AB PANORAMA Dr. Cengiz AKTAR
Bahçeşehir Üniversitesi AB Merkezi Başkanı ve Vatan Yazarı
Açılıma yeni mimari
 
Hükümetin açılım iradesine diyecek yok ama yaklaşımı babadan kalma ‘Kürt açılımı olacaksa onu da devlet yapar’ anlayışıyla mâlûl. Bu pederşahî anlayışa, önce güvenlik ve savunma refleksleriyle hareket eden uzmanların tasarruflarını ekleyince yaklaşımın pek bir sonuç vermeyeceği açık.

Açılımın altyapısını oluşturanlardan İhsan BAL’ın bir mülâkatta verdiği bilgiler yaklaşımın felsefesini iyi anlatıyor. Bilgilerden, Polis Akademisi’nin yapılan hazırlık çalışmalarının ana üssü olduğu, üç yıldır sürdüğü ve güvenlik ağırlıklı olduğu anlaşılıyor. Amerikalı ve İrlandalı uzmanların katıldığı uluslararası bir çalıştayda dağdan inme süreci, silah bırakma nasıl sağlanabilir konuşulmuş. Gazetecinin ‘Hükümetin bir programı var mı Kürt meselesini çözmek için?’ sorusuna verdiği cevap ise kervanın yolda düzüldüğünün bariz işareti: ‘Hükümetin sorunu çözme iradesi var ama baştan sona oluşturduğu bir çözüm haritası bana göre henüz yok.’BAL sürece, sembolik değişikliklerle başlanacağını, bu tür sorunlarda çözümün yapılabilir olandan zor olana doğru ilerlemesi ve yapılabilir olanın devletin vatandaşına onu onore edici jestler yapması olduğunu dile getirmiş. Ardından da gazetelerde yayımlanan alt alta yazılmış yasal değişiklikler listesinden söz etmiş. Kimse alınmasın ama amatörlük intibası bırakıyor.

Açılımı somutlaştırmak
Açılım tartışması DTP’nin kapatılması, DTP’lilerin BDP’ye intikâl etmesi, Abdullah ÖCALAN’ın süreçteki rolü,şiddet tehdidleri ve iç savaş tehlikesi konularına odaklanmış bir şekilde cereyan ediyor. Diyalogdan ziyade birbirini duymayan monologlar demeti... Bu da açılımı ister istemez kapatıyor. Bu giderek kısırlaşan döngüyü nasıl kırmalı? Nasıl siyasete, fevkalade gerekli olan yeni bir soluk getirilebilir? Açılımı ve siyaseti somutlaştıracak, hakiki bir müzakere ortamı yaratacak vetaraflar ile uzmanları işin içine dahil edecek ortak komisyonlar kurulması çare olabilir mi? Zira CHP/MHP dışında kimse ‘açılım olmasın’ demiyor. Reform ihtiyacı ve hak taleplerinin sükûnetle değerlendirileceği çalışma ortamları bugünkü sağırlar diyaloğuna çare gibi duruyor. Bu daha hala yapılabilir ve yapılmalı.

AK parti, bürokrasi, BDP, saf tutmak isteyen diğer siyasî parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları,bağımsız uzmanlar, icabettiğinde Birleşmiş Milletler, Avrupa Komisyonu, uluslararası malî kuruluşlar ve diğer uluslararası uzman kuruluşlardan oluşacak ve konu temelinde çözüm tekliflerini tartışarak politika üretecek hatta yeri geldiğinde uygulayacak komisyonların kurulması üzerinde düşünmeli. Uluslararası uzmanlıklar hem hakem vazifesi görecek hem de çözümün meşruiyetini ve dolayısıyla kalıcılığını garanti altına alacaktır. Komisyonların işleyişi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti girişiminin ilk aşamasında olduğu gibi, sivil aktörler, yerel yönetim ve merkezî yönetimden oluşan tarafların eşit olarak masaya oturacakları şeklinde cereyan ederse etkisi artacaktır. Bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla ilk safhada şu beş temel komisyon kurulabilir: Af ve Eve Dönüş Komisyonu; Eğitim Komisyonu; Bölgesel Kalkınma Komisyonu; Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu; Silahsızlanma Komisyonu. Bu komisyonlara siyasî aktörlerin ve bürokrasinin dışında kimler katılabilir? Yine adı geçenlerle sınırlı olmaksızın akla gelenler şunlar:
Af ve Eve Dönüş Komisyonu: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Cenevre ve Ankara Eğitim Komisyonu: AGİT Oslo Tavsiyeleri uzmanı Bölgesel Kalkınma Komisyonu: Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu, TOBB Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu: Güney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu (TRC) uzmanı, 78’liler VakfıSilahsızlanma Komisyonu: Umut Vakfı, IRA’nın bireysel silahları konusunda başarıyla çalışmış ve Martti AHTİSAARİ’nin de bir ara başkanlık ettiği Uluslararası Bağımsız Silahsızlanma Komisyonu (IICD) Barış dilini daha yeni öğrenen ve sorun çözmeyi sorunların sonuçlarını çözmek sanan Türkiye bu meseleyi uluslararası uzmanlıktan yararlanmadan çözemez.
İngiltere dahi İRA meselesinde bu uzmanlıklardan yararlanmada bir beis görmedi. İşte AK partinin sevdiği ‘Küresel düşün, yerel hareket et’ şiarını uygulamak için altın bir fırsat. Mahmur’dan dönüşte BM ile düşünülen eşgüdüm anlamlı bir pilot proje olabilir.