   |
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Minister of Foreign Affairs and Deputy Prime Minister Türkiye için çıktığımız uzun yolda hep birlikte koşuyoruz. Türkiye'ye güvenlik, barış, istikrar, adalet ve kalkınma vaadederek çıktığımız yolun ne kadar emek gerektirdiğini çok iyi biliyoruz. İddialarımızın altında kalmadık ve icraatlarımızla partilileri milletin karşısında mahcup etmedik. Türkiye, içeride ve dışarıda ağır bir itibar kaybına uğramış, siyaset kurumu ağır yaralar almışken AK Parti siyaset kurumuna yeniden hayat vermiştir. Bozulan dengeler, toplum ile devlet arasında sarsılan güven ortamı istikrarla tanışmıştır. Umutsuzluk yerini umuda, güvensizlik yerini güven ve istikrara bırakmıştır. AK Parti'nin siyaset kurumuna getirdiği yenilik ve dinamizm kısa zamanda bütün hayat alanlarında sonuç vermeye başlamıştır. Partimizi 14 Ağustos 2001 yılında kurduktan sonra hızla 81 ilde örgütlendik, sonra bir genel seçime gidildi ve seçimde büyük bir başarı elde ettik, iktidar olduktan sonra adeta dünyanın bütün olayları durmuş ve o dönemde oluşmuşçasına iktidarımız, çetin sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ama çok şükür ki, bu sıkıntıları büyük bir azim ve tecrübeyle atlattık. Fırtınalı günlerden gemimizi selamete çıkardık. Yaşanan bütün fırtınalı günlerde geçmiş hükümetler olsaydı Türkiye'nin hali ne olurdu? Sıkıntılı günler geride kalmıştır ve Türkiye'nin önü aydınlıktır. Türkiye'nin önündeki ağır sorunları da çok büyük ustalıkla gidereceğimize eminim. Türkiye geçen yıla göre bugün çok farklı bir noktadadır. Türkiye geçen seneye göre ekonomi, demokratikleşme ve insan hakları alanında büyük ilerlemeler sağladı. Türk Askerlerinin Kuzey Irak'ta Gözaltına Alınması Irak'ta Türk askerlerimizin gözaltına alınmasını ''Türkiye'ye karşı olmaması gereken bir yanlışlık'' olarak değerlendirmekteyim. Meydana gelen bu olayı ''müessir'' olarak tanımlamaktayım. Türkiye'ye karşı olmaması gereken çok büyük bir yanlışlık yapılmış, iki müttefik arasında olmaması gereken bir olay olmuştur. Olayla ilgili olarak en üst düzeyde görüşmeler yapılmıştır, ABD Başkan Yardımcısı Dick CHENEY ve Dışişleri Bakanı Colin POWELL ile 3'er kez görüşülmüştür. ABD, en üst seviyede bu olaya cevap vermiştir. ABD Avrupa Kuvvetler Komutanı ve NATO Başkomutanı Orgeneral JOHNES Türkiye'ye gelmiş ve kendisiyle yapılan görüşmelerin ardından konunun enine boyuna incelenmesi amacıyla bir komite oluşturulmuştur. Ortaya çıkan netice şudur ki, büyük bir yanlış yapılmıştır. Büyük bir hata sözkonusudur. Bundan sonra benzeri olayların cereyan etmemesi için bazı komitelerin oluşturulması kararlaştırılmıştır. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı hale gelmesi ve Irak'ın yeniden inşasında Türkiye'nin yardımlarının daha anlamlı hale gelmesi için daimi komiteler çalışacaktır. Vakti zamanı geldiğinde bu olayla ilgili açıklama yapılacaktır. 50 Yıllık AB Yürüyüşünün Sonuna Geldik Türkiye 50 yıllık AB yürüyüşünün sonuna geldi. Türkiye'yi modernleştirmek, kalkındırmak ve yenileştirmek AK Parti iktidarına kısmet olmaktadır. Ekonomide olumlu göstergeler mevcuttur, ödemeler dengesinde sıkıntı sözkonusu değildir, cari açığın da gündemde olmadığını ifade etmek isterim. 20-30 yıldan beri ilk kez enflasyonu eksi çıkmıştır. Geçen sene, AK Parti iktidarında pahalılık değil, ucuzluk olacak, enflasyon eksi çıkacak denseydi kim inanırdı? Yıl sonunda enflasyon hedefine ulaşılacak ve enflasyon yüzde 20'nin altında oluşacaktır. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 geride olmasına karşılık faizler hala yüksektir, ancak disiplinli bütçe politikası ile gerileme gösterecektir. Dış Politika Dış politikada önemli gelişmeler yaşanmaktadır, Türkiye uluslararası alanda giderek daha önemli bir ülke konumuna gelmektedir ve gelecek yıl bazı önemli toplantılara ev sahipliği yapacaktır. 2004 yılındaki NATO Zirve Toplantısı Türkiye'de gerçekleşecek, 46 ülke devlet ve hükümet başkanı bu amaçla Türkiye'ye gelecektir. Bu ülkemize önemli bir prestij kazandıracaktır. NATO'nun, geçen yıl Prag'dan sonra Türkiye'de toplanması önemlidir, ayrıca İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Toplantısı da Türkiye'de gerçekleştirilecektir, bu kapsamda 63 ülke dışişleri bakanını ağırlayacağız. Türkiye, dünya barışına en fazla hizmet eden ülke haline gelmiştir. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda BM Güvenlik Konseyi içinde yer almasıyla ilgili çalışmalar da başlatılmıştır. Türkiye dünyadan tecrit olmamakta, tam tersine dünyanın ilgi merkezi haline gelmektedir. Hemen hemen her ay birkaç ülke devlet ve hükümet başkanı Türkiye'ye gelmektedir. En son yapılan İngiltere ziyaretinde her yıl Türkiye ile İngiltere arasında zirve yapılması kararı alınmıştır. Ayrıca, İsrail ile Filistin arasında ateşkes ilanının kalıcı barışa dönüşmesi için üzerimize düşeni yapacağız. Türkiye-AB AK Parti iktidara geldiğinden beri bu konudaki tavrı bellidir. AB ile ilgili olarak kafalarımız açıktır. AB'ye tam üyelik için iktidara geldiğimiz andan itibaren çalışmalara başladık. Türkiye'nin modernleşmesi ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşılmasının yolu AB'den geçmektedir, bu amaçla ciddi çalışmalar yapılmakta ve köklü reformları hayata geçirmekteyiz. İktidarlarımız döneminde 4., 5. ve 6. uyum paketleri yasalaştırılmış, Türkiye hem kendi insanı için hem de Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek amacıyla çeşitli düzenlemeler yapmıştır. Türkiye bu yürüyüşüne devam etmektedir. 50 yıllık AB yürüyüşünün sonuna geldik. Ama Türkiye bu noktada kritik bir sürece girmiştir. 2004 yılında Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacaktır, yeni insanlar göre-ve gelecektir. Kopenhag Zirvesi'nde 2004 yılı sonunda Türkiye ile müzakerelerin başlatılmasına kararlıyız. Büyük bir gayret ve kararlılıkla Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirildiğini tüm Avrupa'ya göstermek isteği arzusundayız. Bu amaçla çeşitli reform paketlerini hayata geçirmekteyiz. Bunun sonu, 7. paket olacaktır. Yeni bir paket daha olmayacak, ancak AB süreci sürekli olduğundan, Ulusal Program'daki taahhütler kapsamında birçok kanunda değişikliğe gidilecektir. AB 7. Uyum Paketi AB 7. Uyum Paketi içinde düşünce ve ifade hürriyetini ilgilendiren bazı konular, çocuk haklarıyla ilgili bazı değişiklikler, dernekler kanunu, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununda değişiklikler yapılacaktır. Her tür kamu harcamalarının şeffaflığı ve TBMM tarafından denetlenmesine ilişkin değişiklikler ve MGK Kanunu'nda değişiklikler yer alacaktır. Yapılmak istenen değişiklikler modern toplum olmanın gerekleridir. Ancak yanlış anlamalara ve siyasi istismara fırsat vermeyeceğiz. Değişiklikleri kamuoyu ve ilgili kurum ve kuruluşlarla tartışarak yapmak arzusundayız. Görüşlerin toplanmasının ardından tasarıya son şeklini vereceğiz. Yapılacak bazı değişiklikler 3 Ağustos 2001 tarihinde gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri kapsamında kanunlarda paralel düzenlemelerdir. Bütün bunları daha özgür ve daha modern bir Türkiye, daha gelişmiş bir demokrasi için yapmak istiyoruz. Türkiye'yi modernleştirmek, kalkındırmak ve yenileştirmek AK Parti iktidarına kısmet olmaktadır. Ne mutlu bu yönde çaba gösterenlere, ne mutlu bunun için gece gündüz çalışan arkadaşlarıma. TBMM tarihinde tanık olmadığı derecede gece gündüz çalışmaktadır. Dünyadaki tüm meclisler tatildedir. Ama tatilde olmayan gece yarılarına kadar çalışan tek parlamento, TBMM'dir. AK (Justice and Development) Party was established in August of 2001. Since then, we have seen many challenging times both home and abroad, but our party has always proved to be efficient dealing with these challenges. As the ruling party, we have already been able to note improvements in many areas including the economy: There are currently no problems in the balance of payments, we do not have a current account deficit and inflation has come down to a below zero level for the first time in decades. Meanwhile, our county's prestige on the international arena has increased and we will be hosting some high level international summits next year. Our party's attitude regarding Turkey's EU membership is also quite clear: We are spending all necessary efforts to make necessary amendments in our legislation to fulfill the Copenhagen political criteria. We are currently working on the 7th Harmonization Package which includes issue on freedom of thought and speech, certain amendments on issues related to children's rights, the law of associations, and the right to hold meetings and demonstrations. We will also make sure we discuss these amendments with the public before they are finalized. Abdullah GUL shared his thoughts with the members and guests of the Washington Institute for Near East Policy on a number of developments in Turkey and in the region. As both a politician and as a private citizen, I always had a keen interest in the issues of our region, their focal place in world affairs and their prospects. Therefore, I have benefited a great deal from the valuable work of the Washington Institute. I know that many other Turkish politicians, diplomats, scholars and journalists have also had fruitful and useful exchanges with the members of the Institute. And Turkey, for its part, has reciprocated in this exchange. I am sure the dynamism of Turkey's political life and foreign policy provided the Institute with a wealth of good material to study and analyze. And I am also certain that the unique vision and achievements of my Government and our political movement will only enrich such material. We have been in Government for a relatively short period. Our political movement, The Justice and Development Party, came to power with a big majority. We formed the government with fresh ideas. We had the potential to deliver possibilities to achieve economic and political stability and progress in Turkey. However, the period immediately following our election to power held many challenges for the implementation of our sweeping program: We were faced with a major international conflict followed by a war just across our border. We were obliged to continue to pursue an economic recovery program that was designed to remedy the economic crises of recent years. At the same time, we had to fulfill the requirements of our integration process with the European Union in the form of political and economic reforms. And our people had high expectations on all these fronts. Salvaging the reform process from the effects of the tough international financial, economic, political and military circumstances, while contributing to the Coalition efforts for stability in the region, was an enormous challenge. I think we have passed through this period of challenges successfully and with the dignity of democracy: The war in Iraq ended with minimum possible casualties and osses. Thus, the war's negative repercussions on the neighborhood were less than expected. The speculations about the possible negative impact and consequences of the war on our relations with the USA did not prove to be correct. The content and the context of my current visit to Washington confirm the strength and ever evolving nature of our partnership with the USA. We did not have to sacrifice or interrupt the reform process. That is why I am delighted to observe now that the international press has begun to refer to my Government as "the reformist Government in Turkey". It is gratifying to see that our efforts for a better and more prosperous future for Turkey and for the region are recognized and appreciated. To many, initially it seemed like a paradox: A government that was formed by a party known to be based on moral and traditional values, wrongly branded by some as "Islamist" Party, was implementing a most spectacular economic and political reform campaign in Turkey; reforms that even astonished the liberals and the skeptics at home; causing surprise in some of them and admiration by others. However, there was nothing to be surprised about. From our stand point, this was a well thought political philosophy based on our sincere sense of mission and duty. We had put in front of us a mission to accomplish: We were to prove that a Muslim society is capable of changing and renovating itself, attaining contemporary standards, while preserving its values, traditions and identity. We acted on the premise that highest contemporary standards of democracy-fundamental freedoms, gender equality, free markets, civil society, transparency, good governance, rule of law and rational use of resources were universal expectations. It was our belief that our people and other Muslim nations fully deserved to have these expectations met. Our societies can only benefit from the realization of these standards. And indeed, our societies have the necessary historical background and moral and spiritual strength to adapt themselves to modernity when guided with successful and determined leadership. Our strength came from being eye to eye with our people. The massive support we received during and after the elections was an indication of our strong bonds with our grassroots. Our experience has differed from the others by not relying only on the elites. Something has changed in Turkey. Ours is an experience that deserves notice. The messages we receive from intellectuals, politicians and individuals; particularly in the Middle East, as well as in Washington and Europe show that this attention is already being paid. We began our reform from the very day we formed the government: We decreased the number of ministries from 35 to 23, thus making the administration more streamlined and efficient. This was followed by a Public Administration Reform project aimed at the decentralization of most public services. This would give the Central Government more time and space to tackle the global issues while at the same time speeding up the delivery of the services. The Penal Code, the Civil Code and the Press Law are all being further modernized. Among the first agenda items of the new Turkish Parliament were two major political reform packages. These were related to the process initiated by the previous government to upgrade the Turkish legislation on fundamental rights and freedoms in conformity with the European Union standards. That was not all. We passed another political reform package further harmonizing our legislation with those of Europe. Therefore in a period of less than a year Turkey achieved the following: Fundamental rights and freedoms were extended to the most liberal standards. Some residual restrictions were removed. Additional facilities were provided for the fulfillment of cultural and religious rights. The principle of zero tolerance to mistreatment and torture became the basis of the relevant laws and their implementation. The civilian nature of the administration was consolidated in keeping with the European standards. We became party to European Conventions against corruption. Full transparency of public expenses was secured. Capital punishment was formally abolished. This decision was further consolidated by the ratification of the relevant European Conventions. A parallel process took place regarding the economic reforms to achieve a strong economy. Steps were taken to further encourage and facilitate foreign direct investment. Important steps were taken regarding public finance. The results came soon. The inflation rate recently fell to historical minimum. Growth rates have increased. My Government will now concentrate on the implementation of our reformed legislation. On the basis of our performance regarding the implementation of the European criteria, the European Union will decide at the end of the year 2004 whether Turkey has fulfilled these criteria and whether to open accession negotiations with Turkey. It is significant that Turkey was invited to the European Intergovernmental Conference to design the future architecture of Europe. That this was done during and with the contribution of the Greek Presidency of the EU was more significant. What is more, Turkey's prospective membership to the European Union is being welcomed by Israel as well as by many Arab countries. Our partnership with the European Union has received full support from President BUSH. He has, with a great vision and wisdom, acknowledged the assets of such a partnership for the parties, for overall Transatlantic cooperation and beyond. Therefore it should not come as a surprise that the enlarged NATO will hold its summit meeting in Istanbul next year. The Istanbul Summit is expected to be important for the Alliance and its relations with the EU; in terms of its functional capabilities in new geographies and new missions as well. For Turkey, EU membership and a strategic partnership with the United States are Complementary. Our bonds with the United States are based on values. Values of democracy, freedom and market economy. Our partnership has flourished at the times of the Korean War and Cold War. It was further strengthened by joint efforts against new challenges, among others, in Afghanistan, Somalia, Bosnia and Kosovo. During the last 12 years we protected the people of Iraq from the Saddam regime together through the Northern Watch Operation and other activities. Turkey made a serious contribution to the swift ending of the War in Iraq by granting full over-flight permission and through our close cooperation before the war. Since the war, Secretary POWELL and I have established a mechanism for providing both humanitarian supplies to the Iraqi people and for the logistic supplies to the Coalition Forces. My government also announced its full commitment to the implementation of the Security Council Resolution 1483 on Iraq. We have taken prompt steps in this direction. We offered concrete contributions to the urgent task of rehabilitation of basic and humanitarian services in Iraq. We extended our support to the newly launched political process in Baghdad. General ABIZAID's visit to Turkey has been most useful. Transition process in Iraq must succeed. It must succeed on the basis of the objectives set by the American administration and the UN Security Council. Any diversion from these objectives, that is, unified, single, democratic and stable Iraq would have adverse consequences for all. Turkey is considering take a major step that I think will contribute to the stability in Iraq. A project of law facilitating the return of members of the terrorist organization PKK/KADEK-a group on the US list of terrorist organizations - from Iraq to Turkey has been initiated. We will provide the conditions for those who have not involved in direct terrorist activities to immediately return to their homes. They will have the chance to reintegrate into the society. Those who were sought for terrorism charges will be tried, under the special provisions of a more lenient new law, if they surrender. I hope this will further contribute to the US efforts to eliminate terrorism in Iraq. My Government is fully committed to the further development of our time tested alliance with the United States. We need to address together, old and new challenges such as terrorism, proliferation of weapons of mass destruction, organized crime, illegal trafficking of narcotics and illegal human trafficking, etc. We still have a lot to do for the realization of our common vision for dialogue, prosperity and peace in the Middle East; for the reconstruction of Iraq and Afghanistan; for the stability and cooperation in the Caucasus and in the Southeast Europe. A comprehensive and lasting settlement of the Cyprus issue is necessary and more possible than ever. During my talks in Washington, we have agreed to work very closely, to go ahead together in all these goals. My stay in Washington, coincides with the visit of Prime Minister of the Palestinian National Authority Mr. Mahmoud ABBAS to the USA. Foreign Minister of Israel Sılvan SHALOM was also in town. Head of the Authority in Iraq Ambassador BREMER is back from Baghdad for some days. Three members of the newly established Governing Council in Iraq are making their first trip abroad. The US Administration is leading this intensive activity for the success of the Road Map and the restructuring of Iraq. These are timely and admirable efforts. They deserve the contributions and support of all of us. My Government has already committed itself to actively contribute to this dual process. President KATZHAV of Israel paid an official visit to Ankara consolidating the already excellent relations between our two countries. I met my Israeli counterpart three times in the last months. While Israeli Defense Minister visited Turkey in May, the Turkish Chief of Staff visited Israel in June. Foreign Minister of the Palestinian National Authority was in Ankara. Turkey is contributing to the new Palestinian Constitution with ideas. Being the only Muslim country with historical and close ties with both of them, Turkey is in a position to play an important role to facilitate a better understanding between the two parties. We have also issued a standing invitation to host any meeting between the two sides whenever they may deemed it necessary or helpful. It is gratifying to see that both parties are giving the Turkish views due consideration. Our joint efforts with the parties are aimed at freeing the Holy Land from violence, terror, hatred, injustice and poverty first; establishing peace and cooperation second. The Road Map is the only viable way to achieve this. It is very much necessary and desirable that the Syrian and Lebanese tracks are also revived in a similar manner. Turkey will be hosting the Annual Meeting of the Foreign Ministers of the Islamic Conference next year. This is an additional reason for me personally to monitor the process vigilantly. I am not pessimistic regarding the future of the Middle East. However, I know that there is a long way to go on the road to achieving political normalization. I would also like to suggest that we should bear in mind and sight the need to restart multilateral cooperation in other fields, what is known as multilateral track. The two dimensions are complementary and mutually reinforcing. Regional cooperation for trade in the region would foster free market economies; strengthen joint investments and initiatives; remove obstacles to communication and transportation. Thereby, creating the economic infrastructure of peace and prosperity. The Water Peace Pipeline Project that late President OZAL proposed during the Eighties is an example of such an approach. Regional cooperation should also have security and political dimensions. We should establish codes of conduct, confidence building measures and develop conflict resolution methods. The regional multilateral process must be given impetus. Turkey has much to offer in that regard. We are the only regional country that has a massive experience in regional and multilateral cooperation, from OSCE to QIC, including leadership at Black Sea Economic Cooperation and ECO. Our background in regional cooperation provides us with an opportunity to contribute to transforming the Middle East into a new area of cooperation. Turkey can also facilitate common projects with the international community and help provide a common basis in cultural, political and other fields. The first EU-OIC Foreign Ministers Meeting in Istanbul last year focused on harmony between civilizations. This has been a milestone. We should build on such examples. The experience of Iraq showed that possessing rich natural resources alone is not enough. These resources should be used in a rational and effective way. The good of the people, the environment and neighbors and global circumstances should be observed. It is becoming increasingly understood in our region that progress is dependent on political and social factors as well as economic ones. Gradual steps towards more representative and accountable structures are already being taken in a number of countries. I welcome these efforts. I am confident that the peoples of the Middle East have the capacity to attain a glorious future which will surpass their past. Their past as cultivated, tolerant, developed, good governed peoples. Peoples which have developed sophisticated legal systems, free trade networks, health institutions and schools. I am confident that traditional and moral values, strong in our region, can be in perfect harmony with the modern standards of life. Turkish experience has proved this. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde, Türkiye ekonomik ve siyasi istikrara ve kalkınmaya ulaşmak için büyük olanaklara sahipti. Ancak seçimden hemen sonraki dönemde, kapsamlı programımızın uygulanmasının önüne birçok engel çıktı. Büyük bir uluslararası anlaşmazlık sonrasında hemen sınır ötemizdeki savaşla yüz yüze geldik. Daha önceki yıllarda yaşanan ekonomik krizleri aşmak amacıyla hazırlanmış bir ekonomik kalkınma programını devam ettirme durumunda kaldık. Aynı zamanda çeşitli siyasi ve ekonomik reformlarla Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinin şartlarını yerine getirmek durumundaydık. Bir yandan reform sürecini zorlu uluslararası mali, ekonomik, siyasi ve askeri şartlara karşı korumak, diğer yandan da koalisyonun istikrar yönündeki çabalarına katkıda bulunmak çok büyük bir zorluktu. Ancak bütün bunlar olurken, ahlaki ve geleneksel değerlere dayanan ve bazılarınca yanlış bir biçimde "İslamcı" parti damgasını yiyen bir partinin kurduğu bu hükümet, Türkiye'de müthiş bir ekonomik ve siyasi reform gerçekleştirmekteydi. Müslüman bir toplumun değerlerini, geleneklerini ve kimliğini korurken kendini değiştirebileceğini, yenileyebileceğini ve modern standartlara ulaşabileceğini kanıtladık. Reform sürecine iktidara geldiğimiz gün başladık ve bakanlık sayısını 35'den 23'e indirerek daha etkin ve verimli bir yönetim oluşturduk. Daha sonra kamu hizmetlerinin bir çoğunun yerel düzeyde sunulmasını hedefleyen Kamu İdaresi Reformu'nu gerçekleştirdik. Böylece hem bu hizmetler daha hızlı sunulabiliyor hem de merkezi idarenin küresel konuları ele almak için daha çok zamanı ve yeri oluyor. Ayrıca Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Basın Yasası'nı da daha modernleştiriyoruz. Yeni mecliste ele alınan iki temel siyasi reform paketinde, temel hak ve özgürlükler konusundaki Türk yasalarının AB standartlarına uyumlulaştırılması ele alındı. Böylece bir yıldan kısa bir sürede, temel hak ve özgürlükler daha liberal standartlara kavuştu; kültürel ve dini haklarla ilgili ek olanaklar tanındı. Kötü muameleye ve işkenceye hiç hoşgörü gösterilmemesi prensibi benimsendi. Yolsuzluğa karşı Avrupa anlaşmalarına taraf olduk ve kamu harcamalarını tamamen saydam hale getirdik. Ayrıca doğrudan yabancı yatırım ve kamu maliyesi konusunda da önemli adımlar atıldı. Bu sayede, enflasyon oranı en düşük düzeye indi ve büyüme oranlarında artış kaydedildi. |