MEHMET UĞUR CİVELEK
Ekonomist
Economist


KIRILGANLIK ARTARKEN...


Ekonomik dengelerdeki kırılganlık arttıkça belirsizlik artıyor, vade perspektifi daralıyor ve risk almama eğilimi güçleniyor. Bu duruma sebep olan sorunların, teşhis ve tedavisi konusunda genel bir uzlaşının ortaya çıkmaması ise kısır bir süreç yaratıyor.

Piyasa mekanizması tüm etkinliğini kaybediyor. Zira davranış kalıpları farklılaşıyor. Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu olumsuzluk hem dünya hem de Türkiye ekonomisinde belirleyici konumunu sürdürüyor.

Gelir dağılımındaki bozulmaya bağlı talep daralması, teknolojik verimlilikteki artışa rağmen finansal verimliliğin çökmesi bu süreçte belirleyici oluyor; bilginin asimetrik dağılımı, tutarlı davranışın çok kısa vadeye kilitlenmesi ve haksız rekabetin egemen hale gelmesi bu kısır eğilimi destekliyor. Kısacası sorunların ağırlaşmasına göz yumulurken, olası paniği önleme adına gün kurtarılıyor.

Piyasa mekanizmasının, kıt kaynakların etkin dağılmasını sağlayan temel varsayımları ortadan kalkınca sistem kendini tasfiye etmeye başlıyor. Yeni bir anlayışla yeni bir düzen ihtiyacı her geçen gün daha yoğun bir şekilde hissediliyor.

G-7 olarak bilinen ekonomiler çok uzunca bir süre dünya ekonomisinin lokomotifi olmuş, global düzeyde istihdam ve refahın artmasına katkıda bulunmuşlardı.

Fakat bu süreçte gelir dağılımının arka arkaya gelen krizler nedeniyle çok hızlı bir şekilde bozulması hem bu lokomotiflerin hem de dünya ekonomisinin büyümesini durdurdu; azalan getiriler ve bozulan nakit akışları nedeniyle tehlike çanları çalmaya başladı.

Tahsil edilemeyen alacaklar ve azalan getiriler yanı sıra finansal sistem tehdit altına girerken artan işsizliğe bağlı talep daralması endişeyi arttırdı. Dünya ekonomisinin süratle sorunlarını çözüp büyüme eğilimini yeniden kazanması gerekliydi, fakat bu mümkün değildi.

Zira genel bir uzlaşı pek olası değildi ve bu arayış panik nedeniyle kontrolsuz bir kaos yaratabilirdi. Öyleyse yapılması gereken belliydi. Öncelikle olası bir paniği önlemek ve olumsuz eğilimleri daha başlangıcında kontrol altına alarak zaman kazanılmalıydı.

Günü kurtarmak sorunları kontrollü bir şekilde ağırlaştıracaktı ama başka çare yoktu. Alternatifi çok daha büyük tahribat yapardı. Kazanılan zaman yeni bir tasarının yapılması ve uygulanması amacı ile kullanılmalıydı.

Başka çare yoktu... Piyasalarda yaşanacak fiyat hareketleri kontrol altına alınmalı gerekli müdahaleler yapılmalıydı: Arz-talep ilişkilerindeki büyüyen dengesizliğin fiyatlara yansıyarak işleri kontrolden çıkarmasına izin verilemezdi... Piyasa mekanizması sadece çalışıyor gibi görünmeliydi. Eğer genel durum yukarıda tanımladığımız gibi olsa ABD yeni bir dünya düzeni için harekete geçer, yeni yaklaşımları devreye sokar mıydı? Evet Avrupa Birliği ve Japonya ekonomisi 1990'lı yılların başından beri durgun; işsizlik artarken yapısal sorunlar bir türlü çözülemiyor.

ABD ekonomisi de 2000 yılı sonunda içine girdiği durgunluktan çıkamıyor. Bu ülkeler dünya nüfusunun yüzde 15'ini oluşturduğu halde global gelirden aldıkları pay yüzde 84. Diğer bölgelerden yapılacak bir aktarımın kalmaması ise ve büyümenin durması gelecek açısından ciddi sıkıntıları bünyesinde taşıyor.

Ticaret hacminin daralması, talep yetersizliği nedeniyle hem yatırım eğiliminin düşmesi hem de borç ödeme yeteneğinin zayıflaması batının kontrolündeki finans sistemini tehdit ediyor.

Dünyanın geri kalanı çok sorunluysa ve bu sorunları çözecek pozitif enerji bir araya getirilemiyorsa batının da iyi olması zaten mümkün değil.

Türkiye'yi dünyanın geri kalan kesimini temsil eden bir örnek olarak alır isek bugünkü açmazı daha iyi anlayabiliriz. Uluslararası kurumlarca desteklenen ekonomik program uygulaması iyi gitmiyor. Zira gerek iç, gerek dış borç servisinin sağlığı için zorunlu olan enflasyon ve büyüme hedeflerinin eşanlı olarak yakalanması gerçekleşmiyor. Global ekonomideki arz fazlasının da etkisi ile direk yatırım çekemiyor.

Ama batı program uygulamasının akıbetini bildiği halde bazı şeyleri görmezden gelip desteklemeye devam ediyor. Gerçekleri olduğu gibi kabul etmenin katlanılamayan maliyeti bu sonuçta etkili oluyor.

Olumsuz gerçekleri makyajlayarak olumlu bir görüntüye çevirip özel tasarrufları risk almaya davet etmekten başka bir şey yapılamıyor. Zira giderek ağırlaşan maliyeti tabana yaymak ve bunu sağlamak için ne gerekiyorsa yapmak dışında bir alternatif şimdilik yok. Bu amaca ulaşmak için de pembe tablolar zorunlu.

Yeni Dünya Düzeni oluşup çalışır hale gelinceye kadar zaman kazanmak için herşey bir şekilde denenecek.

Gerçekler görmezden gelinecek, yeni tasarıma ilişkin eylemlerin gerekçeleri farklılaştırılacak.

Dünya ekonomisindeki kırılganlığın arttığı biliniyor. Ancak bunun anonim hale gelip panik yaratması istenmiyor. Hal böyle olunca beklentiler ve buna bağlı tercihlerin gerçeklere göre değil de ihtiyaçlara göre yapay bir şekilde oluşması gerekiyor. Mevcut yapı kendi ürettiği sorunları çözemediği sürece yeni bir düzen kurulana kadar bu şekilde günü kurtarmak ve zaman kazanmak en önemli faktör haline geliyor.



FRAGILITY INCREASES


Fragility in economic balances is increasing, so is uncertainty and the tendency to avoid risks. There is no substantial consensus on the resolution of problems causing this situation, which in turn leads to a vicious cycle. While problems are left to aggravate, the day is saved with stopgaps to avert panic. The need for a new world order is deeply felt. Consecutive crises halted the growth of both the global economy and G7 economies, which were once the trailblazer of the global economy. The global economy had to settle its problems hastily but this was impossible. The quest for general consensus engendered uncontrolled chaos due to panic. What had to be done initially was to prevent panic. Time gained would be used for the creation and implementation of a new project. EU and Japanese economies have been in stagnation since the beginning of the 1990s. U.S.A has not been able to pull out of stagnation since the end of 2000. If we take Turkey as an example for the rest of the world, we can better understand today's stalemate. Economic program underpinned by international institutions does not perform well. Inflation and growth targets cannot be attained simultaneously. Due to an excess of supply in the world economy, we cannot attract FDI. The West ignores some of these facts despite seeing the fate of the program. Failure to recognize facts lead to escalating costs. Dispersing this aggravating cost to the base seems to be the Hobson's choice for now. Unless the current structure can solve its self-generated problems, saving the day and gaining time becomes the primary factor until a new world order is established.



# # # # # # # #