İĞNE Bedii OKYAY
Borç ile refah yaratmak
 
Gazetelerin ekonomi sayfalarında son zamanlarda gördüğümüzhaberlerin çoğu, falan yabancı şirket yetkilisinin Türk Ekonomisi hakkında ne kadar olumlu sözler sarfettiği ve şu kadar milyon dolar yatırım yapmayı düşündükleri gibi sevindirici! beyanlardan oluşuyor. Ancak haberlerin içeriğine girdiğinizde yatırım diye bahsedilen rakkamların istisnasız ya perakende satış mağazalarıaçılması ya da alış veriş merkezleri kurulması ile ilgili olduğunu görüyorsunuz.
Yabancı yatırımcı olarak kendilerini tanımlayan firmalar genellikle uzak doğuda ürettirdikleri markalarını Türkiye de satabilmek için açmak zorunluğunu duydukları tezgahlar için yaptıkları harcamaları Türk Ekonomisine kazandırdıkları yatırımlar olarak sunuyorlar, bizlerde onların borazanlığını yapıyoruz.
Uzun zamandır Türkiye de fabrika kurup gerçek üretim yapan kaç yabancı firma hatırlıyorsunuz?
Tamamen iç tüketime dayalı büyüme rakkamları ile övünen, sıcak paranın yarattığı fonlarla tüketimi finanse eden ülkemizde insanlarımız devamlı borçlanarak bu günlerini mutlu bir şekilde yaşamayı ve yarınları hiç düşünmemeyi yeğliyorlar.
Eylül 2010 sonu itibarıyla, yaklaşık yarısı konut kredisi, yarısı ihtiyaç kredisi olmak üzere Tüketici Kredileri 113 milyar TL, Kredi Kart borcu40 milyar TL olmak üzere halkımız toplam 153 milyar TL borçlanmış durumda. Krediler insanlarımızı yaşam biçimi haline gelmiş.
Yaşandığı öne sürülen refah tamamen borçla sağlanmış durumda.
Sıcak para olarak ülkemize giren para bankalarımız aracılığı ile kredi olarak halkımıza, oradan da bir bölümüithal malların satın alma bedeli olarak dışarıya, diğer bölümü ise büyük oranda spekülatif konut yatırımlarına gidiyor. Gazetelerimiz de tam sayfa yayınlanan konut projelerinden ev alanların acaba yüzde kaçı gerçek ihtiyaç sahibi, yüzde kaçısırf yatırım amaçlı cebinde olmayan para ileborçlanarak konut sahibi olmanın peşinde koşuyor? Gerçek ihtiyaç sahiplerini bir tarafta tutarak, yapılan bu konutların ne kadarıelde kalacak veya satılanların ne kadarının kredi borçlarıödenecek?
Yoksa Amerika benzeri bir konut kredileri krizi ile mi karşı karşıyakalacağız?
Ya da” borç yiğidin kamçısıdır”diyerek devam mı?