ENDER MERTER
Tür Tanıtım Ajans Başkanı & Yeditepe Üniv. Güzel San. Fak. Grafik Blm. Öğr. Görevlisi

KRİZ'E SESSİZ BAKIŞ


25 yılını iletişim sektörüne hizmet vererek geçirmiş bir kişi olarak; Türk reklamcılığının gelişiminin, olgunlaşıp meyveler vermesinin ve istemesem de son yıllardaki ciddi kan kaybedişinin canlı tanığıyım. Bu sürecin potansiyel zayıflığının yanında Reklamcılık Vakfı ve Reklamcılar Derneği'nin özverili eğitim ve sektörü canlandırma, yaşatma çalışmalarını da göz ardı edemeyiz.

Evet geride kalan savaştı, barıştı, Kıbrıs'tı derken yılın son çeyreğinde, ABD başkanının belirlenmesi, bayram, AB müzakere tarihi ve Yeni Türk Lirası diyerek ite kaka yılı tamamlıyoruz. Geçen süreçte tüm olanların topluma getirdiği olumlu olumsuz etkileri ile umut ediyoruz ki her şey bu yeni süreçte iyi gitsin. Yeni yıl yeniliklerin güzelliklerin habercisi olsun. Çok ağır şartları olmayan bir kış olsun. Arada bir de olsa güneş o sıcak yüzünü göstersin, kuşlar da ötsün ama...

Kuşlar ötmesine ötsün de; Devletimizi yılın bu son çeyreğinde 81 yıllık Cumhuriyet'in en hassas konuları bekliyor. 17 Aralık beklentisi, IMF ile yenilenmesi düşünülen stand-by anlaşması, AB ile de bir bütünlük teşkil ediyor. Bu tedirgin bekleyiş istiyoruz ki hazinenin üstüne artı bir maliyet getirmez. Kasım başında yapılan küçük küçük zamlar yine bizleri bilinmeyen denklemlerle uğraştırıp zaman harcatmaz umarız.

Tanıtım ve kamuoyuna lansmanı bir hayli geç kalan Yeni Türk Liramız. Nüfus yoğunluğumuz, eğitim ve kültür eksikliğimizin yanında gündeme çabuk entegre oluşumuzun verdiği esnekliğe güveniyorum.

Son zamanlarda yaşamımızın bir parçası haline gelen bir kelime var. Her alanda kullandığımız, yazdığımız, telaffuz ettiğimiz; kriz, sözlük karşılığı Òbunalım ya da ani bir fizyolojik oluşum.Ó İstiyorum ki, kelime içinde kalan son sesli harfi de biz atalım ve ÒkrzÓ kalsın. Söylemesi zor, hatta okunmasın, söylenmesin bile... Belki terminolojiden de çıkar böylelikle. Oh be krizsiz bir dünya...

Seçimlerle umutlandık. Tek partili bir hükümete, uzun süredir hasrettik... Bu bir istikrar demekti, güç ve kararlılık demekti. Ama zamana ayak uydurmak bir maharet oldu. Her türlü trafiğimiz yoğun; Amerika, AB, IMF, Kıbrıs, azınlıkların sorunu, Büyük Ortadoğu Projesi daha bir çoğu. İşte şimdi alt kadro sıkıntısı baş gösterecek Tüm bu engelleri ancak bir takım ruhu ile aşarız. Bunun içinde alt komisyonlarda icraat yapacak kadro gerekli. AB ile uyumlu işbirliğinde kalifiye insan gücüne ihtiyaç var. Genç beyinlere, idealist, çağdaş, ufku açık genç insanlara ihtiyaç var. Bu hep göz ardı ediliyor. Bizde dışarı karşı devlet olarak yetersiz bir görüntü veriyoruz.

Halbuki iletişim sektörüne baktığımızda AB'ye endekslenen şu günlerde en hazır görüntüyü 80'lerden itibaren veren sektör konumda.

Dünya iletişimcileri ve dünya devi markalarla hep yakın ilişkilerde. Ama hep değişken sosyo-ekonomik devlet yapımız bu sektördeki istikrara sürekli darbe vurmuştur. Bu da sektörün ivmesinde inişli çıkışlı periyodlar yaratmıştır. 1994-2001'deki düşüşler buna iyi bir örnek teşkil eder. Buna karşın 2000'deki bir milyon dolar ciroya hala ulaşılamamıştır. Geçtiğimiz yıl 850 milyon dolar olan mecra gelirleri bu yılın ilk altı ayında 550 milyon dolara yaklaşmış, yıl sonu itibari ile 2000'deki ciro da belki egale edilebilir iyimserliği ile umut- lanabiliriz.

Daha önceki bir yazımda 2003'te bir milyon dolar ciro, sektöre yakın görünürken ben bunun zor olduğunu belirtmiştim. (Nisan 2003 / Feedback Dergisi).

Dünyadaki küreselleşme süreci ile uyum içindeki sektörümüz belki harcanan para olarak olmasa da nitelik açısından da hızlı bir gelişme gösterip, serbest ekonomi ile dünya markalarının ülkemize girmesine ve üretim yatırımı yapmalarına vesile olmuştur. Bu gelişmenin yarattığı rekabette yerli markalarımızın cesaretlenmesi ve reklamın ne kadar gerekliliği konusunda bilinçlenmelerine neden olmuştur.

Yatırımlar ve üretim artmadıkça sektörün kan ihtiyacını sağlaması kolay olmayacak. Artık hükümetin daha istikrarlı olması, yatırımcıya ve üreticiye daha sağlıklı bakmasıyla gerçekleşecektir. Oluşacak istikrar tüketimi de tetikleyecektir. Türk ekonomisindeki iyileşme ve finans piyasalarındaki aşağı yukarı dalgalanmalardaki küçülme, üreticilerin krizde eriyen stoklarının yenilenmesine bağlıdır. Bu gerçekleştiği taktirde yatırımcı, üretici ve satıcı üçgeninin paylaştığı iyimserliğin tüketiciyi de hareketlendireceği inkar edilemez. Çünkü tüketici geleceğini planlarken üç noktayı göz ardı etmiyor.

¥Siyasi ve ekonomik istikrar.

¥Kur ve faizlerdeki düşüş.

¥Enflasyon ve büyümedeki denge.

Bu üç noktada verilen mesaj; Òpara pul olmayacak, iş ve iş güvencesi sürecekÓtir.

Türkiye genç bir nüfusa sahip, ama genç olmak artık çok heveslenilecek bir durum değil gibi gözüküyor. Çünkü Türkiye'de doğan bebecikler borçlu doğuyor. Ya sonra? Eğitim, eğlence, iş hepsi ayrı bir zorlukta.

Ama biz de nerede zorluk varsa oradayızdır, yani zoru severiz. Zoru başarmak tatmin olmaktır. En azından tatmin olma umudu olmalı insanda. Heyecan, istek ve umut; insanda motivasyon yaratır. Ben inanıyorum, gençliğimizde de tatmin olma isteği var. Avrupa yaşlanıyor. Gençlik en büyük sermayemiz, hatta avantajımız bile. Bu gençliğin sesini duymalıyız. Onlara destek olmak, yol göstermek en büyük görevimiz olmalı. Onların enerjisi bize her yolu açacaktır kanısındayım. Bu genç nüfusun, en az 20 yıllık bir vizyonunu oluşturmalıyız.

Çok köklü bir değişimle (artık zamanı geldi diye düşünüyorum)... Aileden başlayarak eğitimde yaratıcılık olması, toplumsal anlayış biçiminin de sarsılması gerektiğine inanıyorum. Global dünyadaki sürdürülebilir rekabet ortamı için bu gerekli. Fikir, oluşturmadan tasarlama ve uygulamaya kadar, Türk yatırımcısı ve üreticisiyle örtüşecek biçimde buluşmalı ki, uluslararası markalarımız artsın ve uluslararası rekabet içine girsin.

Yeni girişimcilerin önleri açık olmalı ve önerileri desteklenmeli. Çağdaş anlayış içinde; her dilimdeki girişimci için, bu değişimin ve yaratıcılığın global anlamdaki uyumuna her birey yardımcı olmalı.

Barış ve sevgi dolu günler sizlerin olsun.






# # # # # # # #