İĞNE Bedii OKYAY
İşsizlik
 
Son yıllarda beni en çok üzen konuların başında ülkemizdeki işsizlik sorunu geliyor. Bu öyle büyük bir sorun ki yalnız ekonomik değil aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik sorunlar yumağı. Bin bir zahmet ve çaba ile üniversitelere girebilmiş ve yine bir o kadar zorluklarla mezun olmuş, hayalleri ve umutları ile coşku selinde olan gençlerimizin bir türlü iş bulamamanın yarattığı hayal kırıklıkları ile yavaş yavaş karamsarlık denizinde boğulmalarının yarattığı toplumsal travma.

Türk ekonomisi her yıl yaklaşık 1 milyon istihdam yaratıyor. Nüfus artış hızımız son yıllarda her ne kadar biraz düştü ise de yine de her yıl 1 milyon kişi yalnız nüfus artışı nedeniyle iş gücü piyasasında talep yaratıyor. Buraya kadar her şey kendi içersinde dengelenmiş gibi görülse de göz ardı edilen nokta tarım kesimindeki çözülme. Temmuz 2006 itibarıyla bir yıllık dönemde tarım sektöründen çıkan ve şehirlere göç eden çalışma yaşındaki insan sayısı resmi rakamlara göre 836 bin kişi. Halen Türkiye de nüfusun %32’si tarım kesiminde çalışıyor ve köylerde yaşıyor. Avrupa Birliği kriterlerine göre 2020 yılına kadar tarım kesiminde çalışan nüfusun %12’lere indirilmesi öngörülüyor ki bu yalnız AB kriteri olarak değil gelişen dünyada değişen sosyo-ekonomik koşulların da bir sonucu olarak her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin tarımdan çıkıp köyünü terk ederek şehirlerde iş araması anlamına geliyor. Kendi köyünde kendi tarlasında çalışıp kendine yetebilen insanların endüstri toplumunun gerektirdiği yeteneklerden yoksun olarak şehirlerde iş aramaları zaten kıt olan ülkenin istihdam olanaklarını büyük ölçüde felç ediyor.

Çalışma yaşına gelmiş gençlerimize ve tarım kesiminden çıkmış çalışma yaşındaki insanlarımıza iş imkanları yaratabilme yetenek ve sermayesine sahip girişimcilerimiz önündeki engeller ise sayılamayacak kadar çoktur.

Yeni iş alanları yaratabilme yetisine sahip girişimciler sayıca çok sınırlı olmalarına karşın oransal olarak dünyanın diğer ülkelerine kıyaslaülkemizde daha fazlalardır. Bu insanlar bir nevi nadide çiçektirler ve el üstünde tutulmaları gerekir. Ama gelin görün ki Türkiye de bu insanlara çeşitli kesimlerden o kadar çok engel çıkartılır ki yatırım yaptıklarına çoğu kez pişman ettirilir, girişimci ruhları yok edilirler.

Bugün Türkiye de 2001 krizinden sonra uygulanan ekonomik istikrar tedbirleri ile finans kesiminde yakalanan başarının sokaktaki insana aş ve iş olarak yansıyamamasının ana nedenlerinden biri de budur.

Halen ülkemizde çalışan nüfus içersindeki üniversite mezunu kadınlarımızın oranı yaklaşık %4, erkeklerimizin ise yaklaşık %8’dir. Kalkınmış ülkelerle kıyaslandığında son derece düşük bir oran olan bu rakamları artırma çabasında olması gereken ülkemizde yapılması gereken bu insanları talep edecek nitelikteki işleri yaratabilmektir. Girişimcilerimizin önündeki engelleri kaldırıp yeni iş alanları yaratmadıkça bırakın yeni mezun gençlerimize iş bulmayı mevcut işleri bile korumada büyük sıkıntı yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.