYOR


'Kurulduğumuzda ilk üç ay içersinde 20 firma, yıl sonuna kadar da 40 firma üye olur düşüncesindeydim. Şu an çalışanların da katkısıyla 52 firmaya çıkarak, büyük bir başarı kazandık. Misyon ve vizyonumuz; tamamen şirketlerin ihtiyaçlarını hem Türk hükümeti nezdinde, hem de Amerikan hükümeti nezdinde zikir etmek; yani anlaşmak...'

Halim NEYZİ kimdir?

1952 Ankara doğumluyum. Daha sonra Paris'e taşındık ve on sene oturduk. Babam orada bir Amerikan şirketinde görev yapıyordu. Paris'ten döndükten sonra İstanbul'da Galatasaray Lisesi'ne girdim, mezun olduktan sonra Amerika'ya gittim. Ohio eyaletinde Makine Mühendisliği okudum ve Boston'a giderek bir iki sene kadar makine mühendisi olarak çalıştım. Aynı zamanda da North Eastan'a okula gittim. 1983 yılında Türkiye'ye geldim ve askerliğimi yaptım. 1984 yılında evlendim. Daha sonra da iş hayatına başladım.

Babam Badger adlı bir şirkette Petro Kimya ve Rafineri sektöründe çalışıyordu. 1968 yılında o şirketi Raytheon satın aldı. Bende Raytheon'a birlikte çalışmayı teklif ettim. On sene kadar bu işleri yaptık ve sonra Patriot füzeleri satmaya çalıştık. Çeşitli sebeplerden dolayı finansman oluşturamadık ve başarılı olamadık.

Seasparrow, uluslararası enteresan bir programdı, NATO çerçevesinde Türkiye'de biz biraz vesile olduk ve müşavir olarak çalıştık. Seasparrow, Türk Deniz Kuvvetleri'nin gemilerinde kullanılan nokta savunma sistemidir. Onunda NATO-Seasparrow diye programı vardı ve Türkiye'ye Deniz Kuvvetleri vasıtasıyla sokuldu. Şimdi Aselsan onlara taşeronluk yapıyor. Badger'deki işlerimizde çok yavaşlamıştı. Badger 'dan ayrılıp Stone& WebsterÔe geçen kişiler Ôbizimle çalışır mısınız?' diye teklif getirdiler.

O zamanda Stone& Webster'ın Türkiye'de bir başka mümessili vardı ve daha ziyade Petro Kimya ve Rafineriye bakıyordu. Ben o konuya hiç bakmak istemem, sizi bilgilendiririm ama çalışmam dedim. Beş sene kadar Elektrik Üretim Projeleri ile uğraştım. Şimdi Stone& Webster adına işlere bakıyorum. Bu firma aynı zamanda sadece Türkiye değil Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Arnavutluk, İsrail ve Irak'ta da yer almaktadır. Böylece biz, bölgeye bakan bir iş geliştirme sorumlusu olduk. Bundan üç sene evvel Stone& Webster'ı Shaw Group diye bir grup satın aldı, şu anda 3,5 milyar dolarlık bir grup haline geldiler.

Stone& Webster ile çalışırken bazı projelere girdik. Bu projelerden bir tanesi Amerika ile Türkiye arasında imzalanan hidrolik santraller konusunda bir protokol idi. Orada ÒKonaktepeÓ adında bir proje aldık. Dolayısıyla devletle (DSİ ve Enerji Bakanlığı) olan ilişkilerimiz arttı. Bazı sıkıntılarımız oldu.

Bu sıkıntıları nasıl giderebiliriz diye bir sivil toplum örgütüne bir derneğe kayıt olmam gerektiği söz konusu oldu. Bundan 4 sene evvel TABA'ya (Türk Amerikan İşadamları Derneği / Turkish American Business Association) girdim.

Türk Amerikan İşadamları Derneği TABA'da neler oldu da Amerikan Şirketler Derneği ASD'yi kurma ihtiyacınız doğdu?

2 sene TABA'da çeşitli komitelerde çalıştım hatta bir komitenin de başkanlığını yaptım. Oradaki yönetim tarzından dolayı ve yönetimin seçtiği çizgiden dolayı büyük Amerikan Şirketleri'nin istenildiği kadar sesi çıkamıyordu. Amerikan şirketlerinden çok Türk şirketler vardı. 500 üye arasında en fazla 50 Amerikan Şirketi vardı.

Biz bunu değiştirmek istedik ve yönetime talip olduk ama kazanamadık. Benim bazı vizyonlarım vardı ama o günkü yönetim tarafından kabul görmedi ve bu vizyonları gerçekleştirmek içinde bir sonraki ilk seçime katıldım. Kazanamayınca arkadaşlarla tekrar bir araya geldik, ne yapabiliriz diye düşündük. Daha ziyade bizim ihtiyaçlarımıza cevap verecek ve tamamen Amerikan Şirketleri'ni bir araya getirecek bir teşkilat kurmayı düşündük.

Bu tam 2 yıl sürdü. Amerikan Büyükelçiliği de bize yardımcı olup yol gösterdi. Takriben 60 kadar firma bir araya geldik. Sonra çalışmalarımıza 20 firma olarak devam ettik. 12 Ocak itibariyle 11 kurucu firma olarak bugünkü Amerikan Şirketler Derneğini kurduk. Şu anda Amerikan Şirketler Derneği sadece Amerikan Şirketleri'ni kabul ediyor. Bu ne demektir? % 50 veya daha fazla Amerikan sermayesi olan şirketler veya % 100 Amerikan Şirketi ile hizmet anlaşması olan firmalar. Mesela; UPS, FEDEX gibi ... Onlar Türk Şirketi ama % 100 Amerikan Şirketi'nin ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bunun dışında birde hazineye kayıtlı temsilcilik büroları var. Bank of America, American Express gibi kuruluşlar; onlarda bize üye olabiliyor.

Ama diyelim ki bir şirket Amerika'ya 100 milyon USD'lık çelik ihraç ediyor, o şirket bizim üye şartlarımıza uymuyor. Çünkü sermayesi yok, sadece Amerika ile iş yapıyor. Biz genelde Amerikan kontrolünde olan şirketleri arıyoruz. Türkiye'de bildiğimiz kadarıyla bu alanda 200-220 kadar firma var.

Kaç üyeniz var? Misyon ve vizyonunuz nelerdir?

Kurulduğumuzda ilk üç ay içersinde 20 firma, yıl sonuna kadar 40 firma üye olur düşüncesindeydim. Şu an çalışanların da katkısıyla 52 firmaya çıkarak, büyük bir başarı kazandık. Misyon ve vizyonumuz; tamamen şirketlerin ihtiyaçlarını hem Türk hükümeti nezdinde, hem Amerikan hükümeti nezdinde zikir etmek; yani anlaşmak... İhtiyaç ve problemler nedir? Her türlü karşılıklı şirketler bazında bir diyalog sağlayabilmek. Gördük ki hakikaten sadece yabancı sermaye olarak çok büyük ihtiyaç var ve bugünkü hükümette bu diyaloğa hazır durumda. Birde biz Amerikan Büyükelçisini derneğimizin Onursal Başkanı olması için davet ettik ve kabul etti.

Onu da 17 Şubatta bir yemeğimizde dış dünyaya duyurduk. Amerikan Büyükelçiliği'nin bize yardımı çok oldu. Mesela; onlar üst düzeyde girişimlerde bulunabiliyorlar, bizde alttan başlayıp yukarı doğru gidebiliyoruz. Gerçekten hükümet bir talimat verdiği zaman, o talimatın işlediğinin kanıtlanması için bizde aşağıdan arkadaşlarla temasa geçerek onları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Çünkü çağ hızla ilerliyor ve bilgilerin daha çabuk ulaşması gerekiyor.

Türkiye'nin Amerika - AB ilişkilerini değerlendirir misiniz? Eğer Türkiye AB'ye üye olursa Amerika ile ilişkilerinde değişiklik olur mu? Olursa ne gibi değişiklik olur?

Türkiye- AB ilişkileri hakkında bir konferans yaptık. Konferansta Amerikan Büyükelçisi Eric EDELMAN, Kemal DERVİŞ, İngiliz Sefaretinden Michael ROBERTS konuştu. Herkes soruyor şimdi ne olacak diye! Bizde diyoruz ki; çok faydalı bir şey. Neden faydalı bir şey? Türkiye'nin ihtiyacı olan idari altyapı konusunu çok rahatlıkla AB'ye girerek düzeltme imkanı çıkıyor. Bunun uluslararası bir düzeyde yapılması çok faydalı. Bizim aradığımız; sağlam ve güvenilir ortamda yatırım yapmaktır.

Türkiye'de iş yapmaya çalışan şirketler çok daha rahatlayacak. Denilebilir ki bu süreç içersinde alınacak çok büyük işler belki Avrupa'ya kaydırılabilir. Mesela Nükleer Santral, uçak alımı gibi...

Baktığınız zaman yabancı yatırım çok güçlü, ama Türkiye'de yok denecek kadar az. Bizden % 10 oranında daha büyük olan ülkeler bizden kat kat daha fazla sermaye çekebiliyorlar. Şimdi deniyor ki Türkiye AB' ye girer girmez dünya kadar para girecek! O kadar kolay değil. Bizim de aradığımız bu, daha iyi bir ortam daha çok para getirebilir. Türkiye'de yapılacak çok şeyler var, mesela bir tanesi uzun vadeli konut kredisi. Bu Türkiye'nin ekonomisi açısından çok önemli bir dönüm noktası sayılabilir. Biz bu konuda çok destek vermeye çalışıyoruz ve gelecek Nisan ayında bu konuda birkaç günlük bir konferans yapacağız. Amerikan İş Geliştirme konusu ile ilgili 10, 15 kadar şirketi getirmeye çalışacağız.

Bu nasıl olacak?

Birincisi: bankalar canlanacak. Bu finans tarafı, ondan sonra da inşaat şirketleri daha çok iş kazanacak. İnşaat şirketleri iş kazanırsa yapı malzemesi üreticileri daha çok iş alacak.

Dolayısıyla ekonomi böyle bir çarkı daha büyük bir şekle getirmeye çalışacaktır. Bunu yapmak içinde idari alt yapının sağlam olması gerekir. Mahkemelerin doğru çalışması lazım. Bir mahkemeye gittiğiniz zaman, kararın kesin olup, değişmesini önlemek lazım.

Şu an Türkiye'de bu işler yavaş işliyor. Bu konuda ciddi sorunlar var ve bu konularda çalışmalarımız var.

Bildiğiniz gibi George W. BUSH yeniden Amerikan Başkanı seçildi. Sizce bundan sonra Amerikan dış politikası ve Amerika-Türkiye ilişkilerine bir farklılık olacak mı? Yoksa aynı şekilde devam mı edecek?

Türkiye-Amerika arasındaki politik ilişkiler açısından bakarsak Amerika'nın sistemi itibariyle bir şey değişeceğine inanmıyorum. Ermeni Sorunu konuşuldu. Daha ziyade hepsi propaganda amaçlıydı, ama gerçekte bir şey değişeceğini zannetmiyorum. Ermeni konusunda daha ziyade Türkiye'nin girişimlerde bulunması gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik açıdan da bir şey değişmeyecek. Benim görmek istediğim Türkiye'nin biraz talepkar olmasıdır. Türkiye gerçekten çok stratejik konumda, çok önemli bir mevkidedir. Bu mevkiini daha henüz istenilen seviyede kullanmıyor. Biz iş adamı olarak buna destek olabiliyorsak, herkesin lehine olabileceğine inanıyorum. Bizim maksadımız, yapacağımız yorumlarla yapıcı olmak, yıkıcı olmak değil.

Yorumlar, eleştiriler yapıyorsak yapıcı olmak için yapıyoruz. Aynı zamanda bazı alternatifler çareler sunmak istiyoruz. Dolayısıyla devletle çok iyi bir diyalog içersine girmek istiyoruz ve bunun da ilk adımlarını atmaya başladık.

Dernek olarak vazifemiz: çeşitli devlet görevlileri ile görüşmektir. Bu görüşmeleri elimizden geldiğince sürdürmeye devam edeceğiz.






# # # # # # # #