AYŞEN LAÇİNEL
Eğitimci-Yazar


YENİ LİDERLER


Yaşadığımız yüzyılın liderlik anlayışında yaptığı işin, aldığı sorumluluğun bilincinde olan liderler var. İyi bir ekipte, her biri kendi serüveninin lideri olanlardan kurulu olması esası yatıyor. Yöneten ise 'Liderlerin Lideri' sorumluluğunda. Dikkatinizi çekmiştir, bazı şirketlerdeçok sayıda Genel Müdür Yardımcıları vardır, nedense bazı yönetimlerde bu yardımcılar çokluktadır.

Kimi yapılarda, böyle gelmiş böyle gider sanısıyla değişim düşünülmez bile. Kimi yapılardaysa bir Genel Müdür, ''Benim bu kadar yardımcıya ihtiyacım yok'' der ve 21. yüzyılın liderlik anlayışıyla değişimi başlatır. ''Yardımcı'' ne demek? Bir işi biri yaparken işin yapılmasında daha az sorumlu olanların o iş için yardımcı olması. Kimin böyle lüksü var ki bu zamanda? İşin sorumluları vardır. Her bir projenin sorumlusu işi yapar, bilgisini verir. Yeni liderler, hava şartlarını önceden araştırıp varılmak istenen hedefe uygun rotayı belirleyen, gerektiğinde zamanında ekibine müdahale edip destek olan, sorumluluk verdiği kişiye güvenen ama boş bırakmayan, rotadan uzaklaşır gibi olunduğunda birkaç temasla yoluna sokan, akıllara ve gönüllere hitap edebilen yapıdadır.

Başarılı Ekip Nasıl Kurulur?

Geçen televizyon programımda konuğum Ali SAYDAM'dı. Ona ''BAŞARILI, GÜÇLÜ EKİP NASIL OLUŞTURULUR?'' diye sordum. Bana, "Güçlü ekiplerdeki bireylerde ortak değerler varsa kültür farklı bile olsa o ekip zaten birbirini anlar ve hızlı, sağlam iş yapar'' dedi. Gerçekten ister iş yaşantımızda ister arkadaşlık ilişkilerinde şöyle bir bakın, değerlerinizin ortak olduğu kişilerle daha iyi anlaştığınızı göreceksiniz. Ailevi değerler, toplumsal değerler, manevi değerler... Ne kadar önemli. Yine üstat Ali SAYDAM'ın bir sözü, "İki şey birbirinin aynıysa sevdiğinizi seçersiniz." Peki insan kimi sever? İnsan kendini yakın hissettiğini, anladığını kendisini anlayanı, yanında huzur bulduğunu, kendinden gördüğünü ve varlığının onun için önemli olduğunu hissettiğini sever. Öyle değil mi? Ya kimyaları tutmuyorsa ve birlikte olmak, birlikte çalışmak zorundalarsa? İşte o zaman akıl, sadece akıl devreye girmeli. İş odaklı çalışmalı ve yürümeye devam etmeli. Tüm bu mantık paralelindeki duygusal saptamaları destekleyen bir kitap okumaktayım: Geçen ayda konferansına gittiğim. Daniel GOLEMAN'ın "Yeni Liderler" kitabında "Büyük liderler, bizi harekete geçirir. İçimizde tutku uyandırır ve elimizden geleni yapmamızı sağlayan bir esin kaynağı olurlar" diyor. Kitapta şöyle bir örnek verilmiş: İngilizler'in medya devi BBC'nin bir haber bölümünde son derece önemli bir an: Bölüm denenmek üzere kurulmuş, 200 kadar gazeteci ve editör elinden geleni yaptığını hissetse de yönetim, kapatılması gerektiğine karar vermişti. Biraraya gelen çalışanlara, kararı bildirmek üzere gönderilen üst düzey yöneticinin parlak bir ifadeyle, rakip faaliyetlerin çok iyi gittiğini ve Cannes'a yaptığı harika bir geziden henüz dönmüş olduğunu açıklayarak konuşmaya başlaması hiç işe yaramadı. Haberin kendisi zaten yeterince kötüydü. Yöneticinin kaba, aşağılayıcı üslubu ise hüsranın ötesinde şeyler uyandırdı. Ortam öyle bir hal aldı ki yönetici salondan sağ salim çıkabilmek için neredeyse güvenliği çağıracaktı. Ertesi gün bir başka üst düzey yönetici, aynı personeli ziyarete gitti. Onun yaklaşımı çok farklıydı.

Büyük bir içtenlikle, toplumun canlılığı açısından gazeteciliğin hayati öneminden ve daha en başından onları bu alana iten dürtüden söz etti. Kimsenin gazeteciliğe zengin olmak için girmediğini anımsattı, bir meslek olarak geliri her zaman marjinal olmuştu. İş güvenliği ise ekonominin gidişatına göre inişli çıkışlıydı. Gazetecilerin, kendilerini adayarak verdikleri hizmete de değindi. Son olarak kendilerine şans diledi. Bu lider konuşmasını bitirdiğinde, personelden alkış aldı. İki lider arasındaki fark, mesajların hangi ruh hali ve hava içinde ilettiklerinde yatıyor: Liderlerden biri grubu muhalifliğe ve düşmanlığa yöneltirken, diğeri zorluklar karşısında iyimserliğe, hatta esinlenmeye teşvik etmişti...

Herbirimiz Hayat Serüvenimizde Kavşaklarda Durup Bir Yol Seçmek Zorunda Kalmışızdır.

Herbirimiz hayat serüvenimizde kavşaklarda durup bir yol seçmek zorunda kalmışızdır. Kimileri belki kendini bırakmış öylesine gitmiştir bir yoldan öylesine de ölmüştür. Kimileri kavşakta olduğunun bilincinde belki kaçmak istemiştir, bildik ama huzur bulmadıkları eski yoldan.

Kendilerini aslında havasını solumaktan hoşnut olmadıkları başka yollara atmış ve 'O yolun yolcusu' olmuşlardır. Adam olanlarsa girdikleri yolun yolcusu olmadıklarını anladıklarında hoop diğer yola atlamış ya da kavşağa dönmüş, değerlerine sahip çıkmış ve doğru olan yolu seçmişlerdir. Doğru olan yol nedir? Kendimize yakıştırdığımız, değerlerimizi yaşatabildiğimiz, zaaflarımıza yenik düşmemekte ısrarlı olduğumuz yoldur.

Bence en önemlisi kendimi iyi hissettiğim yol benim yolumdur. Yani istediğim ne istediğini ve ne istemediğini bilen, keskin ve de net olduğu söylenen analitik düşünen biri için bunları yazmak da söylemek de kolay. Darısı diğerlerinin başına. E, ne demişler, tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır.

Ne tilki ne de kürkçü dükkanı olalım; biz mutluluğumuzu koşullara bağlamayan, hayatın şans olduğunu bilen güzelliklerin yaşanılan anda olduğunu farkeden dünyalılar olalım.

AYHAN ŞAHENK YAŞAM FELSEFESİNİ ''Kırkbir yıllık iş hayatımın başlangıcına döndüğümde düşlediğim ve planladığım, işlerin, hizmetlerin büyük bir bölümünü gerçekleştirdiğimi görüyorum. Geriye baktığımda, işe başladığım günden bugüne kadar, hatalarıma, eksiklerime, kusurlarıma rağmen ideale giden tek yolun özgüvenden, çalışmaktan, zorluklarla ve engellerle mücadeleden, sabırlı olmaktan ve gerçekleri kabullenmekten geçtiğini görüyorum. Hayatta hiçbir şeyi şansa bırakmadım, tesadüflerin yerini ise belirli bir ölçüde kabul edebilirim. Yapmak istediklerimi, varmak istediğim yeri, yıllar öncesinden planladım diyebilirim. Yolumu, yönümü hiç değiştirmedim, ufkumu, hedeflerimi genişlettim. Kişiler, ne yapmak ve ne olmak istediklerine ne kadar erken karar verip olgunlaşırlarsa düşünmeye zaman ayırarak, iyi ve çok yönlü düşünmeyi öğrenir, yaşam felsefelerini doğrular ve gerçekler üzerinde geliştirirlerse, işlerinde başarı oranları ve bırakacakları eserler de aynı oranda artar.

Önerim, yaptıklarınızla yetinmeyin, hiçbir konuda moralinizi bozmayın. Sorunlarla uğraşmayı zevkli hobiler, yarışmalar haline getirin ve asla yapmak istediklerinizden kafanıza yerleştirdiklerinizden vazgeçmeyin. Mantık ve düşünce sınavını kazanan her tasarımınız, zaman ölçeğinde bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Başardıkça kendinizi daha güvenli ve daha güçlü bulacaksınız.

Ülkenize ve halkınıza yararlı olmanın, görevini yapmış olmanın vereceği huzur ve kıvanç enerji potansiyelinizi yeniden ateşleyecek ve sizi amaçlarınız doğrultusunda yönlendirecektir...'' cümleleri ile ifade etmiş. İşte başarının arkasında yatan düşünce gücü. Kimbilir serüvenimizde kaç kez hangi kavşaklarda duracak, bazen zorluklarla mücadelede soluklanacak, iş kararları için yollardan birini seçecek bazen kaç kez karşımıza çıkan ama bir türlü farketmediğimiz fırsatı belki bu sefer görecek ve hayatımıza yeni ama mutlaka bize iyi gelecek bir yol seçeceğiz.

Sağlıklı, mutlu, güzel yolculuklarda çok kez biraraya geleceğiz. Belki karşılaşmalarımızda, bıraktıklarımızın aynı kalmadığını görecek ve iyi ki ayrılmışım yoldan diyeceğiz. Belki bazı zamanlarda bazılarıyla bıraktığımız yerden devam edeceğiz. Ne istiyorsak onu yapacak istediğimiz yoldan gideceğiz. Serüven devam ediyor.





# # # # # # # #