REHA ERUS
Hürriyet Gazetesi İtalya Temsilcisi

BİZ BELKİ UZUN YILLAR SÜRECEK BİR SINAVDA TER DÖKECEĞİZ AMA AVRUPALILARDA EN AZ BİZİM KADAR TERLEYECEKLER


Yüz yıl sonra bile olsa Türkiye eninde sonunda AB'ye girecektir. Avrupa Parlamentosu kadar, 17 Aralıkta üye ülkelerin liderlerinin onayı da önemlidir. Elbette çatlak sesler, görüş ayrılıkları olacaktır.

Avrupa Komisyonu raporunun ardından Avrupa Parlamentosu'nun değerlendirmesini nasıl buluyorsunuz?

Avrupa Komisyonu'nun raporu gerçekten Türkiye'nin AB'ye üyeliği için çok önemli bir adım olmuştur. Tamam, evet, amaçlar çoktur. Bunun böyle olacağını biliyorduk. Buna göre hazırlanmıştık. Yıllardır 'Koynumuzda bir yılan besliyoruz' diye haykırdığımız, yerden yere vurduğumuz, yerin dibine batırdığımız, hain saydığımız Genişlemeden Sorumlu Komiser VERHEUGEN'in kişisel ikna yöntemi, kulisleri ve Türkiye'yi lanse etme yeteneği bu 'Evet'i kopartmakta büyük katkı sağlamıştır.

Biz Alman devlet adamını çok hafife almış, hatta önyargılı bir gestapo olarak değerlendirmiştik. Maalesef ülke olarak olaylara; hele bunlar Türkiye'nin dünya kamuoyu önünde sınav vermesi sırasında yaşandığında komplekslere kapılarak ciddi panikler yaşayabiliyoruz.

29 Ekim AB Anayasası'nın sembolik olarak Roma'da imzalanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye 1963'ten beri o dönemde ki adıyla AET'na girmeyi arzuluyordu. Bir sürü imzalar atmış. Ama iktidar partilerinin kendi iç sorunlarından, sürekli iktidar değişiminin konuyu önemsemeyen liderlerin, Birliğe inanmayan Başbakanların sayesinde ancak 41 yıl sonra AB ile ilk kez ciddi bir dirsek teması yakalamış oluyoruz. AB Komisyonu eski başkanı Romano PRODI Türkiye'yi ve Türkler'i çok iyi tanıyan bir siyasetçidir. Bürokrat günlerinde İtalyan Kit'lerinin başındayken Başbakan Turgut ÖZAL'a danışmanlık yapmıştır. Liberal ekonomiye geçmemizde Türkiye'yi cesaretlendirmiştir.

Turgut ÖZAL'ın bıraktığı yerden Türkiye'yi yeniden ele almak Avrupa'ya ciddi bir şekilde açılmak yeni AKP hükümetine nasip olmuştur. Aradaki iktidarlar AB için yeterli ve ciddi somut çalışmalar yapamamışlardır. Partiler üstü çatışmalarla bu ihmal edilmiştir. Avrupalılar'ın çok daha yakından tanıdıkları ve ilgi duydukları Bülent ECEVİT, Mesut YILMAZ, Tansu ÇİLLER Türkiye'den beklenen ve gereken reformlara bir türlü start verememişler bu da Avrupa'nın işine gelmiştir. Ama AKP iktidarı 41 yılda yapılamayanı 2 yıl gibi kısa sürede gerçekleştirerek AB'yi fena halde hazırlıksız yakalamıştır.

Daha Danimarka'nın başkanlık döneminde Başbakan RASSMUSSEN'in diğer üyelere söylediklerini anımsarsak Türkiye'nin ne denli yol kat ettiğini anlarız. Türk siyasetçilerin yüzüne karşı övgüler yağdıran, "Aferin ödevinizi yapmaya devam edin" dedikten sonra kulislerde Türkler'i başlarından nasıl savacaklarını tartışanlar, bahane arayanlar bugün Türkiye'nin Roma'da Avrupa Anayasası İmza Töreni'nde hem de X. Innocent gibi bir Papa'nın bakışları altında Recep Tayyip ERDOĞAN'ın ÔSonuç Senedi'ne imza atmasını alkışlamak zorunda kalmışlardır. Çünkü artık bunun dönüşü yoktur.

Söz konusu Anayasayı Türkiye'de imzaladıktan sonra, sizce etkileri neler olur?

Yüz yıl sonra bile olsa Türkiye eninde sonunda AB'ye girecektir. Avrupa Parlamentosu kadar; 17 Aralıkta üye ülkelerin liderlerinin onayı önemlidir. Elbette çatlak sesler, görüş ayrılıkları olacaktır. Zaten Fransa'nın liderliğinde ki bazı ülkeler Türkiye ile ilgili endişelerini her olanakta dile getirmektedirler. Bunların büyük bir bölümü Türkiye'yi iç siyasete malzeme olarak kullanma pahasına Türk imajını olumsuz yansıtmaya çalışmakta ve bunun için yerel medyayı silah olarak kullanmaktadır. Fransa, Avusturya ve Hollanda bu kozu çok iyi değerlendirmektedir.

Kamu oyunu yanıltmak en etkili seçim malzemesidir. Geçenlerde İtalyan Radikal Avrupa Parlamentosu üyesi Emma BONINO ile sohbet ediyorduk çok güzel bir yorum yaptı. 'Ben Türkiye'yi ve Türkler'i tanımadan önce ülkenizle ve toplumuyla ilgili önyargılıydım. Sonra Türkiye'ye gittim Türkler'i tanıdım ama pir tanıdım. Türkiye bir çok üyeden çok daha hazır AB'ye girmek için. Maalesef Türkiye Avrupalılarca tanınmıyor. Hep tarihte yaşananlar akla geliyor "Mama li Turchi" (Anneciğim Türkler geliyor) kalıplaşmış ve asırlarca yerleşmiş korku ön plana çıkıyor, bilinçlice çıkartılıyor.

Oysa Avrupalı hiç mi korkutmadı düşmanlarını, hiç mi savaşlar yaşanmadı Avrupa'da? Tabii sizde kendinizi daha iyi tanıtmak için tam anlamıyla atağa bir türlü geçmiyorsunuz. Bu satırları yazarken günlük "La Repubblica" gazetesinde İtalya Senato Başkanı Marcello PERA'nın bir değerlendirmesini okuyorum. Türkiye için 'Onlardan korkumuz kimliklerini bilmediğimizden değil, kendimizin kim olduğunu hala çözemememizden kaynaklanıyor' diyor. Yani Avrupa'da Türkiye konusunda kendi kendini sınamak zorunda olduğunu kabulleniyor. Top sadece Türkiye'de olmayacak AB'ye de büyük görev düşüyor. Sadece 'Hıristiyanlığın değerleri' artı 'İslam korkusu' ile bu iş bitmiyor.

Avrupa önce kendi değerlerini saptamak zorunda. Birliğin bir 'Hıristiyan Kulübü' olmadığı Roma'da ki Avrupa Anayasası imza töreninde kağıt üzerinde resmen belgelendi. Bu Türkiye için bir avantajdır. Ama bunu en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Bundan sonra 17 Aralık'ta alınacak ikinci bir 'Evet' ile bize çok iş düşecektir. Sadece hükümete veya devlete değil topluma da. O olumsuz olarak değerlendirilen imajların teker teker silinmesi gerekir. Bunu devlet tek başına belki yapamaz. Ama biz saate karşı mücadelemizi vereceğiz. İstatistikler ve veriler gerçekleri yansıtır.

AB azınlık değerlendirmeleri ile Türkiye'ninkini nasıl buluyorsunuz?

Önümüzdeki en büyük engel Demokratik ülkelerin kutsal saydığı İnsan Hakları. Elbette gelişmeler var. Ama takdir edilirse 70 milyonluk bir ülkede iki yıl gibi kısa bir sürede tam anlamıyla yerine getirilemez. Saydamlıkta dünyadaki ilk ülkeler arasında yokuz. Doğru, hortumlama faaliyetleri giderek azalıyor. Kökünü kesmemiz gerekecek. Demokrasi kurallarına uyarak oto denetleme en etkin faktör olacak. Unutulmaması gerekir ki nüfusumuzun yüzde 74'ü Batıya özen gösteriyor, AB'yi benimsiyor. Bu da büyük bir şans faktörü.

Coğrafi durumumuzdan inanılmaz derecede faydalanmamız gerekir. Avrupalı da biliyor ki Türkiye'yi kandırmak, sözler verip yerine getirmemek Türkiye gibi Batı ile Doğu arasında ki köprüyü havaya uçurarak Türkiye'yi İslam Terör Tehlikesinin içine atmak demektir. Bu Türkiye ile birlikte en çok Avrupa'ya zarar verecektir. Merak edilmesin bunların hesapları her bir üye ülkece yapılıyor ama onlar için şu dönemde Türkiye'nin üyeliğinin geciktirilmesi iç siyaset malzemesi olarak seçimlere gideceklerin işine yarayacaktır görüşü ağır basmaktadır.

Asil üyelik minimum tarihi 10 yıldır.

Öncesi olamaz çünkü 2013'e kadar AB'nin bir genişleme bütçesi olmayacaktır. Ancak bu dönemde Türkiye'ye birçok maddi hibeler yapılacak ve bu ekonomimize yansıyacaktır. Unutmayalım başta Yunanistan olmak üzere pek çok aday ülkeye zamanında yapılan maddi yardımlar ülkenin büyümesinde büyük rol almıştı. Sonrası için her geçen gün Türkiye'nin lehine işlemesi bizim elimizdedir. 31 ana şartı tek tek yerine getirmemiz gerekecektir. Bunlar için ayrı komisyonlar oluşturulacak,maddeler ardı ardına ele alınacaktır. Çok deneyimli bir AB ilişkilerinden sorumlu bir Bakan atamamız gerekmektedir. AB ile yakınlığı , karizması, pratik zekası, takdir hakkını kullanma becerisi olan bir temsilciye ihtiyacımız vardır.

Türkiye'nin AB üyeliğine İtalya'nın bakışını değerlendirir misiniz?

Ben bu uzun ve dar yolda İtalya'yı örnek almamızı öneririm. Neden, Çünkü Akdeniz vari bir siyaset yapısında bize en benzeyen İtalya'dır. Çok sık hükümet değişikliği yapılır, güç durumlarda kalmada sıyrılma becerisi muazzamdır. Ekonomisi Turizme ve üretime endekslidir. Hoşgörü ağırlıklı bir politika izler. Önyargı sıkışmadıkça yaşanmaz. Türkiye'nin AB politikasında bundan böyle muhalefete de çok iş düşecektir.

Örneğin İtalya'da kedi köpek gibi olan iktidar muhalefet ilişkileri ortak menfaatlerde dayanışma içine girmiştir. Ve son söz. Evet. Çok zor olacaktır. Her zaman için önyargılı engeller önümüze konulacaktır. Ama bu terör illeti oldukça Avrupa Türkiye'den vazgeçemeyecektir. Çünkü terörle mücadelede bu sıcak bölgede ki konumuna göre en etkin silah Türkiye'dir. Zaten bunu bilenler Türkiye'ye çok daha sıcak bakmaktadırlar. Kısacası biz belki uzun yıllar sürecek bir sınavda ter dökeceğiz.

Ama Avrupalılarda en az bizim kadar terleyeceklerdir. Çünkü onların sınavı Türkiye üzerine olacaktır.






# # # # # # # #