Prof. Dr. Güntekin KÖKSAL

Sınırımızın bir adım ötesinde oluşan enerji kavgalarından yeteri kadar çıkarım sağlayamıyoruz
 
Konu enerji olunca Türkiye’nin ilk özel petrol şirketlerinden Petholding’in sahibi olan Prof. Dr. Güntekin Köksal ile görüşüyoruz.
 
Sayın Köksal, bize biraz kendinizden, işlerinizden bahsedebilir misiniz?
1931 Samsun doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi İzmir’de tamamladıktan sonra, İTÜ İnşaat Fakültesinde İnşaat Mühendisliği okumaya başladım. Eğitimim devam ederken açılan sınavlara girdim, devletten burs alıp Avusturya’ya okumaya gittim. Burada Petrol ve Maden Mühendisliği bölümlerini tamamladım. Daha sonra Türkiye’ye dönüp, devletimin bana sağladığı burs karşılığında TPAO’da çalışmaya başladım. TPAO’nun kurucularından sayılırım. Tam 50 yıldır petrol mühendisiyim ve petrolün içindeyim. 17 yıl TPAO’da çalıştım, daha sonra buradan ayrılıp 1974’te Pet Holding’i kurdum. Pet Holding ilk olarak çeşitli mümessillik, danışmanlık işleri yapmıştır. Daha sonra ise çok çeşitli ve büyüklü küçüklü müteahhitlik işlerimiz oldu. Türkiye’de çeşitli petrol sahalarımız oldu, fakat yeterli verimliliği alamadığımız için bu sahaları devrettik. Rusya’ya giren ilk Türk işadamıyım. Yapı olarak risk almaktan hiç çekinmediğim ve gözümü inandığım işler doğrultusunda karartabildiğim için bu hep böyle oldu.
Bizim tam anlamıyla üretici olarak petrol işlerine girmemiz 1990’lı yılların başına denk geliyor. O dönemde Rusya ile çok büyük inşaat projeleri tamamlamış idik, oradan Kazakistan’a ve Azerbaycan’a girdik. Kazakistan’da çeşitli sahalarda arama ve üretim lisansları aldık. Bu sırada Azerbaycan’a da dünyada giren ilk özel petrol şirketi olmayı başardık. Hem Azerbaycan, hem de Kazakistan’da çalışmaya finansal olarak yetişemeyince, Kazakistan’daki hisselerimizi sattık ve devrettik. Azerbaycan’a yoğunlaştık, buarada da 14 yıl üretimimiz devam etti.
2000’li yılların başında ben Irak’a girmek istedim. Irak’a gidip geldik, fakat mümkün olmadı. Daha sonra 2002 yılında Talabani Türkiye’ye geldiğinde Kuzey Irak’ta çalışmak üzere özel petrol şirketleri ile görüşmek istediklerini belirtmiş. İlk görüşmemiz böyle oldu. Daha sonra Kuzey Irak’ta çok büyük bir saha aldık. Tabi bu sahayı herhangi bir özel şirketin tek başına yönetmesi mümkün değil, bize yerel hükümet gelin sahalarınızı küçültelim dedi, biz de kabul ettik. fiu anda iki ayrı sahada jeolojik, jeofizik ve sondaj çalışmalarımız devam etmekte. Aynı zamanda yeni sahalar almak için de çalışmalarımız devam etmekte. Ayrıca Türkiye’de Karadeniz’de 7 ayrı sahamız var. Buna ilaveten Yemen’de de çok büyük ve önemli bir sahamız var ki bu sahada da sondaj, jeolojik ve jeofizik çalışmalarımız devam ediyor. Yaklaşık iki yıl içerisinde Karadeniz hariç tüm sahalarımızda üretime geçmeyi planlıyoruz.
Ayrıca proje geliştirme, arsa geliştirme ve de maden konularında da yatırımlarımız bulunmaktadır.

Sayın Köksal, hidrokarbon enerji ihtiyacının ortalama %95’ini ithal eden bir ülke olan Türkiye’nin enerji politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin hiç bir zaman yeterli bir petrol ve doğalgaz politikası olmamıştır. Türkiye’nin politikası olmadığı gibi bu konuda planı dahi yoktur. Bu plansız ortamda, bürokratlar petrol ve doğalgaza yeteri kadar eğilmemiş, özel sektör ise endüstrinin yüksek risklerinden dolayı Türkiye’de petrol sektörü gelişmemiştir. Ne Glasnost, ne de Türki Cumhuriyetlerdeki enerji kaynaklarının yükselişi, ne de Berlin duvarının yükselişi bizi hareke geçirememiştir. fiu anda ise sınırımızın bir adım ötesinde oluşan enerji kavgalarından yeteri kadar çıkarım sağlayamıyoruz. Nükleer enerjiye de hala kavga etmekten geçilememiştir.

Son olarak Yenilenebilir Enerji hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Önümüzde yakın gelecekte sürdürülebilir enerji kaynaklarına yöneliş ve kullanımları artacak, temiz (relativ olarak) enerji kaynakları daha popüler hale gelecektir. Bunu Obama’nın kabinesine atadığı enerji bakanının Nobel Ödüllü bir fizikçi olmasındanve de çok büyük bir bütçeyi Ar-Ge’ye ayırmalarından da anlayabiliyoruz. Önümüzdeki 10 yıllar içerisinde enerji arzı fosil, nükleer ve sürdürülebilir enerji alanlarında daha dengeli bir şekilde dağılacaktır.