PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Türkiye’nin Zor Yılı: 2007
 
2006 yılının son haftalarındaki sakinliğe bakarak veya son bir yıl içinde yaşanan tüm gelişmeleri anımsayarak 2007 yılı hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapamayız. Evet 2007, pek çok açıdan çok özel, sürprizlerle dolu bir yıl olmaya aday görünüyor. Gerek siyaset ve sosyal ilişkilerde gerekse ekonomide ciddi eğilim değişikliklerinin yaşanması olasılığı oldukça yüksek. Kimileri yaşanacak gelişmeleri ciddi bir risk almadan tribünlerden izlemeyi tercih edecek, kimileri ise artan belirsizlikle mücadele etmek zorunda kalacak.

Yukarıdaki görüşten sonra öngördüğümüz belirsizliğin büyük ölçüde cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerden kaynaklandığını sanmayın: diğer unsurlar hem daha önemli, hem de söz konusu seçimleri etkileyebilir. Gerek siyasi, gerekse ekonomik açıdan bölgesel ve küresel dengelere baktığımızda önümüzü göremiyoruz; bu tablo her an yeni dalgalanmaların gündeme gelmesi ihtimalini yükseltiyor. Yanıtı bulunmayan soru sayısı oldukça fazla ve her birinde yaşanabilecek sürpriz gelişmeler diğerlerine verilebilecek yanıtları da farklılaştıracak. Örneğin ABD yönetimi kongredeki Demokrat çoğunluğu ikna edip bilinen stratejilerini sürdürebilecek mi? Kerkük referandumu sonrasında Irak parçalanır, ortaklık iyice karışabilir mi? Gelişmiş ekonomilerdeki faiz yükseliş dalgası devam ederek sermaye hareketlerini etkiler mi? Sıcak paraya yönelik tavırlar, Tayland örneğinde olduğu gibi devam eder mi? Yukarıda özetlediğimiz bazı soruların yanıtlarını kimse bilmiyor, sadece gücünü kullanarak sonucu kendi pozisyonuna uygun hale getirmeye veya durum daha farklıymış gibi beklentileri yönetmeye çalışıyor...

İçeride ise daha ciddi sorunlarımız var: 2006 yılı Mayıs-Haziran döneminde yaşanan dalgalanma sonrasında pek çok sektör derin dalış yapmak zorunda kalarak bazı gerçekleri anlamak durumunda kaldı. Balayı döneminin bittiği herkes tarafından kabul edildi, ekonomi durgunlaştı. 2007 yılına yönelik beklentiler de iyimser varsayımlarla bile parlak görünmüyor. %4’lük enflasyon hedefi nedeniyle faizlerin yüksek düzeyini koruması, durgunluğun derinleşmesine yol açabilir. Faizlerin gerilemesi için Türk lirasının değerlenmeye devam etmesi gerekir ki, bu da yerli üreticilerin sıkıntısını iyice ağırlaştırır. Tarımda yaşanan kuraklık etkisini de hesaba katarsak gerek sanayi, gerekse tarımda olmak üzere üreten kesimlerin 2006 yılına göre çok daha fazla zorlanacağı bir döneme giriyoruz. Muhtemelen rekabet koşulları daha da bozulacak, kayıt dışılıktaki artış sürecek, borç-alacak ilişkilerinde yaşanan sorunlar artacak ve gelir dağılımındaki bozulma hızlanacak. Değişik sektörlerdeki şirketler, hükümet ile iyi geçinmek adına iyimser bir görüntü sergilese bile tedbiri elinden bırakma lüksü olmayacak. Zira yalnız iç dengesizliklerin artması değil, bölgesel ve küresel olumsuzlukların sebep olacağı dalgalanmaların doğrudan ve dolaylı etkileri de sıkıntı yaratabilecek. AB ve IMF çıpalarının etkisi kademeli olarak sıfırlanmaya doğru ilerledikçe, pek ciddiye alınmayan değişkenler bile sorun haline gelecek.

Evet çok zor bir yıla giriyoruz, sinsice büyüyen veya günü kurtarmak adına büyütülen, iç ve dış dengesizliklerde bayağı enerji birikti, eğilim değişikliği ihtimali arttı. 2007 ise hepsinin birden yaşanacağı, birindeki eğilim değişikliğinin diğerlerini tetikleyeceği bir dönem olmaya aday görünüyor. Yaşanacak gelişmeler, rüyanızda görseniz inanamayacağınız sonuçlar üretebilir...

Şahsen ben önümü göremiyorum, tersini söyleyenleri de ciddiye almıyorum. Özellikle yaşadığımız coğrafya ve küresel dengesizliklere ilişkin belirsizlikler bile başlı başına bir sorun; sağlıklı bir ekonomiyi bile felçli hale getirebilir. Biz ise zaten sorunluyuz, kendi ayaklarımız üzerinde durmuyoruz ve taşıma su ile günü kurtarmaya çalışıyoruz. Türkiye’yi yönlendirenler arasındaki uzlaşının bozulması ve yaşanan kutuplaşmaları derinleştirerek kaynamayı arttırması mümkün... Türkiye’de yaşayan herkesin bu ortamda sahaya ineceğini, yaşanacaklardan etkileneceğini biraz düşünün... Ne görüyorsunuz?