MEHMET ÖĞÜTÇÜ
OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) Uluslararası Yatırım Küresel Forumu ve Bölgesel Programlar Başkanı

HİNDİSTAN: YENİ BİR "EKONOMİK SÜPER GÜÇ" OLMAYA DOĞRU


Hindistan değişiyor. Yöneticilerinin, halkın düşünce kalıpları da. OECD'nin Hindistan ile ilişkilerini güçlendirmek için son bir yıl içinde üç kez seyahat ettim bu ülkeye. Yoksulluk çemberini henüz kıramamış olmasına ve sokaklarda sefaletin izleri insan vicdanını isyan ettirmesine karşın her gelişimde bu ülkenin geleceğine daha fazla inanıyorum.

Artık üçüncü dünyacılık oynamanın ülkenin kalkınmasına, insanlarının refahına yarar getirmediğini görüyorlar. Küresel pazarlarla bütünleşme yoluna giren Çin'in alıp başını gitmesi en ciddi endişe (ve de ilham) kaynakları. "Dünyanın en büyük demokrasisi olan, bunca iyi yetişmiş insan gücüne sahip, teknoloji ve AR-GE'de Batı ile boy ölçüşebilen biz nasıl olur da geri kalırız?" sorusunu hem kendilerine, hem de bizlere soruyorlar.

1991'den bu yana kesintisiz süren reformların mimarlarından Kongre Partisi adına Başbakanlık yapan Manmohan SINGH, önümüzdeki on yılda yüzde 7-8 civarında büyüme hızını hedeflediklerini, bunu gerçekleştirmek için iç ve dış yatırımlarda muazzam bir artış beklediklerini, ayrıca ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engel haline gelen fiziki altyapının baştan sona yenilenmesine koyulacaklarını anlattı bize.

2014 yılına kadar altyapının inşası ve modernizasyonu için 150 milyar dolar yatırım gerekiyor. Hindistan'ın önümüzdeki beş yılda sadece elektrik sektöründe 75, telekomda 25 milyar dolarlık yatırım açığı var. Havacılık ve demiryolu yatırımları ise on yıl boyunca 55 milyar dolara çıkacak. Güneydoğu Asya ile deniz bağlantılarını yeniden kurmak için Batı Bengal, Orissa, Andhra Pradesh ve Tamil Nadu'daki limanların geliştirilmesi planlanıyor. ASEAN ülkeleri ile ticaretin önümüzdeki yıl sonuna kadar 15, 2007'ye kadar ise 30 milyar dolara çıkartılması hükümetin hedefleri arasında.

Yabancı yatırımcıların karşılaştığı en önemli sorun -idari engeller, rüşvet, merkez yönetimi ile eyaletler arasındaki çekişme ve rasyonel olmayan fiyatlandırmanın yanı sıra- fiziki altyapı yetersizliği. Paris'e dönerken uçakta, Financial Times'ta okudum; hükümet mevcut 120 milyar dolarlık döviz rezervinin bir kısmını altyapı yatırımlarına 'çekirdek fon' olarak kullandırmayı öngörüyor. Bu açılımlar görülmedik fırsat pencereleri yaratabilir.

Türk müteahhitlerinin yakından izlemesi gereken bir piyasa.Hindistan'da ekonominin lokomotifi ve en süratli büyüyen sektörü hizmetler, neredeyse ekonominin yarısı. Bu sektör, imalat sanayiini hem büyüme hızı, hem de GSMH'ye katkı bakımlarından çok geride bıraktı. İmalat sanayii bugün ekonominin sadece yüzde 18'ini oluşturuyor ve dünya ihracatındaki payı binde 7 civarında. Konuştuğumuz Hintli ekonomistler gelecekteki rekabet gücünü sadece hizmetlere bağlamanın yanlış olduğunu, bu itibarla imalat sanayiine bugüne kadar olduğundan daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyor.

Nominal kişi başına GSMH 530 dolar; UNDP'nin satın alım gücü paritesine dayalı hesabına göre ise 2,670 dolar. 120 milyar dolar dış borcu var. Onca bürokratik engellemelere, altyapı yetersizliğine, yabancı sermayeye yönelik geleneksel husumete rağmen geçen yıl 4 milyar dolarlık dış yatırım çekmeyi başardı (genellikle telekem ve IT sektörüne). Bunu, 26 yıldır ekonomik reform ve dışa açılma politikası izleyen Çin'deki 500 binin üzerindeki yabancı sermayeli işletmenin yatırdığı toplam 550 milyar dolar ve yıllık 57 milyar dolarlık akış ile kıyaslamak mümkün değil, ancak bu yıl AT Kearney's'in endeksinde ABD ve Çin'den sonra dünyadaki en cazip yatırım beldesi konumuna ulaştı. En cazip "offshore" yatırım merkezleri arasında ise dünya birincisi çıktı.

Sadece dış yatırımcı çekmeye çalışmıyor, aynı zamanda Hint sermayesini de dünyanın dört bir yanına gönderiyor. İngiltere'deki Hint yatırımları Hindistan'daki İngiliz yatırımlarından daha fazla. Singapur'da 1.441 Hintli firma faaliyet gösteriyor. ABD'deki Hint firmaları 19 bin kişiye iş sağlıyor. Dolayısıyla, özellikle "software", telekomünikasyon, ilaç, tekstil, deri, sağlık malzemeleri ve benzeri alanlarda birçok ülke Hint sermayesi çekmeye çalışıyor.

Yatırımlardan sorumlu Ticaret ve Sanayi Bakanı Kamsal NARH, burnundan soluyordu toplantımıza geldiğinde. Anlaşılan Maliye Bakanı P. CHIDAMBARAM ile arası limoni. Sonradan anlattıklarına göre CHIDAMBARAM, NATH'i esgeçip daha proaktif bir yatırım komisyonu kurulması önerisini getirmiş Başbakanın önüne. Bürokratlar yerine iş dünyasından saygın birisini (CII-TÜSİAD'ın Hintçesi-eski Başkanı Tarun Das'i) bu göreve getirmek istiyor. Klasik yetki çatışması ve mevzi koruma mücadelesi.

Öyle birisini atayalım ki diyor Maliye Bakanı, o kişi General Electric'in Yönetim Kurulu ile dolu dolu üç saat geçirebilmeli, Tata'nın patronunu Siemens'in baş yöneticisi ile ortak yatırım için masaya oturtabilmeli, Toyota genel merkezine gidip "Niye Hindistan'da bir fabrika daha kurmuyorsunuz?" diye ısrarcı olabilmeli, Harvard Tıp Fakültesi'ni Hindistan'da Asya araştırmalar merkezi kurması için ikna edebilmeli, Başbakanı Microsoft Başkanı ile öğle yemeği için günü birliğine ABD'ye götürebilmeli. Ne dersiniz biz de böyle bir profil arasak kısa vadede böyle bir çözüm kanun değişiklikleri, kurumsal oynamalar ve sonuçsuz promosyonlardan daha etkili olmaz mı?

Goldman SACHS'ın geçen yıl yayımladığı Hindistan raporunda, mevcut büyüme hızını sürdürmesi halinde ülkedeki serpilen piyasa her üç buçuk yılda bir Fransa ve her yıl bir Avustralya ekliyor olacak. Halihazırda dünyanın en kalabalık nüfusu tahtında Çin var. Bu ülkenin nüfus artış hızındaki yavaşlama (tek çocuk politikası), iyileşen sağlık hizmetleri yaşlı nüfusun çoğalması sonucunu doğuracak (2016'ya kadar dünyadaki 60 yaş üzerindeki nüfusun yüzde 15'i Çin'de yaşıyor olacak) ve sosyal güvenlik sistemi içinden çıkılmaz hale gelecek. Bu dönemde halen nüfusu 1.06 milyar olan Hindistan'ın süratle Çin'i yakalaması, hatta geçmesi öngörülüyor.

Söylemesi kolay da iş uygulamaya gelince ne denli çetin bir meydan okuma olduğunu insan daha iyi anlıyor. Nüfusunun çoğunluğu sefalet çizgisi altında (300 milyon kişi günde 1 dolardan az gelire sahip) yaşayan, yüzde 5'i ise Avrupalı'dan farksız yaşam standardı sürdüren bu ülkenin öncelikle nüfus artış hızını yavaşlatması, fiziki altyapıyı tamamlaması, iyi yetişmiş insan gücüne yeterli motivasyonu sağlayarak ülkede tutması (muazzam bir beyin göçü var), hukuki ve düzenleyici çerçeveyi saydam ve etkin hale getirmesi, KOBİ'leri hem ülkenin diğer bölgelerine, hem de küresel ekonomiye eklemlemesi gerekiyor. Çin'i yakalaması, özellikle Orta Krallık'ın mevcut tempoyu sürdürmesi halinde, oldukça zor; ancak yine de önümüzdeki 20 yıl zarfında GSMH büyüklüğü bakımından küresel ekonominin başlıca oyuncuları arasına katılması işten bile değil.

İslamabad ile müzakerelere yeniden oturuldu. Keşmir sorununun çözümü için, ancak bu hamlenin de öncekilerin akıbetine uğrayacağına kesin gözüyle bakılıyor. 50 yıldır iki komşu arasındaki tek ve en önemli çıbanbaşı olan Keşmir'in askeri yöntemlerle çözümü imkansız, zira iki ülkenin de eşit ölçüde caydırıcı nükleer silahları var. Artık ezbere bildiğimiz pozisyonlarında değişiklik olmadığı ya da iki ülkenin aklı selim liderlerinin sorunu dondurup mevcut denetim hattını uluslararası sınır kabul ederek enerjilerini insanlarının refahını artırmaya sarf etmeye karar vermemeleri halinde..

Bunca ağır askeri harcamaya ve çok sayıda masum insanın yaşamına mal olan bu sorunun yarım yüzyıl daha süregitmesi mümkün. Pakistan üzerinden geçecek olan Hint-İran doğalgaz boru hattı projesini ilk defa bundan 14 yıl önce IEA'de iken beraber çalıştığımız Tata Enerji Araştırma Enstitüsü Genel Müdürü Dr. R. K. PACHAURI ortaya atmıştı. 2,775 km. uzunluğundaki ve 4 milyar dolara mal olacağı hesaplanan boru hattının gerçekleşmesi özellikle yüksek petrol fiyatları ortamında aciliyet kazanmış durumda, zira dünyanın en büyük ikinci gaz rezervlerine sahip İran'ı uzun vadeli bir tedarik anlaşmasına bağlamak mümkün. Tek sorun, Pakistan'a ikmal güvenliği bakımından duyulan güvensizlik gibi görünüyor. Aslında, hem Pakistan'ın, hem de Hindistan'ın enerji ithaline göbeklerinden bağlı oldukları düşünüldüğünde boru hatlarında ittifaka gitmeleri siyasi ve ekonomik zorunluluk.

Başbakan SINGH, AB ile geniş çaplı bir stratejik ortaklık geliştirmeye öncelik veriyor. Vasıflı Hint işgücünün serbest dolaşımı konusunda imtiyaz koparmaya çalışıyor. Diğer iki önemli konu, AB sınırlarının Hint yapımı tekstil/hazır giyim ve taze meyve/sebze ihracatına açılması. 31 Aralık 2004'te DTÖ kota kısıtlamalarının sona ereceği beklentisiyle yeni fabrikalarda yüksek kalite tekstil ve hazır giyim imalatına hız veren Hindistan, AB pazarında güçlü bir konum elde etmeyi umuyor.

Çin'in yanı sıra bizi zorlayacak ve projektörleri üzerine çevirmemiz gereken ikinci önemli ülke. Delhi'deki Amerikan Büyükelçisi David MULFORD, asıl görevini iki ülke arasındaki savunma ortaklığını geliştirmek olarak görüyor ama yatırım ve ticaret bağlantıları da hızla serpiliyor. Geçen yıl ABD'den 414 milyon dolarlık doğrudan yatırım geldi; Hindistan'ın Amerikan pazarına bu yılki ihracatı 15 milyar dolar civarında gerçekleşecek.

Prof. Talat HALMAN'ı Yeni Delhi'de dinamik Büyükelçimiz Hasan GÖĞÜŞ'ün evinin bahçesinde verdiği muazzam Mevlana konferansında dinlemek, ardından Hint sufilerinin gösterilerini izlemek ne kadar hoş bir sürpriz oldu. Büyükelçi GÖĞÜŞ'ün Hintliler'e yönelik temsil yeteneği ve yaratıcı dinamizmini hariciyemizin başka misyonlarına da taşıyabilsek ne kadar değişir, dışarıdaki görüntümüz.

Türk-Hint işbirliği ayrı bir yazı konusu olabilir (Bkz. "Hindistan İle Yeni Bir Ortaklık", Öğütçü'nün Gözüyle, 4 Haziran 2004). Bu konuda tavsiyem, her iki ülkenin iş dünyası, kültür adamları, turizmcileri, diplomatları, siyasetçileri, parlamenterleri, gazetecileri ve generallerinden oluşacak bir "akil adamlar grubu"nun mevcut durumun resmini çektikten sonra kendi alanlarında neler yapılabileceğine dair tavsiyeler geliştirmesi, bunların daha sonra hükümet başkanlarının yıllık toplantısında görüşülerek somut eylemlere geçilmesi.

Çin trenini kaçırmayalım diye politika yapıcılara ve kamuoyuna 1994'te TÜSİAD'ın yayımladığı bir öneriler paketi sunmuştuk . Aynı şeyi Hindistan için de söyleyeceğim. Bu trene ne kadar erken binersek o kadar kârlı çıkarız. Üstelik, Delhi tarafında hem hükümetin, hem de iş dünyasının Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem verdiği bir dönemde...






# # # # # # # #