YAZDIK DA NE OLDU!
HADİ NEŞET TÜRKMEN

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Görevlisi

 

AB İLE DANS


40 yıldır süren AB maceramız en sonunda hayırlı bir yola girmek üzere. Bu ayın 17'sinde Türkiye için olumlu bir havanın eseceği Avrupa gündemlerinde konuşulmaya başlandı. Ülkenin bu çilekeşli bekleme sürecinde bugüne kadar bu yolculukta siyaseten emeği geçen bütün politikacılara, diplomatlara ve bürokratlara millet olarak şükran borcumuz vardır.

Aslında 40 yıl gibi gözükse de Türkiye'nin Batı'ya yönelik yolculuğu Cumhuriyetimizin kuruluşuyla başlamıştır. Bu gün gelinen en son noktada Dünyanın önde gelen bankacılık gruplarından Unicredit, Avrupa Birliği Konseyi'nin Türkiye ile müzakerelerinin Temmuz 2005'te başlatılacağı konusunda bizlere müjdeli haberi veriyor. Unicredit tarafından hazırlanan raporlardan alınan bilgiye göre 17 Aralık öncesinde AB içinde bir uzlaşmanın sağlanacağı, Türkiye'nin ilerleme raporunda da belirtildiği gibi yapısal alanlarda önemli gelişmeler sağlaması nedeniyle konseyden net ve koşulsuz bir müzakere çıkacağı kaydedilmektedir.

Müzakereler sürecinde Türkiye'nin uygulamalarındaki kararlılığın çok önemli olduğu belirtilmesine rağmen, AB'nin 2013'e kadar olan bütçesinde Türkiye'nin adının öngörülmemiş olması nedeniyle Türkiye'nin en erken 2014 yılında AB'ye tam üye olabileceği vurgulanmaktadır. Bu olumlu havayı desteklemek ve daha da gelişmesini sağlayabilmek için Türk müteşebbislerin yabancı sermaye ile ilgili girişimlerini süratle artırması, işbirliği ve beraberliklere açık olması gerekmektedir.

Türkiye'nin bugüne kadarki AB macerasıyla ilgili en çarpıcı değerlendirmeyi Fransa'nın uluslararası politika dergisi Le Monde Diplomatique'in Genel Yayın Yönetmeni Ignacio RAMONET yapmıştır. Yazar yazısında Türkiye'nin AB üyeliğini savunurken, çok önemli bazı konulara da bizlerden daha çok açık yüreklilikle yaklaşım göstermiştir. RAMONET, Türkiye'nin Batılılaşma sevdasının öyle günübirlik olmadığını, yüzyılı aşan süreci kapsadığını anlatırken özellikle bu satırlar arasına aldığım aşağıdaki bölümünde dünyanın dikkatini çekmektedir; 'Türkiye'den başka hiçbir ülke Avrupa kimliğini kanıtlamak için kültürünün temel ögelerinden böylesine çok fadekarlık etmedi.

Modern Türkiye latin harfleri uğruna , eski yazı sistemini bile terk etti. Yurttaşları Batılı gibi giyinebilmek için geleneksel giysilerinden vazgeçmek zorunda kaldı ve Fransa'nın 1905 yasasından esinlenerek resmi laiklik uğruna islamiyet devlet dini olmaktan çıktı. Demokrasileşmeyi sağlama aldı, laikliği ve insan haklarını güçlendirdiÓ.

Bu konuda araştırmalar yapan uzmanların ve yazarların düşüncelerine göre de Batılılaşma uğruna dilini, yazısını, giyimini, rejimini, yaşam tarzını böylesine değiştiren başka hangi ülke var? Tanzimat'tan günümüze, yüzümüz hep Batı'ya dönük oldu. Batı ise bizi hala samimiyet sınavından geçiriyor.

Halbuki bu uzun yürüyüşte kimin sınandığına artık az kaldığını, yakında hep birlikte öğreneceğiz. Bundan 15 yıl önce İKV'nin o günkü Başkanı Sayın Jak KAMHİ, İstanbul Sanayi Odası'nı temsilen Sayın Necati ARIKAN ve İstanbul Ticaret Odası'nı temsilen bu satırların yazarı ben, AB parlamento üyeleri ile bir toplantıya katılmıştık.

Orada söylediğim bir söz bugünde aynı sıcaklığını koruyor umudundayım; 'Biz sizinle aynı pistte dans etmek istiyoruz. Dans etmesini bize siz öğreteceksiniz. Ayağınıza basmamızı istemiyorsanız, tempoyu da yine siz ayarlayacaksınızÔ dediğim günler çok geride kalmasına rağmen bu günde unutulmadan yaşadığı inancını taşıyorum. Bizim neslimizin umudunu kaybetmeden yapmış olduğu bu meşakkatli yolculuğun artık sonuçlarının alınmakta olduğunu görerek mutlu oluyorum. Gelecek genç neslimizin ve çocuklarımızın artık bu keyfi yaşaması ve sürdürmesi dileklerimle.

Saygılarımı sunarım...






# # # # # # # #