JAAP DE HOOP SCHEFFER

Nato'nun Akdeniz Bölgesi Ortaklığındaki Büyüme Yeni Fırsatlar Açmaktadır
 
Bugün, üye ülkelerimizden her biri terörizmin, toplu imha silahlarının, silahların ve uyuşturucuların riski ve tehdidi altındadır.
 
Son birkaç yılda Mısır Dış Ticaret Bakanlığı araştırmaları desteklemede ve dış ticaret müzakerelerinde adını etkin biçimde duyurdu. NATO’nun Akdeniz üye ülkelerindeki ziyaretlerimde ilettiğim mesajımı Mısır’da da tekrarlamak istiyorum, Akdeniz’deki ortaklarımızın önemli güvenlik sorunlarını bizden önce ele almalarını istiyoruz. Bugün, üye ülkelerimizden her biri terörizmin, toplu imha silahlarının, silahların ve uyuşturucuların riski ve tehdidi altındadır. Hepsiyle başa çıkmanın tek yolu sürdürülen uluslararası iş birliğidir.
Bu da Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ile yakın çalışmayla mümkündür. 11 Eylül 2001’deki terörist saldırılardan hemen sonra İttifakımız Akdeniz’de terörizmi caydırmak amacıyla askeri bir deniz operasyonu oluşturdu. Önümüzdeki sene bu deniz gücüne Rusya’ nın da katılması beklenmektedir. Ayrıca NATO üyesi olmayan Arnavutluk, Fas ve İsrail de katılmak istediklerini bildirmişlerdir. NATO son iki senedir BM ile beraber Afganistan’da teröristlerin bir daha barınamayacağı, bağımsız, güvenli bir Afganistan yaratmak için çaba göstermektedir. Irak’ta da ittifakımız Irak Güvenlik Güçleri’ni eğitme ve teçhizatlandırma misyonunubir seneden fazla bir süredir devam ettirmektedir.
NATO’nun bölgesinin dışındaki bölgelerdeki operasyonlara katılmasının bu ülkede ve bu bölgede sorular oluşturduğunun farkındayım. Bu sorulara cevap vermek için iki noktaya değinmek istiyorum. Birincisi, NATO’ nun "global polis" olmak gibi bir amacı yoktur, İttifak’ın böyle bir görevi yerine getirecek ne isteği ne de gerekli gücü yoktur. İkincisi, Afganistan, Irak ve Darfur ile ilgili değerlendirmelerimden anlamış olacağınız gibi, NATO, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olan, diğer uluslararası birliklerle ele ele çalışmaktadır. Sadece çok uluslu dayanışma ile hepimizin karşılaştığı güvenlik tehditlerine uzun süreli sonuçlar bulabiliriz.
NATO Akdeniz Diyaloğu’nu 1994 yılında Mısır’ın da dahil olduğu 5 ülkeyle başlattı ve bugüne kadar ilişkilerinden olumlu sonuçlar aldı. Geçen sene Haziran’da yapılan NATO’nun İstanbul Zirvesi’nde, Akdeniz Bölgesi üye ülkeleriyle yapılan değerlendirmelerde alınan karar kısaca, Akdeniz’de diyalogtan daha çok ortaklığa geçilmesidir. Akdeniz Bölgesindeki süreç ve NATO ve Mısır arasındaki ilişki konusunda ilerlerken aklımızda tutmamız gerektiğne inandığım noktaları belirtmeme izin verin.
Birinci prensip ortak mülkiyettir. NATO hiçbir ortağına birşeyleri empoze etmiyor, amacımız sizlerin ortaklıktakı hisse sahipleri olmanız. İkincisi, ayrımcılık yapmamak. NATO hiçbir üye ülkesine diğerlerinden farklı davranmaz. Üçüncüsü, kendi farklılaşmamız. Aynı "temel menü" tüm ülkelere sunuluyor, her ülke farklı ihtiyaçlara sahip olduğundan NATO’nun amacı hepsinin sorunlarını ayrı ayrı ele almaktır. Son olarak ve en önemlisi, tamamlayıcılık. Akdeniz üye ülkeleri çeşitli ülkelerle ve organizasyonlarla çalıştıklarından, NATO bu çabaları tekrarlamak yerine tamamlamak ister.
Yukarıda bahsettiğim prensipler Akdeniz Bölgesinin gelişim sürecinde ve NATO’ nun Mısır ile ilerideki ilişkilerinde rehberlik edecektir. Bu prensipler aynı zamanda tanıttığımız İstanbul İşbirliği Girişimi için de geçerlidir. İİG sayesinde NATO, Akdeniz Bölgesinin dışında kalan Orta Doğu ülkeleri ile yeni bağlar kurmak istemektedir. NATO barış sürecinde aktif rol oynamamaktadır. Öncelikle taraflardan NATO’nun katılımı için istek gelmelidir. Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri yalnız olmadıklarını anlamalıdırlar. Uluslararası topluluklar onların gelişmelerini sadece ilgiyle değil aynı zamanda yardım etme isteğiyle izlemektedirler. NATO’nun Akdeniz Bölgesi ortaklığındaki büyüme Mısır ve NATO için yeni fırsatlar açmaktadır. NATO ve Mısır bu fırsatları yakalamak zorundalar.