ERNESTO GÓMEZ ABASCAL

Tarihte Küba Ve Türkiye Arasındaki İlişkiler
 
Türkiye ve Küba arasındaki ilişkiden bahsederken 15. yüzyıla Konstantinapolis’in ele geçirildiği zaman geri dönmek gerekir. Kısaca diyebiliriz ki Avrupalılar Amerika ve Küba’ya Türkler sayesinde ulaştı, çünkü Batı Avrupa ve Doğu arasındaki yollar Türkler’in elindeydi ve yöneticiler başka yollar ararken 1492’de Amerika’ya ulaştılar. Ancak mesafe o kadar erişilmez değildi ki ünlü Türk denizci Piri Reis 16. yüzyıl başlarında Küba’nın da üzerinde bulunduğu Karayip Denizi’nin haritasını hazırladı. Coğrafi açıdan ilginç diğer bir olay ise Küba yakınlarındaki Turks and Caicos (kayık) adaları. Küba Ulusal Arşivinde bulduğum belgelere göre 1640 yılında Küba’nın güneyinde bir İngiliz Ticari gemisi Türk korsanları tarafından ele geçirilmiş. Bu korsanların nereden yola çıktığı belki Sevilla veya İstanbul’daki arşivlerde bulunabilir.

Carlos Manuel de CESPEDES Küba tarihinde önemli bir isimdir ve ‘anayurdun babası’ olarak anılır. 1868 yılında İspanyol hakimiyetine karşı ilk silahlı ayaklanmayı başlatmıştır. Silahlanmış Küba Cumhuriyeti’nin ilk başkanıydı. 1842 ve 1844 yılları arasında Avurpa’ya bir gezi yapmış ve bu gezide diğer ülkelerin yanı sıra Türkiye, Filistin ve Mısır’a da gitmiştir. Bu seyehatinden yeni fikirler ve özgürlük rüyası ile dönmüştür.

Küba tarihini araştırmaya devam edersek 19. yüzyılda Ulusal Özgürlüğün ideolojistlerinden biri olan 1895 yılında çarpışmada ölen ancak düşünceleri günümüzde halen geçerli olan Jose MARTI’nin yazılarını buluruz. Bunlardan bazıları Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki Türkiye ile ilgilidir. 1800’lü yıllarda başında yayınlanan sayısız çalışmalarının ciltler halinde toplandığı Tüm Eserleri’nde Türkiye ile ilgili birçok not bulunmaktadır.

Örneğin; ‘Türkiye, İspanya’yı Romanya’daki diplomatik etkinliklerinden dolayı protesto ediyor.’

‘Avrupalı istilacılar Kuzey Afrika ülkelerine el koyma ve Türkiye Sultanı’nı yenme arzularını saklayamıyorlar.’

‘İtalya, bugün dünyanın beyefendileri olmuş (İngiltere ve Fransa’yı kastediyor) büyük güçleri mutlu etmek için Türkiye ve Yunanistan gibi parçalanma ve paylaştırılma riskini alıyor.’

Başka bir günlükte ise Kudüs’teki Türk valisinin kabenin restorasyonu ve meşhur Ömer camiinin temizlenmesi için Sultan Abdülhamit’ten emir aldığına ve bunun için her yıl 75 bin dolar bağış aldığına değiniyor.

Bunları yazan müthiş vizyona sahip Jose MARTI İspanya’ya karşı yapılan Bağımsızlık Savaşı’nın son safhasında öldü. Bu çelişkili yıllarda, İspanya Krallığı Amerika’daki kolonilerinin hakimiyetini sürdürmek için son adamı ve son kuruşuna kadar direnirken Havana’da bulunan Türk generali Enver Paşa’nın görevi Osmanlı İmparatorluğu’nun yetkililerini savaştaki gelişmeler hakkında bilgilendirmekti. Onun raporlarını incelemek tarih açısından önemli olabilir.

Savaş 1898’de bitti. Otuz yıldır Küba’da hüküm süren İspanya Birleşik Devletlerinin askeri darbesine dayanamayarak zayıf düştü ve böylece yıllar önce Birleşik Devletler Küba’ya hakim oldu ve yakın topraklarına kattı. Bulduğum bazı kayıtlara göre 1903 yılında Türkiye Birleşik Devletler’in Küba vatandaşlarını koruma hakkını ve konsolosluk yetkilerini kabul etmemiş, bu Türkiye’nin Washington’ın bahanelerine karşın Küba’nın bağımsızlığını tanıdığını gösterir.

19. yüzyılda özellikle Lübnan, Suriye ve Filistin’den ülkeye göç başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden ve Birinci Dünya Savaşın’dan sonra göç fazlalaştı. Gelenlerin çoğu Arap yerine Türk diye anılıyordu çünkü bu ülkenin belgelerini taşıyorlardı.

Ancak diplomatik ilişkilerimiz resmi olarak 1952 yılında başlamadı. 50’li yıllarında sonunda Türk elçisi Havana’da görevlendirildi. Küba ilk olarak 1982 yılında Ankara’da elçiliğini kurdu. Ancak son yıllara kadar ilişkiler çok yoğun değildi. Bu anlamda 1996 yılında Habitat sırasında Fidel CASTRO’nun İstanbul ziyareti, burada resmi kademede ve halk tarafından mükemmel karşılanması ve Türk yetkililerle yapılan temaslar önemli bir dönüm noktası oldu. Bu zamandan bu yana farklı devlet kuruluşları arasında en az 12 anlaşma imzalandı ve bir çok toplantı ve ziyaret gerçekleştirildi. Ayrıca, kültürel ve sosyal faaliyetlerle insanlarımızın birbirini anlaması güçlendirildi ve genişletildi. Özellikle, mesafenin uzaklığına ve direk uçuş olmamasına rağmen artan turizme değinmek gerek. 2006 yılında İstanbul ve Havana arasında direk uçuşlara başlanması planlanıyor. Şu an küçük de olsa ticarette de önümüzdeki yıllarda büyüme için temeller hazırlandı.

Sonuç olarak, Küba ve Türkiye’yi politik ve diplomatik açıdan birbirinden ayıran herhangi bir anlaşmazlık yok. Birleşmiş Milletler’de ve diğer uluslararası organizasyonlarda güçlü birlikteliğimizi sürdürüyoruz. İki ülke de ulusal bağımsızlığın sıkı koruyucuları ve iç işlerine karışılmasına karşılar. Hegemonizmi kabul etmiyoruz, savaşa karşıyız, barıştan ve sorunlara barışçı çözümler bulmaktan yanayız. İnsanlarımız farklı kültürlerden ve dinlerden gelseler de ulusal gururu hissetmeleri ve kendi değerlerini korumaları açısından ortak yönleri var. Bu özellikler bizi birleştiriyor ve güçlü bir dostluğun temellerini kuruyor.