ALİ MÜFİT GÜRTUNA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Mayor of Metropolitan İstanbul


AMACIMIZ İSTANBUL'U YENİDEN DÜNYANIN RÜYA ŞEHRİ HALİNE GETİRMEKTİR


Elli yılda "İstanbul'u ilk kez harem otogarı"ndan gören milyonlarca insan artık hemşerimizdir. 1950'lerde 1,5 milyon nüfusu olan İstanbul, bugün 15 milyonun yaşadığı bir şehir. Yani 10 defa büyümüş, katlanmış ve bazı yönleriyle katlanılmaz hale gelmiş bir şehirdir.

Oysa, Hamburg ya da Düisburg 150 yıl önceki nüfuslarına bugünkü nüfuslarının ancak onda birini eklemiş bulunuyorlar. Dolayısıyla ormanların, parkların ortasında, 18. yüzyılda yaşayan dedelerinin dedesinden kalma kırmızı tuğlalı zarif bir evde, modern donanımların ilavesiyle, 2003 yılında Almanyalı bir bey gece oturup salonundaki abajurunun ışığında gazetesini okumaya devam edebiliyor. Tıpkı, yüzyıl önce yaşayan dedesi gibi. İstanbul'umuz hele İstanbullumuz için öyle mi ya.! Cebelitarık'tan Basra körfezine, Ukrayna steplerinden Nil kıyılarına kadar uzanan bir coğrafyanın merkezi olan İstanbul'un kaderi, şansları ve şanssızlıkları itibarıyla dünyanın başka hiçbir şehrinin kaderine benzemiyor.

Binlerce yıl önce kırılan bir bardaktan Marmara'nın suları, bir iç göl olan Karadeniz'e doğru yüzlerce kilometre hız ile akmaya başlamış. Ve deniz suları derinlerde kalan Karadeniz gölüne, Niagara Şelalesi'nden çok daha muhteşem bir şekilde dökülerek, artık kendisi de bir denize dönüşen Karadeniz'i Marmara seviyesine yükseltmiş. Yuşa Peygamber'in şahit olduğu rivayet edilen bu fiziki kırılmadan sonra Boğaz kimleri görmemiş. İstanbul kimleri misafir etmemiş, kimlere ev sahipliği yapmamış... Argomatlar, Büyük İskender, şehre adını veren Roma İmparatoru Konstantin, Ayasofya'yı inşa ettiren Justinyanus, Peygamberimizin muştusunu şehrimize getiren Eyüp Sultan, 15. asır başında İstanbul'a Sultan Tepesi'nden ya da Anadolu Hisarı'ndan bakan ecdadımız. Beyaz atının üzerinde Bizanslı genç kızların çiçek buketleriyle karşıladığı Fatih. Mısralarıyla şehri baştan başa ürperten Baki. Kubbeleriyle İstanbul'un görkemine görkem katan Sinan. Rutubetli sahil saraylarında dünya politikasını yönlendiren Sultan II. Abdülhamid. Akaretlerdeki küçük evde Türkiye Cumhuriyeti'nin doğacak güneşi olan Mustafa Kemal. Fakir Üsküdar'ın az süren saltanatını Park Otel'den temaşa eden Yahya Kemal. Rumeli Hisarı'ndan Orhan Veli ve büyük bir kısmı ahirete intikal etmiş olan cedlerimiz. Haliç'in mavisini gören, Kalamış'ın huzurunu bilen, Heybeli'de mehtaba çıkan büyüklerimiz. Ahirete intikal etmiş olan bütün bu İstanbullular'ı rahmetle anıyorum. İstanbul'da "Aba-ı ced" İstanbullu olan insan, yani ecdadı yüzlerce yıldır dersaadette yaşayan insan sayısı çok az. İstanbul'da doğan %14'lük nüfusun ne kadarının anne ve babası İstanbul doğumludur, hele dedeleri ve büyük anneleri arasında İstanbul doğumlu olan kaç kişi var bu rakamı kesin olarak bilemiyoruz. Ama kesin olarak biliyoruz ki İstanbul'un bu gerçek sahipleri çok kıymetli, çok nadide bir nüfustur ve İstanbulluğun mayasının sırrı onlarda gizlidir. İstanbul'u dünyanın diğer büyük kentleriyle karşılaştırdığımız zaman öne çıkan en önemli özelliklerden birisi İstanbul nezaketi ve görgüsüdür. Eğer İstanbul için ürettiğimiz megavizyonumuz gerçekleşirse yani İstanbul dünyanın "Kültür ve İrfan Başkenti" olursa, bu hayalimizi bu çok müstesna insanların varlığı ve katkısıyla gerçekleştirmiş olacağız.

Bizim için şehir, sadece üst geçit, sadece ağaç, sadece temiz su değildir. Bizim için şehir önce ve asıl "şehirli" demektir. Bu bakımdan biz maddi problemleri çözümlenmiş ama dünya çapında bir iddiası olan İstanbul'a İstanbul'u, İstanbullularla birlikte hazırlamak istiyoruz.

İçerisinde yaşayan herkesin bildiği gibi, son on yıl içerisinde yapılan hizmetlerle bir kentlinin en temel ihtiyacı olan alanlarda çok önemli başarılar ortaya koyduk.

Kış aylarında sokağa çıkılamayacak kadar kirli olan hava, yaygın ve kolaylaştırılmış doğalgaz uygulamalarımız sayesinde temizlenmiştir. Yaptığımız barajlar ve şebeke yenilemeleri neticesinde 2040 yılına kadar kentin su problemi halledilmiştir. Artık İSKİ dünyanın en fazla su üreten ilk 7 kurumu arasına girmiştir. Yapılan atık su arıtma tesisleri sayesinde Haliç ve Marmara denizi yüzülebilecek kadar temizlenmiştir. İstanbul'un artık ağaçları var. Kentin yeşil alan canlılık standartları dünya standartları üzerine çıkarılmıştır.

Kentin bozulan ekolojik dengesi düzelmiş; kuşlar, balıklar ve yağmur bulutları kente geri dönmüştür. Kentin ulaşım ve trafik problemi önemli ölçüde çözülmüş, tamamen çözülebilmesi için gerekli olan plan ve projeler yapılmış ve yatırımlar büyük bir hızla devam etmektedir. İstanbul, düzenli olarak tekrarlanan faaliyetler ve festivallerle önemli bir uluslararası kültür merkezi haline dönüşmüştür.

Her yıl dünyada örneği bulunmayan özgün müzik ve sinema festivalleri birbirini izlemeye başlamıştır. Ve böylece, -yaptırdığımız bir araştırmaya göre- İstanbul halkının %75'i İstanbul'u yaşanabilir bir kent olarak görmeye başlamıştır. Fakat, İstanbul'da yaşayanların önemli bir kısmı İstanbul'u tanımamakta, bilmemekte bu yüzden de İstanbul'a gereken özeni göstermemektedir. Malum olduğu üzere "sevmek" "bilmek" ile mümkündür. İşte "Kentim İstanbul Projesi" bunun için, İstanbul'da yaşayan herkesin bu şehri sahiplenme sebebi olacak bir bilincin "İstanbulluluk bilinci"nin oluşturulması için hazırlandı. "İstanbullu olmanın 34 altın anahtarı" bunun için 250 bin adet basılarak okullarda, meydanlarda dağıtılmaya başlandı. Bunun yanında "Adım adım İstanbul", "İstanbul, Tarihin Işıltısı", "Nasıl Bir Şehirde Yaşıyoruz", "İstanbul'un Semtleri", "İstanbul'un İlkleri ve Enleri" gibi kültür yayınları, kahvehane sohbetleri, konferanslar, bilboardlar, Taksim beyaz çadırdaki sergi, konser, konuşma dizileri bunun için sürüyor ve sürmeye devam edecek. İstanbulluların %86'sına ulaşmayı hedefleyen bu çalışmalarla İstanbul'un %86'sı ilk defa kendini bu şehre ait hissetmeye başladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yaptırdığımız 'Sosyal Doku' çalışmalarında halkımızın %27'si İstanbullu olmanın en belirgin özelliği nedir sorusuna "İstanbullu olmak, kültürlü, kibar ve görgülü olmaktır." cevabını verdi. Amacımız hem İstanbul'u İstanbullular'a layık hale getirmek hem İstanbullular'ı İstanbulluluğa davet etmektir. İstanbul, yüzyıllarca bir rüyanın şehriydi. Sonra kısa süren bir kabus yaşadı. Bugün o kabus yeniden bir rüya olmak üzeredir. Amacımız İstanbul'u yeniden dünyanın; doğunun ve batının, kuzeyin ve güneyin rüya şehri haline getirmektir.

Masalcı ANDERSEN 1844'de İstanbul'a geldiğinde şehri şu fırça darbeleriyle çizer "Geceki fırtınanın ardından sabah güneşiyle beraber karşımıza bir hayal şehri çıktı. Her biri Nuh'un gemisine benzeyen kubbeleri ile altın alemli camiler, gri bulutlu gökyüzüne karşı, pırıl pırıl parlayan zarif sütunlara benzeyen yüzlerce minare ve koyu kırmızı kiremit damlı binalar... Karşımızdaki bu taş benizlinin arasından kara kara selviler ve yemyeşil çınarlar sahile yaklaşmakta olan gemimizi görmek ister gibi başlarını uzatıyorlardı. ANDERSEN'in çizdiği bu masal İstanbul'u; belki de bizim önce hayalini kurmak, sonra gerçekleştirmek istediğimiz İstanbul'un yanında pek sönük kalmaktadır.

İshak ASIMOF 3000 yıl sonrasının New York'unun düşünü kurar. Ben 3000 yıl sonrasına kadar sizleri davet etmeyeceğim. Amacım, 2023'teki İstanbul rüyamızı birlikte görmektir. Zira biliyorum ki her İstanbullu biraz şair, biraz musikişinas , biraz da ressamdır. Dünyamızı yani İstanbulumuzu yalnızca olduğu gibi değil ve fakat olması lazım geldiği şekilde kurgulamazsak hiçbir makul karar almamız mümkün değildir.


OUR GOAL IS TO MAKE ISTANBUL THE DREAM CITY OF THE WORLD AGAIN


İstanbul is a city that has hosted several important figures throughout history ranging from Alexander the Great to Mustafa Kemal. However, when we look at today's İstanbul, we see that there is only a minority of the inhabitants whose ancestors belong to this city. In fact, 14% of the inhabitants of this city were born here, and we do not know the rate of established İstanbullers among their grandparents. However, our mega-vision of making İstanbul the cultural capital of the world will come true with the contribution of all the inhabitants of İstanbul regardless of their roots. Within the last decade or so, we have worked a lot to improve the physical infrastructure of İstanbul with projects ranging from the solution of the pollution problem to restoring the ecological balance of the city. Moreover, İstanbul is now host to a number of international culture and arts activities and festivals. One thing that is missing in this picture is the knowledge that İstanbul's inhabitants have about their own city. To eliminate this shortcoming, we are now working on a project called "Awareness of being an İstanbuller" where we are producing informative materials and organizing events throughout the city. Eventually, our goal is to make İstanbul the dream city of the world again.



# # # # # # # #