DR. BAHADIR KALEAĞASI
TÜSİAD (Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği) AB Temsilcisi, Brüksel EU Brussels Represantative For Turkish Association Of Industrialists and Businessmen (TUSIAD)

OLAĞAN SENARYOLAR


BERLUSCONI ile İtalya Turizm Bakan Yardımcısı'nın Almanlar'ı kızdıran sözleri, AB'de olağandışı bir gündem yarattı. Diğer taraftan, Türkiye uyum içinde çalışırken, AB'de kafa karışıklığı gözleniyor. Yine de bazı olası senaryolar şekilleniyor.

Avrupa Birliği gündemi yaz rehavetine dönem başkanlığını üstlenen BERLUSCONI sayesinde renkli girdi. İtalya Başbakanı tarafından Nazi toplama kampı gardiyanına benzetilmek ağır bir durum. Şakayla karışık da olsa, bariz bir hakaret söz konusu. Buna hedef olan Avrupa Parlamentosu'nun etkili üyelerinden Alman Sosyal Demokrat Martin SCHULTZ. Fakat tüm milletvekilleri ve Almanya rencide oldu. Sonuçta Roma'dan mazeret, izah ve inkar ile karışık bir özür geldi ve bu olağandışı gündem konusu kapanır gibi oldu. Olağan gündem ise işlemeye devam ediyor:
- AB anayasası taslağına göçmen politikalarında üye ülkelerin veto hakkı eklendi.
- Resmi istatistik kurumu Eurostat'ta milyonlarca euroluk yolsuzluk iddiasıyla soruşturma açıldı.
- Avrupa Parlamentosu yasadışı organ ticaretine karşı yeni bir yasayı onayladı.
- AB Komisyonu, zor durumdaki balıkçılık sektörüne devlet yardımlarını kolaylaştırdı.
- Avrupa Birliği Filistin'e 10 milyon euroluk ek yardım verdi.
- E-devlet alanındaki ilerlemelerin AB düzeyinde eşgüdümü başladı.
- AB ülkeleri araştırma-geliştirmeye bütçelerinden ayırdıkları payı yüzde üç hedefine ulaştırmaya çalışıyorlar.

Türkiye konusu karışık

AB gündemi somut konularla dolu.
Ankara'da ise demokrasi paketleri birbirini izlerken, AB Genel Sekreterliği öncülüğü ve eşgüdümünde çok kapsamlı bir çalışma sürmekte. AB'ye uyum için yenilenmiş Ulusal Program hazır. Bu arada Brüksel'in gündemindeki Türkiye dosyası kafa karışıklığı yansıtmaya devam ediyor: - Genişlemeden sorumlu AB Komiseri Günther VERHEUGEN "Türkiye AB koşullarına uyamazsa özel statü verilir" dedi.
- VERHEUGEN, "Türkiye'nin üyeliği sonrasında AB'nin genişlemesi duracak ve sınırlara ulaşılmış olunacak" dedi.
- VERHEUGEN'a göre "Türkiye'ye ikiyüzlü davrananlar var".
- VERHEUGEN "Türkiye'nin AB üyeliğinin İslam dünyası ile ilişkiler açısından önemi"ne dikkat çekti.
- VERHEUGEN "Türkiye'ye özel statü önerilmesini savunmadım" dedi.

AB Komsiyonu önemli

Somut icraatların, açıklanan belgelerin ve resmi toplantıların olmadığı zamanlarda, Türkiye-AB ilişkilerinde gündemi ister istemez yetkililerin beyanları belirliyor. AB Komisyonu üyesi VERHEUGEN'nın ne dediği de önem kazanıyor doğal olarak. Bunun çeşitli nedenleri var. Her şeyden önce komiserler bakan konumundalar. Avrupa Parlamentosu onaylı bir siyasi atamaya tabiler. Ayrıca, VERHEUGEN Alman ve iktidardaki SCHRODER'in partisi SPD kökenli. Tabii bir de, bu dönemde Komisyon'un Türkiye açısından öneminin arttığına dikkat çekmek gerek.

Müzakereler için son sözü 2004 yılı sonundaki AB Konseyi zirvesinde, yirmibeş ülkenin lideri söyleyecek. Fakat bundan önce AB Komisyonu Türkiye hakkında ilerleme raporunu hazırlamış olacak. İşte bu raporun sonuç bölümü önemli. Daha önce, 1999'da Helsinki zirvesi öncesindeki rapor "Türkiye resmen aday ülke statüsü alabilir" şeklinde bir öneri getirmiş ve zirve sonucunu olumlu etkilemişti. 2002 sonun- daki Kopenhag zirvesi öncesindeki Komisyon raporu ise "Türkiye'nin henüz müzakerelere hazır olmadığı" görüşündeydi. Buna rağmen üye devletler aksi bir karar alabilirdi, fakat Komisyon raporunun olumsuz olması durumu iyice zorlaştırmıştı.

Neler olabilir?

Peki 2004 sonbaharındaki Komisyon raporu ne önerecek? Şimdiden en olası senaryoyu öngörmek olanaksız. O kadar çok belirleyici olabilecek ve bugün için belirsizlik içeren etken var ki:
  • Türkiye'de demokratik reformların uygulamaya geçirilmesi, asker-sivil ilişkileri, AK Parti'nin laiklikle ilgili alanlardaki siyasi tavrı, ekonomik programın başarısı, Kıbrıs'ta çözüm kararlılığı, Atina ile ilişkilerde doğru taktikler, terör eylemlerinin önlenmesi, yolsuzlukla mücadelenin ciddileşmesi, AB hedefine olan toplumsal desteğin dayanıklılığı.
  • Avrupa Birliği'nde on yeni üye ülkenin sindirilmesi, euronun istikrarı, AB anayasası üzerinde uzlaşmaya varılması, ekonomik kriz riskinden uzaklaşılması. Almanya'da hükümetin devamı, ABD ile ilişkilerde işbirliğine dönüş, AB kamuoyunda Türkiye'yi müstakbel üye olarak benimseme eğiliminin güçlenmesi,
  • Dünyada genel bir ekonomik krizin önlenmesi, Orta Doğu sorunlarının seyri, kalkınmış ülkeler ile üçüncü dünya arasındaki ilişkilerde sertleşme tehlikesi, uluslararası terörün Batı toplumlarını içine kapanıklığa itmesi olasılığı.


  • Türkiye raporu senaryoları

    Gelişmeler hangi yönde olursa olsun, en belirleyici etken Türkiye'nin istikrarı ve kararlılığı olmaya devam edecek. AB ile ilişkilerdeki kurumsal zemin, hedefe ulaşmamızı sağlamaya yetecek sağlamlıkta. AB Komisyonu'un Türkiye raporunun da odağında bu yaklaşım olacak. Bu çerçevede, dört olası öneri ile sonuçlanabilir. 2004 Ekim'inde açıklanması beklenen bu rapor:

    1.Yeşil ışık: "Türkiye'de son iki yılda gerçekleştirilen demokratik reformlar ve bunların uygulamaya geçirilmesi, bu ülkenin Kopenhag siyasi kıstaslarına uyumu açısından yeterlidir. Müzakereler başlayabilir".
    2.Turuncu ışık: "Türkiye henüz Kopenhag siyasi kıstaslarına tam anlamıyla uymamaktadır. Müzakereler için bir süre daha özellikle uygulamanın sonuçlarını değerlendirmekte yarar vardır".
    3.Yanıp sönen turuncu ışık: "Türkiye Kopenhag siyasi kıstaslarına büyük ölçüde uymakla beraber, sivil ve demokratik iradenin üstünlüğü açısından gelişmeleri bir süre daha izlemek gerekmektedir. Bu süre içinde müzakereler koşullu olarak başlayabilir".
    4.Kırmızı ışık: "Türkiye'de son zamanlarda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler, bu ülkenin müzakerelere başlama perspektifini gündemden düşürmüştür. Bu durumda Türkiye için AB ile ilişkilerini yeniden düzenleyecek bir özel statü düşünülebilinir".

    Olağan senaryolar böyle. Tabii, olağandışı o kadar çok gelişme yaşanabilir ki, bir yıl içinde çok farklı bir gündemde buluveririz kendimizi. Ayrıca iş Komisyon raporuyla da bitmeyecek. Kıbrıs dahil yirmibeş AB ülkesinin, Aralık 2004'te Brüksel'de toplanacak olan AB Konseyi zirvesinde verecekleri karar ile başlayabilecek müzakereler. Tarihin sağı solu belli olmuyor. AB henüz müzakereler için renk vermiyor. Zaten şu aralar kendi gündemi ile meşgul herkes. Hiç umulmadık bir gerginlik tam kapanırken, yeniden alevlenebilmekte. Bu sefer de turizmden sorumlu İtalyan Bakan yardımcısı, Alman turistlerden "Güneş altında yatan sarışın asalaklar" anlamında bahseden bir yazı yayınlayınca, Berlin- Roma arasında ilişkiler yine sertleşti.

    SCHRODER İtalya tatilini iptal etti. Belki her yaz aynı yönde güneye inen 7-8 milyon Alman turist de aynı tepkiyi verir. En iyisi Türkiye'ye gelsinler de her akşam beraber tartışalım: "Ne olacak bu Avrupa işlerinin hali?"



    ORDINARY SCENARIOS


    EU's agenda is quite confusing regarding Turkey's accession. There are inconsistent statements that are occasionally heard from EU officials on the issue. However, the final decision will be given at the European Council summit at the end of 2004. And the Council's decision will be highly affected by the final chapter of the EU Commission's progress report on Turkey. There are numerous variables that could influence the outcome of this process. Some example are: implementation of the democratic reforms in Turkey, the military-civilian relations in Turkey, EU's digesting ten new members, the stability of the Euro, prevention of a general economic crisis in the world and the course of the problems in the Middle East. Depending on these several variables, the Commission's report can go in the direction of expected and ordinary scenarios. In other words, the Commission can say that Turkey is ready for negotiations, or more time is needed to see the results of the reforms before commencing the negotiation process, or that Turkey is not ready for membership and thus a special status should be considered in lieu of full membership. These are ordinary scenarios. However, as history is quite contingent, we cannot foresee the developments to take place until the end of 2004 which would shape the ultimate decision regarding Turkey.



    # # # # # # # #