MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
2008 yılında neler olacak?
 
2008 yılına ilişkin önemli gündem maddeleri yine ekonomiyi etkileyecektir. Ekonomi sadece içerideki ekonomik kararlardan ve gelişmeler etkilenmemektedir. Ekonomik beklentileri şekillendiren çok sayıda siyasi, dış politik ve global ekonomik gelişmeler de bulunmaktadır.
2007 yılında siyaset çok ağırlıklı olmuştur. Genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaşanmış buna bağlı olarak ekonomik reformlar yavaşlamış, mali disiplin gevşemiş ve siyasi belirsizlik Türkiye’nin risk primini yükseltmişti.
Muhtemelen 2008 yılı siyasi açıdan 2007 yılına göre daha sınırlı riskler ve belirsizlikler ile dolu olacaktır. 2008 yılının en önemli siyasi gündemi yeni Anayasa tartışmaları olacaktır. Kürt sorununa ilişkin siyaset, DTP’nin tutumu ve kapatılma davaları diğer önemli siyaset gündemleri olacaktır.
Dış politikada ise PKK ile mücadele ve Irak’ın geleceğine bağlı olarak K.Irak’taki gelişmeler en önemli risk alanı olacaktır. fiu aşamada ABD ve AB’nin de kabul gösterdiği bir çerçevede PKK ile sınır ötesi operasyonlar dahil mücadele sürdürülmektedir ve yılın ilk yarısı sonuna kadar da sürecektir. PKK ile mücadele konusunda askeri mücadele dışındaki yeni açılımlar ise henüz şekillenmemiştir. Ancak bu konuda da yılın ikinci çeyreğinde önemli bir açılım (paket) beklenmektedir.Bu konuların yaratacağı iç ve dış politik etkiler özellikle ABD ve AB ile ilişkileri belirleyecektir.
Türkiye ile ABD arasında 1 Mart 2003’den bu yana görülen dalgalanmanın yeniden istikrara kavuşması 2008 yılında da sınırlıgörünmektedir. ABD’deki başkanlık seçimleri nedeni ile muhtemelen sadece PKK ile mücadele, Irak’ın geleceği ve İran konusunda Türkiye’nin izleyeceği politika konuları Türkiye-ABD ilişkilerinde ön plana çıkacaktır. Türkiye’nin bu üç alandaki tercihleri ABD ile ilişkileri şekillendirecektir.
Türkiye’de ekonomik beklentileri olumlu etkileyen ve ekonomik iyileşmeye katkı sağlayan AB çapasının geleceği de 2008 yılında önem kazanmaktadır. 2007 yılında hem AB’nin, hem de Türkiye’nin özel koşulları nedeni ile ilişkilere bir mola verilmişti. 2008 yılında önemli gelişmeler daha çok Fransa’nın dönem başkanlığını üstleneceği ikinci yarıda yaşanacaktır. 2008 Aralık AB zirvesinde Kıbrıs ile ilgili ek protokolün uygulanmasına ilişkin gelişmeler değerlendirilecektir. Muhtemelen AB’nin KKTC’ye uyguladığı izolasyonların kaldırılmayacağı ve Kıbrıs’ta bu kadar kısa süre içinde kalıcı bir çözüm bulunamayacağı öngörüsüne bağlı olarak Türkiye de ek protokolü yani Gümrük Birliği’nin GKRY’ne genişletilmesini uygulamayacaktır. Fransa bununarkasına sığınarak ve kendi dönem başkanlığında ön plana çıkaracağı Akdeniz Birliği önerisini de kullanarak Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini değil, AB ile ortaklığını destekleyecek ve buna ilişkin kalıcı statü değişikliğinin yollarını arayacaktır. Türkiye’nin tam üyelik dışında dahi AB sürecini farklı statülerde sürdürmesi ekonomik beklentileri yüksek tutmaya yetecektir. Ekonomi açısından önemli olan AB ile ilişkilerin tamamen koparılmaması olacaktır. Kıbrıs konunda ise yıl sonunda fiili ayrılık, KKTC’nin ayrı bir devlet olarakAB tarafından tanınması ve tam üyelik müzakerelerinin başlaması süreci de gündeme gelecektir.
Global ekonomi alanında ise 2007 yılında yaşanan mali krizin olumsuz etkileri 2008 yılının ilk yarısında da devam edecektir. 2008’in ikinci yarısından itibaren mali piyasalar ve dünya ekonomisi, daha makul getiriler sunan ve daha makul bir ekonomik büyümenin yaşanacağı ortamda yeni dengesine kavuşacaktır. Global kaynaklı kriz görünürde yoktur, sınırlı dalgalanmalar ve çalkantılar da 2008’in ikinci yarısından itibaren ortadan kalkacaktır.
Türkiye ekonomisinde ise hükümetin yapması gerekenler listesi ekonomik performans açısından önem taşımaktadır. Yapısal reformların hızlanması, özelleştirmeler, sektörel stratejiler ve destekler, odağında yeni desteklerin bulunduğu mikro politikalar hayata geçirilmelidir. Mali disiplin ve Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesi de kararlılıkla sürdürülmelidir. 2008’de bunların tamamında önemli ilerleme sağlanırsa ekonomik büyüme yeniden ivme kazanabilecektir. IMF ile Mayıs ayında yeni üç yıllık dönem için yapılacak ihtiyarı stand-by anlaşması, Türkiye’nin yeni milli gelir verisinin de (2007 yılı için 550-560 milyar dolar) açıklanması ile birlikte kredi notunun BB’ye yükselmesive doğrudan sermaye girişinin 20 milyar doları aşması beklenmektedir.Enflasyon da yıl sonunda yüzde 4 hedefinin üzerinde ama 2007’nin yüzde 8.5 oranının altında yüzde 6’lara inebilecektir. Bu koşullarda faiz oranları da yüzde 13-14 aralığına gerileyebilecektir.
Bu koşullar altında ekonomik açıdan yılın ilk yarısı daha temkinli olunacak bir dönem gibi gözükmektedir.İkinci yarıiseekonomik beklentilerin hızla iyileştiği ve ekonominin yeniden canlandığı bir dönem olacaktır.Bu öngörüyüsağlayacak en önemli unsur ise hükümetin yapısal reformlar ve mikro politikalar konusundaki kararlığı olacaktır.