OLLI REHN

Avrupa Birliğinin Evriminde Genişlemenin Rolü
 
Avrupa’nın geleceği ile ilgili sürdürlen tartışmada Avrupa’nın entegrasyonu ile ilgili aşırı basit açıklamalara karşı Profesör William WALLACE’ın bir uyarısı vardır. “Politik entegrasyon ile ekonomik ve sosyal entegrasyon arasındaki ilişkiyi kabul etmek bunların arasında net bir sebep sonuç ilişkisi kurmaktan daha kolaydır.”

Avrupanın entegrasyonu ekonomik ve politik güçlerin etkileşimidir.Politik gelişme uzun istikrar dönemlerinin arada birden bozulmasından oluşur. Ekonomik ve teknolojik değişim daha yavaş ve süreklidir. Günümüzde bu dinamik güçleri Avrupa’da görürüz. AB’nin uzun politik gelişmesi Fransa ve Hollanda’daki referandumlarla bozulmuştur.

Gerçekte hem ekonomik hem de politik Avrupa’ya ihtiyacımız vardır. Rekabeti geliştirecek ekonomik reformlara ve Birliği daha etkili ve demokratik yapacak politik reformlara ihtiyacımız var.

Tartışma genişleme ve derinleşme arasındadır. Ancak çözüm bunların arasında mutabakatın sağlanmasındadır. AB ilk en önemli gelişimini genişleme olarak yaşamıştır. Avrupa’nın ikinci dönüşümünde hem derinleşme hem de genişleme paralel gitmiştir.

Genişleme olarak: Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra AB üye sayısı 12’den 25’e çıkmıştır. Derinleşme Olarak: Ortak Pazar, para birliği ve Schengen bölgesinde pasaportsuz seyahat sağlanmıştır. Ancak Avrupa’nın ikinci dönüşümü henüz tamamlanmamıştır. Tamamlanması için dünyayı statik olarak değil dinamik olarak algılamak gerekir.

AB’nin gelecekteki başarılarının anahtarı uyumdur. AB bir fosil değildir, canlı politik bir hayvandır. Evrimine devam etmelidir.

AB’nin başarısı Avrupa ekonomisinin performansına bağlıdır. Ekonomik büyüme, istihdam ve rekabet vatandaşlar güvenlik sağlar, politikacıların yasallığını arttırır. Ekonomik problemlerimizin çözümünün bir parçası büyümektir. Genişlemenin klasik hikayesi düşük maliyetli üretim ve bölgeselliğin önlenmesine dayanır. Anack bu konudaki alternatif hikaye ise genişlemiş ve rekabetçi bir Avrupa içinde endüstriyel yeniden yapılaşmaktır.

1989 yılında Orta ve Doğu Avrupa’daki kadife devrimler Batı avrupa firmalarına 100 milyon kişilik bir Pazar yaratmıştır.

Endüstriyel yeniden yapılaşmanın Batı Avrupa ülkelerinde yarattığı işlere örnek olarak Renault Logan arabası verilebilir. Renault’un Romanya’daki üretim artışı eski Avrupa Birliği üye ülkelerde mühendislik, satın alma ve malzeme temin ediciler dahil 750 kişilik iş yaratmıştır.

Ülkeler AB üyeliğine doğru ilerledikçe kendi ülkelerinin en parlak ve en iyi vatandaşları ülkelerine dönüp çalışmak ya da iş kurmak istemektedirler.

Türkiye’nin, bir kaç on yıl önce Avrupa’nın karşılaştığınüfus oransızlığına getirdiği dengelemeyi de unutmamamız gerekir. Bir çoğumuzun ilerideki emekli maaşları ortak bir pazarda çalışan genç Türkler tarafından karşılanacaktır.

Yeni iş gücü pazarlarına açılmanın önemli avantajları olduğu muhakkaktır. Genişleme programımızı sağlamlaştırmalı ve AB’nin kabul etme kapasitesini nasıl arttıracağımızı düşünmeliyiz. Ancak bu durum Bulgaristan, Romanya Balkanlar’ın batısındaki ülkelere ve Türkiye’ye vediğimiz sözleri sorgulamak için kullanılmamalıdır. AB bu ülkelere belirli koşulları sağladıkları sürece AB’ne erişim sözü vemiştir. Ben Avrupalı liderlerin tartışmalarının verilen bu sözleri sorgulamayacağına inanıyorum.

Genişleme süreci Balkanlar gibi Avrupa’nın en oynak kısımlarında denge kurmaya yardımcı olmaktadır.

Genişleme politikası bir din tartışmasına çekilmemelidir.

AB Anlaşması’nın 49. maddesine saygı gösterelim. Bu madde, Avrupa’nın değerlerine özellikle demokrasi, İnsan Hakları, adalet ve temel özgürlüklere saygı duyan ve kabul eden her ülkenin AB üyeliğine başvurabileceğini yazmaktadır. Bu, her Avrupa ülkesi başvurmalıdır ya da AB her ülkeyi kabul etmelidir anlamına gelmez.

Kıtamızda olan değişikliklere açık olmamız gerektiği anlamına gelir. Kapıları tümden kapatıp haritada bir sınır çizmek ne bize ne de komşu ülkelere yarar sağlamaz.