Dr. ATAMAN AKSÖYEK

Avrupa Birliği'nin Geçmişine Kısa Bir Bakış
 
Avrupa Topluluğu’nun kuruluşu bir zorlamanın sonucunda değil, halklar tarafından geç kabul edilse de, önemli bir kesimi şüpheyle yaklaşsa da, devletler tarafından kararlaştırılmış ve kabul edilmiş bir olgudur. Avrupa Birliği (AB), 1 Mayıs 2004 günü, tarihinin en büyük genişleme olayını gerçekleştirdi. Üye sayısı 15’ten 25’e yükseldi. Kanımca, bu hızlı ileri sıçrama, jeopolitik koşulların da zorlamasıyla erkene alınmış, riskli bir karardı. Yeni üyelerden bazıları hala "sosyalist" yönetimlerin izlerini taşıyorlardı.
 
AB, bu başarısının yanında son dönemlerin iki başarısızlığını da yaşadı. Valéry Giscard D’ESTAIN’in başkanlığındaki hükümetler tarafından hazırlanan ve Avrupa Anayasası’nın temelini oluşturacak olan anlaşma önerisi (Konvansiyon)devletlere sunuldu.Yapılan halk oylamalarında Fransa ve Hollanda halkları bu anlaşmaya HAYIR dediler. Oysa ki, oylamaların yapıldığı parlamentolar anlaşmayı kabul etme eğiliminde idiler.Kamuoylarında reddetme olasılığının artmasıyla,halkoylamaları süreci daha uygun bir ortam bulununcaya kadar donduruldu.
Avrupa Ülkeleri, 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında da, daha önce Yugoslavya’da olduğundan daha vahim bir şekilde parçalanmışlardı. Benzer bir olay, yine Irak’ın Kuveyt’i işgalinden sonra yapılan müdahalede görülmüştü. Bu yazımda, kritik bir dönem yaşamakta olan AB’nin daha iyi anlaşılabilmesi için doğuşuna ve gelişmesine kısaca göz atmayı düşünüyorum.
A.1945 öncesi
1945 yılından daha önceleri de Avrupa’nın birliği düşünce ve planlarına rastlıyoruz. 15. yüzyılda Bohemya Kralı Podiébrad,Osmanlılar’a karşı oluşturulacak bir Hıristiyan birliği önermiş. 16. yüzyılın hümanistleri birleşmiş bir Avrupa düşlemişler.17. yüzyılda IV. Henri konuyla ilgili projeler üretmiş. 18. Yüzyılda Rahip Saint-Pierre, J.J. Rousseau, Emmanuel Kant, 19. yüzyılın romantiklerinden Giuseppe Mazzini, Victor Hugo böyle bir birlikten söz etmişler. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1920 yıllarında, Paul Valéry, Jules Romains, Mann Kardeşler, Stefan Zweig, Salvador de Madariaga gibi aydınların, Emil Mayrich, Carl Bosch, Théodor Laurent gibi iş adamlarının, Edouard Herriot, Edouard Benés, gibi politikacıların katıldıkları ortamlarda "Birleşik Avrupa" fikri tartışılmış. Bu fikri gerçekleştirmek için "Paneuropa", "Coopération Européenne" isimli dernekler de kurulmuş, 1929 yıllarında ise, birleşmiş Avrupa fikri güzel bir fikirden ziyade, hayati bir zorunluluk olarak ortaya çıkmış. 1930’larda, ekonomik krizin çıkmasıyla unutulan "Briand Planı" ile somutlaşan memorandum var.
B.1945 sonrası: "Birleşik Avrupa"ya giden macera başlıyor
a.İlk Aşama: 1945 – 1949
17 Temmuz 1945 günü Cecilienhof (Postdam) şatosunda SSCB, ABD ve Avrupalılar, Avrupa’nın kaderini konuşmak için toplandılar. Yalta’dan bu yana toplantılara katılanlar değişmişti. ROOSEVELT ölmüş, CHURCHILL seçimleri kaybetmiş, onların yerine TRUMAN ve ATTLEE gelmişlerdi. Harp yıllarında HİTLER’e karşı bir araya gelen müttefikler, barış koşulları veya paylaşım konusunda anlaşamıyorlardı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Avrupa,beş milyon kişinin yok olmasıyla çok büyük insan kaybına uğramıştı. Üretim araçları tahrip olmuş, evler yıkılmış, altyapı yok derecesine inmişti.Avrupa’nın ne tarımı ne endüstrisine de enerji üretimi patlayan talebi karşılayacak durumdaydı.
ABD’ninBrüt Milli Geliri, 1939 yılı 1945 yılıyla karşılaştırıldığında, % 161 artmıştı. Savaş, ABD’nin tarihinde olmayan bir ekonomik sıçramaya neden olmuştu. ABD’nin 20.063 milyon dolarlık altın rezervine karşılık, önde gelen Avrupa ülkelerinin altın rezervlerinin toplamı 5.346 milyon dolar civarındaydı (İngiltere, 2.342; Fransa, 1.550; Belçika, 733; Hollanda, 270; İsveç, 481 milyon dolar). Avrupa’da, 1945 yılında kişi başına düşen milli gelir 1937 yılına göre yarı yarıya azalmıştı. Toplam olarak 13.368 milyon doları bulan ( 1948 , 5 953 ; 1949, 3 523 ; 1950, 2 406 ; 1951, 1 486 milyon dolar) ve 1948 – 1951 yıllarına yayılan Marshal Planı, ABD’nin Avrupa’ya yönelik savaş sonrası politikalarının ilk basamağıdır. Bu yardım 1946 yılındaki ABD’nin brüt milli üretiminin % 2’sini oluşturmaktadır. Başka bir deyişle, ABD’ninsavaş yıllarında silahlı kuvvetlerinin üç haftalık gideri veya Amerikalılar’ın bir yıllık alkol giderlerinden az,tütün ve sinema harcamalarına eşittir. Avrupa, savaştan sadece yıkılmış olarak değil önemli miktarda borçlu da çıkmıştı. Yeni baştan onarılması ve halkının hızla artan gereksinmelerine cevap verebilmesi için mal ve kapital ithal etmesi gerekmekteydi. ABD, Avrupa’ya hem mal satabilirdi hem de kapital ihraç edebilirdi.
ABD’nin, her gün daha güçlenerek karşısına çıkan sosyalist sisteme karşı müttefiklere gereksinimi vardı, Dolarının değerini korumalıydı, vereceği borç ve askeri bağışlarla birikmiş üretimini tüketmeliydi, endüstrisinin barış üretimine dönüşmesini sağlamalıydı. Bu yıllar, Birleşik Avrupa’ya doğru bir angajmanın doğduğu ilk yıllardır.
Avrupa ülkelerinin harp yıkımından çıkmak için çabalarında, 1948 yılında kurulan ilk Avrupa kuruluşu olan "L’Organisation Européenne de Coopérations Economique – OECE" hayata geçirmelerinin önemli rolü oldu.
Yine 1948 yılında, o güne kadar devam eden temel farklılıklarına rağmen "Federalistler"le "Birlikçi"lerin uzlaştıkları "La Haye Kongresi" yapılıyor ve sonuçta 1949 yılında, Avrupa’daki bütün batı Avrupa devletlerinin üye olduğu "Avrupa Konseyi" kuruluyordu. Buradan da bir Avrupa hükümetinin çıkması isteniyordu.
Aynı yıl, Washington’da Kuzey Atlantik Antlaşması İttifakı imzalandı ve NATO(North Atlantic Treaty Organization) doğdu. Birleşme yolunda, OECE ve Avrupa Konseyi ile emeklemeye başlayan Avrupa’nın motor gücünü Fransa ile İngiltere’nin çekmesi beklenirken iki ülke arasında ilk günlerden temel ayrılıklar belirdi. İngiltere, Federalistler’e karşı çıkarak Birlikçi’lerin yanında yer aldı. Bütün çabalara rağmen bir uzlaşma zemini bulunamadığından, OECE ve Avrupa Konseyi daha başından kendilerinden beklenenleri yerine getiremez hale geldiler.
Fransa, bu çelişkiden edindiği deneyimden sonra eski müttefiki İngiltere ile birlikte hareket etmeyi bırakacak, kendine bir ortak arayacak ve eski düşmanı (Federal) Almanya ile işbirliğine yönelecektir. Bu gelişme Avrupa tarihini ve 20. yüzyılın ikinci yarısını etkileyecek çok büyük bir değişikliği beraberinde getirecektir. Artık Avrupa’da kararlar İngiltere’nin isteği ve katkısıyla değil gereğinde ona rağmen alınacaktır. Avrupa Birliği İngiltere’nin isteklerine bağlı olarak değil, ona rağmen kurulacak ve deneyimli İngiliz diplomasisi, olayların üstüne gitme yerine "bekle gör" yolunu benimseyecektir.
b.İkinci Aşama: Avrupa Topluluğunun Kurulması
Avrupa Topluluğu’nun ikinci aşamasının başladığını 1950 yıllarında fark ediyoruz.Bu dönemin en önemli ismi, kendine özgü yöntemleriyle, oluşmakta olan birliğin devletler üstü görünüşünü ve federalizmini birlikte yürütmeyi başaran Robert SCHUMAN’dır
9 Mayıs 1950’de Fransız ve Alman kömür ve çelik üretiminin bir arada yürümesini, tek ve üst bir otoriteye bağlayarak sağlayan Fransız Dışişleri BakanıRobert SCHUMAN’ın adını taşıyan Planı kabul edilir. Bu birlik diğer ülkelere de açıktır ve bir yıl sonra İtalya ve üç Benelux (Belçika – Hollanda – Luxemburg) ülkesinin katılımı ile 18 Nisan 1951 günü, Paris Anlaşmasıyla 1952 yılında yürürlüğe girecek "Avrupa Topluluğu Kömür ve Çelik Birliği – CECA" kurulur. O dönemde çok önemli ve ekonominin motoru olan kömür ve çelik, devletler üstü tek otoritenin kontrolüne girmiştir. Bu kuruluşun başına gazeteci Claud Bourtel’in "….en Amerikalı Fransız iş adamı …." dediği bankacı ve iş adamı Jean MONNET, Yüksek Komiser olarak getirilir. Bu adım Avrupa Federasyonu’nun da başlangıcı olacaktır.
Federal Almanya Başbakanı Konrad ADENAUER,1949 yılından beri Avrupa savunmasına katılabilmek için bir silahlı güç kurmayı istediğini söylemektedir.
Bu dilek tahmin edileceği gibi Almanya dışında yandaş bulamadığı gibi Almanya içinde de yandaş bulamamıştır. Kurt SCHUMACHER’in başını çektiği SPD, Komünistler ve Protestanlar Almanya’nın silahlanmasına karşıdırlar. 21 Ekim 1950 CECA toplantısında Konseyin başkanı René PLEVE, Jean MONNET’nin etkisiylebir "Avrupa Savunma Birliği – CED" fikrini ortaya atar.
CED’yi destekleyenlerin başında ADENAUER, EISENHOVER ve MONNET gelmektedirler. Bu cephenin ileri sürdüğü savlar şunlardır:
-Denge unsurunun kurulması ve barışın yerleştirilmesi,
-Fransa ve Almanya’nın yakınlaşması,
-Olası bir Alman- Sovyet anlaşması