MURAT BEKDİK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor-in-Chief Bugün Türk toplumunun küreselleşme, AB, yeni devlet anlayışı ve ekonomik reformlar ile ilgili algılamalarına baktığımızda aşağıdaki acı gerçeklerle karşı karşıya kalmaktayız: -Toplum tarafından devlet, ekonomik ve sosyal olarak en önemli sığınak olarak görülmekte ve toplumda oldukça güçlü bir sosyal devlet talebi bulunmaktadır. -Vatandaş, devlet ile ilişkilerinde aldıklarını korumak isterken, verdiklerinde ise tenzilat istemektedir. -Toplumda hakim olan devlet anlayışı hala "devlet baba" anlayışıdır. -Türk insanı değişim sürecinde kendini etkileyen tüm unsurları, kendisine iş ve çalışma olanakları yaratıp, yaratmaması doğrultusunda değerlendirme eğilimindedir. -Türk ekonomisindeki gelir dağılımı sorunu, değişim unsurları karşısında toplumda iki ana grup oluşturmuştur. Birinci grupta değişimden ekonomik olarak yararlananlar değişime destek verirken, ikinci grupta değişimden yararlanamayanlar ve zarar gördüğüne inananlar değişime destek vermemektedir. -Türkiye'nin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik koşullar nedeni ile, toplumda küreselleşmenin tanımı ve unsurlarına dair bilinç ve bilgi düzeyi düşüktür. Türk insanı yaşadığı sıkıntıların kaynağı olarak küreselleşmeyi görmekte olup, küreselleşmenin olumlu etkilerine yeterince önem vermemektedir. -Türk toplumunun büyük çoğunluğu, AB'nin Türkiye'yi AB'ne üye yapmak istemediğine ve Türkiye'nin AB tam üyelik sürecinin on yıl ve üzeri bir tarihte gerçekleşebileceğine inanmaktadır. -Türk toplumunun büyük çoğunluğu AB'ni ekonomik ve özellikle iş olanakları sağlayacak bir araç olarak görmektedir. -Toplumda değişim sürecinde hoşgörü sınırı halen muhafazakar değerler ile belirlenmektedir. Tüm bu gerçeklerin ışığı altında, bugün Türkiye'nin öncelikli sorunu, toplumun, devlette ve özellikle siyaset ve yönetim kademelerinde tam değişim, sistemde kısmi değişim, kendi içinde ise sınırlı değişim talebidir. Bu bağlamda, toplumun devletten ve siyasetten beklediği tam değişimi kendi içinde de yaratması gereği, Türk toplumunda ciddi boyutta bir zihniyet devrimini kaçınılmaz kılmaktadır. When we evaluate the perceptions of the Turkish people on globalization, the EU, a new understanding of the state and economic reform, we are faced with the following sad reality: - The society sees the state as the most important shelter from a social and economic point of view and there is a demand in society for a strong social state. -The citizens want to protect what they receive from the state and reduce what they must give back to the state. -The most predominant understanding of the state in society is that of "the father state". (being dependent on the state) -Turkish people have the tendency to evaluate factors of change solely based on the existence or lack of employment opportunities. -The problem of income distribution in the Turkish economy have created two main groups vis-a-vis elements of change. In the first group, those who benefit economically from this change support such efforts while in the second group, those who do not benefit or indeed feel like they are threathened by this change, oppose it. -Due to the unfavorable economic conditions in Turkey, the awareness and level of information in society regarding the definition and elements of globalization are quite low. Turkish people see globalization as the root cause of the present difficulties and do not place a lot of importance on the positive impact of globalization. -Majority of the Turkish people believe that the EU does not want to make Turkey a member and that Turkey's EU membership process could take more than 10 years. -Majority of the Turkish people see the EU as a vehicle for economic development and especially a way for more employment opportunity. -In the process of social change, the limits of tolerance are still determined by conservative values. Given these facts, it can be said that the most imminent problem in Turkey today is the fact that society demands a complete change in the state, especially in politics and administrative levels, and a partial change in the system while demanding a limited change for itself. In this context, a complete transformation in society, similar to the one demanded in state and politics by society itself, inevitably requires a revolutionary change of mentality in Turkish society.