Elegans Logo

EMEL ÜRESİN NATO Basın ve Enformasyon Türkiye Görevlisi
Amaç; Avrupa Atlantik Bölgesinde Barış ve Güvenlik



NATO Basın ve Enformasyon Türkiye Görevlisi olan Emel ÜRESiN'le gerçekleştirilen röportajda NATO'nun güncel konuları ele alındı ve ittifak'a yeni katılan üyeler, Üyelik Hareket Planı, son sekiz yılın gelişmeleri ile Kosova Krizi konuları değerlendirildi.


1999 yılı NATO için kritik bir yıl olarak tarihe geçecek. Her şeyden önce, ittifak bu yıl içersinde Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ı da bünyesine katarak üye sayısını 19'a yükseltti. NATO'ya üye olma arzusunda olan 9 ülke için de bir Üyelik Hareket Planı sunarak, genişlemeye devam edeceğine dair somut bir işaret verdi. Yine bu yıl içersinde Washington Zirvesi'nde yeni bir Stratejik Konsept kabul ederek bir önceki temel strateji belgesinin benimsenmesinden bu yana geçen 8 yıl içersindeki gelişmelere NATO'nun uyum sağlayabildiğini gösterdi. Ancak, bu önemli gelişmelerin ötesinde, 1999'un NATO'yla ilgili en güncel konusunu Kosova krizi oluşturdu. Soğuk savaşın bitiminden sonra ittifak'ın yeni görevleri arasında müttefiklerce benimsenen "barışı koruma" kavramının gereği niteliğindeki Kosova Gücü (KFOR), hava akınlarının ertesinde bölgeye yerleştirildi. KFOR'un göreve başlamasından bugüne kadar 800.000 Kosovalı mülteci evlerine döndü. şiddet ve saldırı ciddi biçimde azaldı. Kosova Kurtuluş Ordusu, "Kosova Koruma Gücü" adı altında sivil bir kuruma dönüştürüldü. Bundan böyle KFOR gözetiminde olağanüstü durumlarda işlev yapması öngörülüyor. Uzun dönemde, elbette Kosova'daki siyasi duruma kesin bir çözüm bulunması gerekecektir. şu anda normal yaşama dönüş için çalışılıyor. Kosova'da güvenliğin ve kalıcı barışın sağlanması konusunda KFOR yalnız değil:
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararı gereğince KFOR, Bernard Kouchner'in başkanlık ettiği BM Kosova Misyonu ile birlikte çalışıyor. BM Kosova Misyonu temel hizmetleri yerine getirmek üzere görev yapıyor. BM sivil polis gücünü konuşlandırıyor, yasal ve yaşamsal işlevleri yerleştirmeye çaba sarfediyor.
- BM Mülteciler Yüksek Komiserliği kurtarma ve yerleştirme çalışmalarını sürdürüyor. KFOR, bu kuruma insani yardım konusunda, özellikle taşıma, yiyecek dağıtımı, tıbbi yardım ve mültecileri koruma alanlarında katkıda bulunuyor.
- Avrupa Güvenlik ve işbirliği Teşkilatı (AGiT), kurumların yeniden oluşturulmasına ve Kosova polisinin eğitimine yardımcı oluyor. AGiT ayrıca önümüzdeki yıl bahar ya da yaz aylarında yapılması beklenen seçimleri gözlemleyecek.
- Avrupa Birliği, Kosova'nın yeniden yapılanmasına öncülük ediyor. Ayrıca parasal yardım ve bağışların eşgüdümünü sağlıyor.

Öte yandan NATO'nun barışı koruma görevi kapsamında bulunan "alan dışı müdahale" işlevi ilk kez Bosna'da gerçekleşmişti. Dayton Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana geçen dört yıl sonunda Bosna'daki durum gözle görünür şekilde düzeldi. Barışı ve biran önce Avrupa'yla bütünleşmeyi isteyen Bosnalılar'ın sayısı arttıkça hükümet kurmak üzere seçilenler de daha ılımlılardan oluşmaya başladı. Yolsuzluklara ve diğer olumsuzluklara rağmen ekonomide de bir toparlanma gözleniyor. En önemli gelişme ise, güvenlik durumundaki rahatlama ve düzelme sonucunda uluslararası askeri gücün (SFOR) varlığının 1/3 oranında indirilmesinin öngörülmesi. Bu olumlu gelişmelerin önemli başarılar oldukları gerçek olmakla birlikte, çözüm bekleyen çok sayıda sorunun varlığı da kabul ediliyor. Örneğin Dayton Anlaşması'na taraf olanlar Anlaşma'daki koşulları yerine getirme sorumluluğundan kaçmamalı, savaş suçlularının Lahey Adalet Divanı'na sevkedilmesinde daha etkin davranmalılar. Bölgedeki üç siyasi varlık, gerçek anlamda birlikte çalışmaya başlamak zorunda. Uzun dönemde ise Bosnalılar uluslararası topluma güvenmek yerine, kendi ülkelerine kendileri sahip çıkma düşüncesine alışmalılar.

Yeni NATO'nun barışı koruma görevlerinden söz edilirken, yukarıda adı geçen iki bölgede karşılaştığımız sorunlar, Balkanlar'ın ne kadar hassas bir bölge olduğunu göstermesi bakımından ayrıca önem taşıyor. Buhran yönetimi ise tehlikeli, pahalı ve uzun süreli bir yönetim. Bu nedenle Washington Zirvesi sırasında, müttefikler bölgede ortaya çıkacak muhtemel krizleri önlemek amacıyla Güneydoğu Avrupa Girişimi diye adlandırılan öneriyi ortaya attılar. Öneri, temelde bölge ülkelerinin birbirleriyle ve NATO'yla güvenlik ilişkilerini, işbirliğini ve şeffaflığı artırmalarını amaçlıyor. Çalışmalar iki unsur aracılığıyla yürütülecek. Bunlardan birincisi NATO'yla yedi Balkan ülkesi arasında diyaloğu sağlayacak olan Danışma Forumu, ikincisi ise güvenlik işbirliği programlarına ve "Barış için Ortaklık (BiO) ve Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi çerçevesinde özellikle Balkanlar bölgesine yoğunlaştırılacak destek çalışmaları. NATO'nun Güneydoğu Avrupa Girişimi, Avrupa Birliği'nin demokratikleşme, insan hakları, ekonomik gelişme ve güvenlik artırmaya yönelik istikrar Paktı'nı tamamlayıcı bir nitelik taşıyor. Bu uzun dönemli ve hiç de kolay olmayan projenin temelinde Avrupa'da kalıcı barış ve istikrarın Balkanlar'daki barış ve istikrarla sıkı sıkıya bağlı olması yatıyor.

Kosova krizinden alınan en önemli derslerden biri de Rusya'yla ilişkilerin öneminin vurgulanması oldu. Rusya'nın istikrarlı ve kararlı bir şekilde Batı'yla işbirliği yapmasının Avrupa güvenliği için ne derece vazgeçilmez olduğu bu vesileyle bir kez daha ortaya çıktı. Ne yazık ki son zamanlarda Ruslar'ın Batı'yla ilişkilerinde biraz yavaş ve şüpheci davrandıkları, güvenlik konularında diyaloğa ve işbirliğine açık olmadıkları gözleniyor. ittifak bünyesinde yeni bir oluşum olan "NATO-Rusya Daimi Konseyi"nde de Kosova dışındaki konularda diyalog için isteksiz görünen Rusya, Çeçenistan hakkında Çeçenler'le de uluslararası toplumla da görüşmeyi istemiyor. Diğer konular da buna bağlı olarak askıda kaldı. Ancak NATO çevrelerinde bu ilişkilerin zamanla gelişeceği, Batı'ya ekonomik ve siyasi bağları güçlendirmenin her iki tarafın çıkarına olacağını Rusların da göreceği, belki bunun biraz zaman alacağı düşünülüyor. Buna karşılık NATO'nun Ukrayna'yla da ilişkileri umulanın çok ötesinde olumlu gelişmeler gösteriyor. Düzenli danışmalar, BiO çerçevesinde işbirliği uygulamalarında artış, Ukrayna'nın SFOR ve KFOR'a katkıları bunun en belirgin göstergeleri. Ukrayna, bir yandan Rusya'yla iyi ilişkilerini korurken bir yandan da NATO'yla imzaladığı NATO-Ukrayna şartı çerçevesinde ittifak'la ilişkilerini derinleştiriyor. NATO kaynakları da Ukrayna'nın bu geçiş döneminde Batı kurumlarına yakınlaşmasına, savunma reformu sürecine yardım sağlayarak destek oluyorlar.

NATO yalnızca Ukrayna'yla değil, diğer bütün Ortak Ülkelerle işbirliğini her alanda genişleterek sürdürüyor. 19 NATO üyesi ülke ile NATO üyesi olmayan 25 ülkenin katıldığı Avrupa Atlantik işbirliği Konseyi'nin bu forumu çok geniş bir işbirliği ve danışma alanını kapsıyor. Bunlar arasında güvenlik konuları, bölgesel sorunlar, silahların kontrolü, uluslararası terörizm, barışı koruma ve bilimsel sorunlar bulunuyor. Avrupa Atlantik işbirliği Konseyi üyelerinin danışma ve işbirliği alanlarından en önemlisini "Buhran Yönetimi" oluşturuyor. Kriz ve doğal afetlere karşı insan kitlelerinin korunması ve uğradıkları zararların hafifletilmesi büyük önem taşıyor. Bu yıl yalnızca bu amaçla, NATO bünyesinde Avrupa Atlantik Afetle Mücadele Eşgüdüm Merkezi kuruldu. Birleşmiş Milletler'den gelen bir istem üzerine Arnavut göçmenlere yardımla işe başlayan Merkez, daha sonra Türkiye'deki deprem felaketleri sırasında da etkin oldu. NATO'nun son zamanlardaki önemli ilgi alanlarından birisi de Kitle imha Silahları. Büyük kitleleri bu korkunç tehlikeden korumak amacıyla Washington Zirvesi'nde alınan bir karar doğrultusunda NATO Karargahında bir de Kitle imha Silahları Merkezi oluşturuldu. Merkezin görevi bu alandaki bilgi paylaşımının, planlama ve etkin mukabele yöntemlerinin eşgüdümü ile tehlike durumunda sivillerin korunması ve acil yardım ulaştırılması.

NATO'nun gündemindeki bir başka önemli konu ise, Akdeniz Diyaloğu. Bugüne kadar altı Akdeniz ülkesiyle (israil, Ürdün, Lübnan, Fas, Tunus, Moritanya) başlatılan diyalog başarıyla devam ediyor. Bu sürecin amacı, Akdeniz çevresiyle karşılıklı anlaşmayı sağlamak ve daha güçlü ilişkiler kurmak. Akdeniz bölgesindeki güvenlik konuları Akdeniz Eşgüdüm Grubu diye adlandırılan toplantılarda siyasi görüş alışverişi biçiminde sürüyor. Bu konudaki diğer uluslararası gayretleri tamamlayıcı nitelikte olan Akdeniz Diyaloğu, Avrupa Birliği'nin Barcelona süreci ile Batı Avrupa Birliği ve AGiT'in çalışmalarına destek sağlıyor.
Yukarıda sözü edilen etkinliklerin tümü NATO'nun geniş gündeminin ana unsurlarını oluşturuyor. Ancak hepsinin hedeflediği tek bir amaç var: "Avrupa Atlantik Bölgesinde barış ve güvenliği sağlamak". Bunu işbirliği ve diyalogla gerçekleştirmeyi amaçlayan ittifak, gerekli gördüğü takdirde askeri müdahaleden çekinmeyeceğini de kanıtlamış bulunuyor.

EMEL ÜRESİN: "PEACE AND SECURITY IN THE EUROPE-ATLANTIK REGION"
1999 was an important year for NATO: It accepted new members and made a commitment to expand even further. The crisis in Kosovo was the main topic on the agenda and with the efforts of the KFOR 800.000 refugees returned to their houses. In the Kosovo mission. UN, EU and OSCE collaborated with NATO. One of the lessons of the crisis was the importance of the relations with Russia for the security of Europe. Despite certain challenges there, NATO's relations with the Ukraine is progressing unexpectedly well, especially within the framework of the PFO. The Euro-Atlantic Cooperation Council has worked as an effective mechanism of cooperation and consultation for NATO to improve its relations with all of the Partner Countries. The focus is on issues like crisis management and the impact of mass destruction weapons. Another topic is the dialogue with the Mediterranean countries. New units have been established within NATO to tackle these issues on the agenda. All of these efforts converge around a single objective: Ensuring peace and security in the Euro-Atlantic Region. The way to that goal should be through cooperation and dialogue but NATO has shown that it will not hesitate to deploy military forces if need be.



MEDYATEXT
Elegans'a mail