PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Çıpalar ve Beklentiler
 
Finansal piyasalarımız altı ay öncesi ile bugünün beklentileri arasında hiçbir şeyin değişmediğini iddia etmek zorunda olsa bile durum oldukça farklı. Beklentilerdeki değişiklik yalnız ekonomik değil sosyal ve siyasi dengeleri de etkileyecek.
Yaklaşık altı ay önce iyimser rüzgarlar estirmek ve piyasaları güçlendirmek için AB ve IMF çıpalarına özel bir önem veriliyordu. IMF ile yapılacak yeni stand-by, sorunların çözümünde disiplini koruyup güçlendirecekti. AB üye adaylığı yolundaki müzakere süreci ise Türkiye’nin Hikayesi’ni farklılaştıracak, sermaye girişini önemli oranda arttırarak kırılganlığı azaltacaktı. Bu çıpalar olmaz ise artan dış borçlanma ihtiyacının küresel koşullardan bağımsız olarak karşılanması mümkün olmaz ve ciddi bir kriz yaşanabilirdi.
Zira artan dış borç ihtiyacı karşılanmaz ise; önce kurlar yükselir, ardından enflasyon ve faizler olumsuz yönde etkilenirdi. Bu ortamda borçları çevirmek de pek olası değildi. Bu mantık nedeniyle detaylara bakmadan müzakere tarihi alınması ve IMF ile anlaşma niyetinin ortaya konması finansal piyasaları rahatlatmıştı, fakat reel kesimin sıkıntısı büyümüştü.
Bugün ise herkesin rahatsız olduğu bir dönem yaşıyoruz. Gerek iç talebin daralması gerekse dış pazardaki koşulların olumuz yönde değişmesi devamında yaşanan nakit akış sorunları iş dünyasını etkiliyor. Her yeni yıl, bir öncekini aratıyor. Türk Lirası’nın değerlenmesi ise reel kesimdeki sorunları ağırlaştırıyor. Verimlilik yönünde katedilen mesafe ne kadar büyük olursa olsun yeterli olmuyor.
Mali kesimin sorunları ise daha farklı, müşterilerdeki olumsuzluğu hesaba katıp, strateji değiştirmesi olası değil; herşey alternatifsiz bir şekilde faizlerin düşeceği varsayımına göre kurgulanmış ve AB ile IMF çıpaları hayati bir önem taşır hale gelmişama bugün için bunların da yeterli olamayacağı anlaşılmaya başlanmış.
Son üç ay içinde ABD Doları’nın faizlerindeki beklentilerin farklılaşması, sermaye hareketlerine ilişkin belirsizliği arttırmıştır. Fransa ve Hollanda’daki Anayasa Referandumları’ndan çıkan hayır sonucu Türkiye’ye bakış açısını değiştirmiş, onu farklılaştıran hikayenin etkisi azalmıştır.
Güneydoğu‘da yeniden artan terör ve müzakere için öne sürülen şartlar, hem içeride sıkıntı yaratmış hem de ABD ve AB ile aramızdaki ilişkiler biraz farklılaşmıştır. Büyüyen cari açık ve iç pazardaki tıkanma ise endişeyi arttırmıştır.
Hükümetin bazı tasarrufları nedeniyle erken seçim tartışmaları da artmıştır. Kısaca söylemek gerekirse altı ay önceki heyecan azalmış, beklentiler değişmiş, göle çalınan maya beklenen olumlu sonucu üretememiştir. 2005 yılının ikinci yarısının çok daha zorlu olacağına ilişkin beklentiler güçlenmiştir. Beklenti yönetiminin de, bu amaçla kullanılan çabalarında etkisi azalmıştır. Evet bugün için herkes rahatsız ve kimse önünü göremiyor.
Bir çözülme yaşanmasından endişe edildiği için olumsuzluklar pek dillendirilmiyor, tam aksine hiçbir şeydeğişmemiş gibi rol yapılıyor; ancak inandırıcı olmuyor. En önemlisi artan dış borçlanma ihtiyacımızı nasıl karşılayacağımızı hala tam olarak bilemiyoruz, sorun çıkmayacağı varsayımı ile yola devam ediyoruz.
Evet son altı ay içinde pozisyonlar ve gerçekleşmesi umulan eğilimler değişmedi, fakat beklentiler farklılaşmaya başladı. Sorunlarımızı bizden başkasının çözeme-yeceği, bu sebeple birbirimizi aldatmaya çalışmanın herhangi bir anlamı olmadığı gerçeği, farklıarayış içinde olanlardaki tedirginliği arttırdı.