SUAT LEMİ ŞİŞİK
TÜGİAD Brüksel Temsilcisi
TUGIAD Brussel Representative


AVRUPA BİRLİĞİ'NİN GENİŞLEMESİ, SINIRLARI VE TÜRKİYE


Avrupa Birliği (AB)'nin genişlemesi ve AB'nin sınırları konuları 2004 yılının Mayıs ayında AB tarihinin en büyük genişlemesinin gerçekleşecek olması nedeniyle geçen yılın ve bu senenin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturdu ve oluşturmaya devam ediyor.

AB, onbeş üyeli bir klüp olmaktan çıkarak 25 üyeli daha karmaşık bir yapıya geçecek. Özellikle AB kurumlarının kendi içlerinde reformlarını gerçekleştirememiş olmaları, bu genişlemenin daha sorunlu olmasına yol açacak. Bu nedenle, AB genişleme süreci ve AB'nin sınırları en çok tartışılan konular.

Bu tartışmaların en önemli odak noktası ise Türkiye'nin AB üyeliği. çünkü AB genişlemesi 10 yeni ülkeyle sınırlı kalmayacak, sırada Bulgaristan ve Romanya da var. AB'nin yeni 10 üyeyi içine sindirmesi, 2007 yılında iki ülkeyi daha bünyesine katması ardından da Türkiye'yi kabul etmesi oldukça sıkıntılı ve zor aşamalar olacak.

Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye somut bir tarih verilmemiş olması her ne kadar Türkiye içinde yadırganmış olsa da, 2004 yılında yayınlanacak Türkiye İlerleme Raporuna göre Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılabileceği sözünün verilmiş olması Avrupa'da bazı çevrelerde, özellikle Hıristiyan Demokratlar arasında, hiç de hoş karşılanmadı.

Bu kesimler AB'nin sınırlarını gündeme getirdiler ve tartışmalar yoğunlaştı. Gün geçmiyor ki Avrupa'da Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili bir çalışma veya bir makale yayınlanmasın. Bu çerçevede Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'ESTAING'nin Türkiye ile ilgili yorumları da tartışmaları başlatan nokta oldu ve Avrupa içinde Türkiye'nin üyeliğini destekleyen ve karşı çıkanların artık saflarını belirlenmesini sağladı. Bu tartışmalar içinde Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olmadığını iddia edenler, Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olduğunu savunanlar ile kültürel ve dinsel farklılıklardan bahsedenler yeralıyor. Son olarak AB Dönem Başkanı İtalya'nın Başbakanı Silvio BERLUSCONI AB'nin sınırları ile ilgili olarak tartışmaya yeni bir boyut getirdi. AB'ye Türkiye, Rusya ve İsrail'in de katılması gerektiğini belirten BERLUSCONI, AB'ni kuran antlaşma (TEU)'nun o maddesini unutmuş görünüyor. Bu madde Avrupa kıtasında toprağı bulunan ve hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarına saygılı her Avrupa ülkesinin AB üyeliği için aday olabileceğini belirtiyor ve açıkca AB'nin sınırlarını çiziyor.

Dolayısıyla Rusya coğrafi olarak Türkiye ile benzerlik gösterse de İsrail bu kritere uymuyor. BERLUSCONI'nin önerisinin Türkiye'nin AB üyeliği açısından ne derece olumlu bir sonuç yaratacağı da şüpheli. çünkü birçok Avrupalı tarafından bu öneri sulandırılmış bir AB anlamına geliyor ve beklenen gelecek perspektifini vermiyor. Bu nedenle Türkiye'nin adının Rusya ve İsrail ile birlikte anılıyor olması Türkiye'ye destek değil köstek bile olabilir.

Türkiye'nin AB üyesi olmasının AB sınırlarını ortadan kaldıracağı ve herhangi demokratik bir ülkenin AB üyeliği için aday olabilmesine yol açacağı yorumları da ortalıkta dolaşıyor. AB kulislerinde Fas'ın AB üyeliği için aday olmaya hazırlandığı yönündeki haberler gülünç karşılanıyor. Fas'ın AB üyeliğine adaylığının dahi mümkün olamayacağını TEU'nun o maddesini bilen herkes biliyor.

Avrupa ülkesi olmadığı için Eurovision Şarkı yarışmasına bile alınmayan (yalnızcabir kez 1980 yılında yanlışlıkla katılabilmişti) Fas'ın AB'ye aday olmasını düşünmek sadece bir tebessüm yaratıyor. Dolayısıyla bu tür argümanlar, Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyen çevreler tarafından kullanılıyor.

AB'nin Kuzey Afrika ve diğer Akdeniz ülkeleri ile ilgili olarak tek bir planı var: 2010 yılında AB ile Akdeniz ülkeleri (Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Filistin, Ürdün) arasında bir serbest ticaret bölgesi oluşturmak ve bu çerçevede bölge ülkelerine yardımlarını sürdürerek bölgede istihdam yaratmak ve AB'ye göçü engellemek.

Selanik Zirvesi'nde AB ülkeleri (Avrupa'nın değil) AB'nin sınırlarını yakın ve orta vadeli gelecek için belirlediler ve Ukrayna ve Belarus'u Birliğin doğu komşuları olarak açıkladılar. Balkan ülkelerini de potansiyel AB adayı olarak gördüklerini bildirdiler. Hırvatistan AB adaylığını zaten bildirdi ve AB Komisyonu'nun görüşünü bekliyor. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan-Karadağ ve Makedonya'nın yakın dönemde adaylıkları beklenmiyor ancak perspektif önlerinde.

Bu perspektifle de Balkanlar'da yaşayan müslüman nüfusun AB için bir sorun teşkil etmeyeceği anlaşılıyor ve bu durumda Türkiye'nin de dinsel açıdan AB ülkelerinden farklı olmasının bir sorun yaratmayacağı yorumlanıyor. Zaten halihazırda Avrupa'da yaşayan müslüman Türk nüfusu herhangi bir dinsel sorun yaşamıyor ve yaşatmıyor.

Sonuç olarak AB'nin sınırlarını daha fazla tartışmak akıntıda kürek çekmeye benziyor. Avrupa'nın sınırları Cebelitarık Boğazı, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ve Ural Dağları'dır. AB'nin sınırları ise yalnızca Urallar'dan geriye çekilmiştir, Rusya, Belarus ve Moldova'yı sınır komşusu ilan etmiştir. AB'nin orta vadeli sınırı belirlenmiştir. Ancak herşeye rağmen bu tartışmaların Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine başlamasına kadar, özellikle Avrupa'da bazı çevrelerde devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Türkiye de bu çerçeve içinde hareket ederek AB'ne üyelik tartışmalarını çeşitli platformlarda bu felsefe ile savunmalı ve doğru argümanlar kullanmalıdır. Türkiye'nin coğrafi olarak, siyasi olarak, ekonomik olarak ve askeri olarak çok sağlıklı argümanları vardır ve bunları en doğru şekilde kullanmalıdır.



EU ENLARGEMENT, ITS BORDERS AND TURKEY


In May 2004, EU will realise the greatest enlargement in its history, becoming a more complex structure of 25 members. EU institutions, not having materialised reforms within themselves will render this enlargement even more challenging. Therefore, the issue of EU enlargement and its borders have been topping the agenda of the last two years and will continue to do so.

In the centre of the discussions lies Turkey's EU membership. The Copenhagen European Council asserted that negotiations may commence according to Progress Report 2004, which was not welcome among some circles in Europe.

The chairman of European Convention Valerie Giscard d'ESTAING's comments have led to a demarcation of two sides: Those who see Turkey as a part of Europe and those who do not. EU President Italian Prime Minister Silvio BERLUSCONI brought a new dimension to the discussion. He suggested that Turkey, Russia and Israel should accede to EU, but many Europeans hail BERLUSCONI's suggestion as a watered-down EU perspective. Some contend that Turkey's EU membership will rule out EU borders. Yet, Thessaloniki European Council determined Europes's borders as Gibraltar, the Dardanelle and Bosphorous Straights and the Ural Mountains. Therefore, harping on the issue of EU borders will not prove useful. Turkey has sound geographical, political, economic and military arguments and should press them with this philosophy in discussions on her membership.



# # # # # # # #