AB BAŞKENTİNDEN Suat Lemi ŞİŞİK
TÜGİAD Brüksel Temsilcisi
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve vizeler
 
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak en büyük sorunumuz yurtdışına çıkmak istediğimizde önümüze çıkan engeller. Daha ilk olarak kendi ülkemizde yurtdışına çıkış harcı ödememiz gerekiyor. Ödemesi ayrı, ödemeye çalışması ayrı problem. Cüzi bir düzeye indirilmiş olmasına rağmen zaman ve enerji kaybı yeter.
Daha sonra tabii ki gideceğimiz ülkeye giriş için vize alma derdimiz. Dünyada 200’e yakın ülke bulunuyor ve bunların yarısından fazlasını ziyaret etmek için vize almamız gerekiyor. Geri kalanların bazılarına bir kısmı için vizeden muafız, bir kısmı için ise vize almak kolay. Bu kolay gruptaki ülkelere girişte sınır kapılarında ücret karşılığı vizemizi alabiliyoruz. Ama geri kalanlarına vize almak için özellikle bu ülkeler Avrupa Birliği ülkeleri veya Amerika Birleşik Devletleri ise bin dereden su götürmemiz gerekiyor.
Kapıda vize alarak gidebildiğimiz ülkelere örnek olarak KARDEŞ ülke, TEK millet, İKİ devlet, olarak konuştuğumuz ama pratikte vizesiz bile gidemediğimiz Azerbaycan’ı vermek istiyorum. Bu KARDEŞ ülkeye gidebilmek için önceden vize almamız gerekiyor. Ama KARDEŞ olduğumuz için örneğin uçaktan indiğinizde havaalanında vizemizi alabiliyoruz. Biz KARDEŞler saatlerce vize almak için kuyrukta beklerken Azeri KARDEŞlerimizin can kardeşi RUS vatandaşları ellerini kollarını sallayarak bu ülkeye girebiliyorlar.
Biz KARDEŞ TÜRK olarak önce sıraya girip pasaportumuza damga vurdurup, vize almak için diğer kuyruğa giriyoruz. Bu kuyrukta sıra gelirse (çünkü yandan deste deste pasaportlar kuyruğunda beklediğimiz gişelere girer, işlemleri yapılır ve çıkar, biz beklemeye devam ederiz), uçaktan ilk inen kişi de olsak nedense en sona biz kalırız, pasaportumuzu yandan göndermemişsek. Kuyrukta beklerken, detaylı bir form dolduruyoruz, ortalıkta gezinen fotoğrafçıda vesikalık fotoğraf çektiriyoruz. Sıra bize gelince yine KARDEŞ olduğumuza seviniyoruz. 100$ veya 100 euro değil, T.C. vatandaşı KARDEŞ olarak sadece 10$ ödemimiz gerekiyor. Vizemizi aldıktan sonra bir kez daha pasaport kuyruğuna girip KARDEŞ polise vizemizi göstermemiz gerekiyor.
KARDEŞ polis, bize Schengen bölgesine girerken yapılan sorgulamaları aratmayacak sorular soruyor. Üzerine de ekliyor: ”Biz sizin ülkeye girerken vize almamıza gerek yok!”...... Diyelim ki uçağınız sabaha karşı 4 civarında indi, siz de şanslıysanız sabah kahvaltısına doğru havaalanından çıkıyor olabilirsiniz.
Bu işin KARDEŞ olan versiyonuydu, bir de kardeş olmayan versiyonlarını düşünün. 1986’da Interrail ile yakın bir arkadaşımla seyahat etmeden önce kendisinin Hollanda’ya vize alması gerekiyordu. Günlerce süren şu belgeyi de getirin, bu belgeyi de getirin diyaloğunun sonunda arkadaşımdan “şayet Hollanda’da ölürse, cenazesinin orada kalmayacaüına dair bir taahhütname” istediklerinde arkadaşımın elindeki dosyayı suratlarına fırlatıp, vizelerini de istemediğini ve pasaportunun iadesini talep ettiğini hatırlıyorum. O zamanlarda sinirimizi gösterme şansımız vardı, şimdi kalın cam gişelerin arkadasındakiler sizi dinlemiyor bile.
Eminim hepimizin benzer öyle çok kötü anısı vardır ki, hepsini toplayıp bir araya getirsek, bırakın kalın bir romanı, 22 ciltlik ansiklopedi yayınlayabiliriz.
Schengen rezaleti bütün hızıyla devam ediyor. Belçika’ya gelirken check-in sırasında vizeniz kontrol ediliyor, sonra uçağa binmeden önce vize ve pasaportunuzun FOTO⁄RAFI çekiliyor ve uçaktan inince daha uçağın kapısında polisler pasaportunuzu kontrol ediyor! Bu AŞA⁄ILAYICI uygulamanın sebebini sorduğumda, polis çok bozuluyor (Avrupalıları nasıl eleştirebilirsiniz, ne haddinize ki) ve uçağa binenlerden bazılarının pasaportlarını uçağın tuvaletine atıp, iltica talebinde bulunduklarını; bu nedenle de böyle bir kontrol yapılmasının şart olduğunu söylüyor. Suç yine bizim, saçma maddeleri ile Belçika mülteci yasalarının değil. Sonra pasaport kontrolde tekrar niye geldin, nerden geldin, nereye gidiyorsun, nerede kalacaksın, tanıdığın var mı, otel rezervasyonunu göster, kredi kartını göster, dönüş uçak biletini göster, vs, vs soruları yanıtlayıp BIENVENUE en Belgique!
AB tam üyeliğine aday T.C. vatandaşlarının AB ülkelerine seyahatlerinde vizeden muaf olmaları çok uzun bir süre önceden başlamış olmalıydı. Aday bile olmayan bütün Balkan ülkelerinin vatandaşları 3 aya kadar olan seyahatlerinde AB ülkelerine ellerini kollarını sallayarak gidebiliyorlar. Türkler? Yok olmaz! Sebep, Türkiye Cumhuriyeti mülteciler ile ilgili anlaşmayi imzalamadı. Peki buraya kadar tamam diyelim. Simdi T.C. bu anlaşmayı imzalıyor, ama AB ülkeleri anlaşmanın imzalanması karşılığında T.C. vatandaşarıa yine de vize muafiyeti tanımak istemiyor. Vize verilmesinin kolaylaştırılmasını öneriyor!
Artık saçmalıkların ve çifte standartın alasının en mükemmel örneklerini veren Avrupa Birliği’ne diyecek bir söz bulamıyorum. Üstüne üstlük Türkiye’nin komşuları ile imzaladığı karşılıklı vize muafiyeti anlaşmalarını da eleştiriyor AB! Hem Türk vatandaşlarına bu konuda bir perspektif bile sunmuyor, hem AB’ye olan seyahatlerimize ambargo koyuyor, hem de dünyanın geri kalanına da yaptığımız seyahetlerde de vatandaşlarımızın rahatlığından rahatsızlık duyuyor. Buna sadece saçmalık denir, başka bir şey denmez.
Şimdi bütün bunlar yetmezmiş gibi Yunanistan, karayolu ile yasadışı yollardan Yunanistan’a girişleri engellemek icin Türkiye ile olan sınırına duvar inşa etmeyi planlıyor. Kendilerini ve özellikle de sayın PAPANDREU’yu bu konuda tebrik ediyorum. Yunanistan’a yasadışı yollardan girişler en çok denizyolu ile mi yoksa karayolu ile mi olmaktadır?