Tunay AKOĞLU

Yirmibirinci yüzyıldaki Dünya’da Türkiye’nin yeri
 
Son yıllarda, yeni başlayan yirmibirinci yüzyılda ve özellikle sosyo-ekonomik, politik ve askeri alanlarda neler olabileceğini dünya çapında ön görmeye çalışan ve bu konularda çeşitli senaryolar kuran ve tahminleryürütenbirçok araştırma yayımlandı. Bu araştırmalarda Türkiye’nin özel bir yeri olduğu göze çarpıyor.
Elbette ki, tanımı ve niteliği nedenleri ile sınırlı kalacak bir yazı çerçevesinde bütün bu araştırmaları değerlendirmek ve özetlemek olanak dışıdır. Ancak, şimdiye kadar yayımlanan, en çok dikkat çeken ve popüler bazı kitaplardan esinlenerek Türkiye’nin içinde bulunduğumuzyüzyıl boyunca ( yani önümüzdeki 90 yılda ) Dünya çapındaki yerini ve muhtemel rolünü genel hatları ile ortaya koyan kaynakları ele almak anlamlı olabilir ve ilgi çekebilir.
Böyle bir yaklaşım, Türkiye’nin gelecekteki jeo-politik ve stratejik rolünü; sosyal, ekonomik, politik, teknolojik, çevresel ve askeri yönleri ile araştıran uzman ve kuruluşlara da yararlı olabilir.
Bu yazının gayesi de esasen budur.
Geçenyüzyılda, özellikle Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, Türkiye’nin uluslararası alandaki yeni yeri ve rolü daha çok ulu önder Atatürk’ün biyografyaları çerçevesinde ele alınmıştı(Lord J.P.D. Kinross , B. Lewis,Ch. Chambrun, P. Dumont, W. Sperco, A. Mango, Benoit-Méchin,G. Danielgibi yazarlar).

Bunun yanı sıra, Orta Doğu ve Ön Asya ile ilgili araştırmalarda Türkiye’ye ağırlık verildiği de göze çarpmaktadır,(Said, Bibl. 1). Osmanlı uygarlığını ‘’durmuş uygarlıklar’’ arasında sayan tanınmış ‹ngiliz tarihçisi Toynbee,daha sonra Türkiye Cumhuriyetine olumlu bir gözle bakmaktan kaçınamamıştır. ( Toynbee, Bibl. 2).

Aynı açıdan bakınca,Daniel Yergin’in eseri (Dünya tarihine petrol kaynakları ve politikaları açısından bakış), Osmanlı ‹mparatorluğu’nun son dönemlerinde izlediği Orta Doğu politikasının olumlu yönlerini ortaya koymakta ve dış düşmanlarının (‹ngiltere ve Fransa ) bu politikayı nasılkendi çıkarlarına göre etkilediklerini göstermektedir, (Bibl. 3).

Fukuyama (Bibl. 7), modern Türkiye’nin ‹slam Dünyasındaki tek liberal demokrasi olduğunu belirtmekle kalmayıp, ‘’Kemalist Türkiye’nin’’ diğer ülkelere nasıl örnek olduğunun da altını çizmektedir.

Kennedy(Bibl. 5 ve 6) ise, Türklerin 1500 – 2000 yılları arasındaki beş yüzyıllık dönemde Dünya politikasında nasıl önemli bir rol oynadıklarını göstermekte ve Türkiye’nin 21. yüzyıldanüfus, iş gücü kaynakları ve coğrafi konumu (Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Balkanlar) ile ilgili olarak ne kadar dikkat çekici bir rolü olduğunu da ortaya koymaktadır.Türkiye’nin çok önemli coğrafi konumu daha sonra G. Friedman başta olmak üzere diğer bir çok araştırmacı tarafından da belirtilmiştir.

H. Kissinger (Bibl. 8), dünya diplomasi tarihinde Türklerin oynadığı önemli role de değinmekte ve Türkiye’nin Sovyetler Birliği çözüldükten sonra izlediği Orta Asya politikasının üzerinde durmaktadır.

Bütün bu araştırmalardan ortaya çıkan en önemli nokta, Türkiye’nin geçmişinin uluslararası ilişkilerde ve dünya çapında etkin bir yeri olduğudur.

Gelecek açısından bakılırsa, Türkiye’nin yüz ölçümü, iş gücü göçünü, insan gücü ve genç nüfus büyüklüğünü, su başta belirli tabii kaynaklarını vs.’yi kapsayanönemliboyutlarda yeni yaklaşımları olmasıgerekli gözükmektedir, ( Kennedy; Bibl. 6).

Huntington ( Bibl. 9)’nun öngördüğü senaryo; Sırpların, Yunanlıların ve Bulgarların Türkiye’ye saldırabileceklerini tahmin ederken; G. Friedman (Bibl.13), Türkiye’nin önümüzdeki elli yıl içinde Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya’da en önemli bir ülke olacağını ön görmektedir.

Dikkatle bakılırsa, Kennedy’nin (Bibl. 6) ve Hungtington’un (Bibl. 9) öngördükleri senaryoların bir bakımdan Friedman’ın senaryosuna temeloluşturduğu ortaya çıkmaktadır, aralarında farklılıklar olmasına rağmen.

Türkiye’nin gelecekteki dünya çapındaki yeri ve rolü açısından en önemli senaryolar G. Friedman ile A.F. Krepinevich’in eserlerinde yer almaktadır, (Bibl. 13 ve 12).

Gerçekten de G. Friedman (Bibl.13), 2050 yılında Türkiye’nin Japonya ve Polonya ile birlikte (ABD, Meksika ve benzeri ülkeler yanı sıra) dünyaçapında bir güç olacağını tahmin etmektedir. Belirli ve ayrıntılı jeo-stratejik verilere ve varsayımlara dayanan bu senaryoya göre Türkiye Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya’yı kapsayan bir etki alanı yaratıp bu alana yayılacak, Karadeniz bir ‘’Türk gölü’’ olacak ve Türkiye’nin Akdeniz’deki nüfuz alanı en azından Adriyatik denizinin tümüne ulaşacaktır. Bu senaryo, jeopolitik araştırma metodlarına dayanmakta ve pek çok ön verileri, tarihi gerçekleri, demografik, sosyo-ekonomik, kültürel ve diğer unsurları gözönüne almaktadır.

G. Friedman’nın eserinde Asya, ABD, Avrupa (AB), Meksika, vs. gibi coğrafi alanlar çok geniş bir araştırma konusu teşkil etmektedir. AB’ye çok kritik bir biçimde bakan aynı yazara göre, çöküş ve çözülme içinde olan Avrupa’nın dünya çapındaki rolü gittikçe azalacaktır. Gerçekten de, önümüzdeki 90 yılıiçerensenaryolarda AB’ye fazla önem ve yer verilmediğigöze çarpmaktadır. Bir çok strateji uzmanları AB’nin kendi iç yapısından kaynaklanan nedenlerle global anlam ve kapsamdaki etkisi ve rolünün düşeceğikanısındadır.

Türk okurlarının şüphesiz tanıdığı bu kitap, ayrıntılı tahminlerle, yirmibirinciyüzyılın dünyasını ortaya sermekte ve bu dünyada Türkiye’ye çok önemli ve anlamlı bir rol ön görmektedir.

Küreselleşme konusundaki geniş araştırmaların- özellikle Th. Friedman, Bibl. 10 ve 11 – yukarıdaki senaryoları desteklediklerini belirtmek de mümkündür.

Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz yüzyıla, geçmiş dönemlerden de daha yoğun olarak, ABD’nin hakim olacağı açıklıkla öngörülmektedir. Ancak, ABD’nin tüm batı uygarlığını etkileyen sosyo-ekonomik, kültürel, teknolojik ve etik-moral özelliklerinin gelecek yıllarda daha da materiyalist, bencil, robotik, uzay enerjisi kullanımına ağırlık veren yeni nitelikleri kazanması dabeklenmektedir, ( Bibl. 4 ).

Krepinevich’in çok ilginç kitabı( Bibl. 12) en geç 2017 yılına kadar uzanan yedi alternatif senaryoyu içermektedir:

1. Pakistan’ın çökmesi ( Pakistan – Hindistan nükleer savaşı, Pakistan’nın Afganistan’a dönüşmesi ),

2. ABD’nin teröristlertarafından düzenlenen nükleer saldırıya uğraması,

3. Pandemic ( ABD açısından , dünya çapında salgın hastalık),

4. Üçüncü Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’da başlaması,

5. Çin’in, Formoza’yı‘’Ana Vatana’’ katması amacı ile Üçüncü Dünya Savaşını başlatması,

6. Küresel ekonominin çökmesi,

7. ABD’nin Irak’tan tamamen çekilmesi sonucu, fiiitlerin güney Irak’ta, Kürtlerin Kuzey Irak’ta hakimiyet kurmaları. Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi. Rusya, Çin ve ‹ran’ın birarada ve şiitlerle işbirliği içinde tüm Irak’ta söz sahibi olmaları.

Aynı yazar, daha çok ABD stratejileri ve askeri ve savunma politikalarını temel alarak, “Pentagon”nun ve Amerikan “Intelligence Community”sinin gelecekte yepyeni stratejiler tanımlamasını da gerekli görmektedir. Öne sürdüğü yedi alternatif senaryoya dayanarakKrepinevich, kitabının sonuç bölümünde, ABD’nin bugünkü küresel stratejik yaklaşımlarına çok kritik bir gözle bakmakta ve bu konuda yeni önlemler teklif etmektedir.

Yukarıdaki çeşitli yazarların senaryolarında dikkati çeken diğerbir nokta da, yapılan bütündünya çapındaki tahminlerde;‘’Sokak kabadayısı’’ülke veya devletlerin ve‘’devletler dışı’’ terör örgütleri ve gruplarının önümüzdeki yıllarda uluslararası gelişmelerde gittikçeartan rolleri olacağıdır.

Yukarıda aktarmaya çalıştığımız tahminler ve öngörülen çeşitli alternatif gelişmeler, özellikle ‘senaryo’ve ‘strateji’ kavramlarına dayanmaktadır. Buiki kavramın,genelde kabul edilen tanımına göre; senaryolar geleceği öngörmez, sadece gelecekte hangi tür değişimlerin olabileceğini tartışır ve ne tip önlemleri almak gerekeceğini ortaya koyar.

Strateji ise, sınırlı kaynakları arzu edile