MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
Türkiye İle ABD Arasında “Büyük Pazarlık”
 
2000 yılında iktidara gelen ABD’deki yeni muhafazakar iktidarın düşünce yapısı ve dünyaya bakış açısı ile 11 Eylül saldırıları ardından aynı iktidarın global güvenlik anlayışındaki değişim Türkiye- ABD ilişkilerinde de önemli bir dönüm noktası hatta kırılma noktası oluşturmuştur.

ABD yönetiminin 21. yüzyıl için kendi çıkarları açısından en önemli tehdit olarak algıladıkları radikal İslam ve İslami terör ile mücadele konusundaki stratejilerinde Türkiye için farklı bir rol biçilmesi ilişkilerdeki sıkıntının ilk kaynağı olmuştur. Türkiye için o güne kadar hiç telaffuz edilmeyen ılımlı İslam ülkesi sıfatı kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca Türkiyedemokrasi ile İslam’ın bir arada yürüyebildiği yegane ülke olarak İslam dünyasına gösterilebilir bir model olarak görülmeye başlanmıştır. ABD ve İngiltere için Türkiye, radikal İslam tehdidi ile başlattıkları savaşta adeta yeni biçilen ılımlı İslam rolü ile bulunmaz bir nimet haline gelmiştir.

Bu süreç içinde ABD ile ikinci önemli sıkıntı kaynağı ise Irak harekatında yaşanan tezkere olayı oluşturmuştur. ABD’nin Irak harekatı sonrasında Irak’ta ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin hemen tamamı da Türkiye ABD ilişkilerini olumsuz etkileyen sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Bugün ise Türkiye ile ABD arasında bir “büyük pazarlık” sürecinin eşiğine gelinmiştir. ABD açısından Irak harekatı öncesinde ortaya konulan büyük Orta Doğu projesi hedeflerinden hemen hiçbirine ulaşılamamıştır. Irak’ta istenilen istikrar ve bütünlük sağlanamamış ve iç çatışmalar önlenememiştir. Ortadoğu genelinde Irak’taki SünniBaas rejiminin yıkılması ardından İran’ın Şii ağırlığı artmış ve tüm dengeler bozulmaya başlamıştır.

ABD böyle bir ortamda 2008 başkanlık seçimleri öncesinde Irak’ta yeni bir strateji izleme zorunluluğuile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu stratejinin temelini de Irak’taki koalisyon güçlerinin geri çekilmesine ilişkin bir plan ve takvimin uygulamaya konulması oluşturmaktadır.

ABD, bu oluşturacağı stratejiyi hayata geçirirken Türkiye ile de bir büyük pazarlık içine girecektir. Bu pazarlığın ilk emareleri Irak’taki koalisyon güçleri komutanı Petraues’in hazırlayarak Eylül ayı içinde yönetime sunacağı Rapor ile ortaya çıkacaktır. Bu Rapor yeni stratejide askeri açıdan Türkiye’yi bir ortak mı, yoksa bir risk unsuru olarak mı görecektir, Türkiye açısından Raporun en önemli tespitini bu oluşturacaktır.

Türkiye ile ABD arasındaki büyük pazarlığın başlıca konularını ise Irak’ın geleceği, Kuzey Irak’ın geleceği, K.Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması ve yaşaması, Kerkük’ün statüsü, K.Irak petrol ve doğalgaz kaynaklarının Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara açılması,ABD’nin çekilmede Türkiye’yi kullanması, ABD birliklerinin bir bölümünün K.Irak’ta sürekli olarak konuşlanması ve/veya Türkiye’de konuşlanması PKK ile mücadele, Türkiye’deki Kürt konusu ve İran’a karşı ortak tutum benimsenmesi konuları oluşturacaktır.

Tüm bu konularda yapılacak pazarlık göstermektedir ki ABD’nin Irak’tan çıkışı girişinden çok daha zor olacaktır ve Türkiye ABD ilişkileri 1 Mart tezkeresinde yaşanan kırılmadan çok daha şiddetli kırılmalar yaşayabilecektir.

ABD’nin Irak’tan çekilmeye başlaması ile birlikte Irak’ta dağılma kaçınılmaz görülmektedir. Önemli olan bu dağılmanın esnek bir federatif yapı içinde veya yumuşak bir dağılma (iç çatışma olmadan) şeklinde gerçekleşmesidir. Türkiye böyle bir dağılmaya karşıdır ve ABD ile ilk karşıtlıkbu noktada oluşacaktır.

ABD çatışma ile veya yumuşak bir dağılma olasılığı karşısında Irak’taki varlığını kuzey Irak’taki Kürt topraklarında sürdürebilecektir. Bu nedenle ABD’nin orta uzun vadede Irak’taki kalıcı müttefiki Kürtler olacaktır. Bu kaçınılmaz seçenek Türkiye ile ABD arasındaki pazarlığın en kritik noktasını oluşturacaktır. ABD orta uzun vadede bölgedeki varlığını sürdürebilmek için bir Kürt devletinin oluşumuna ihtiyaç duyarken (ve desteklenen) Türkiye böyle bir devletin kurulmasını kendi toprak bütünlüğü ve geleceği açısından en büyük tehdit olarak görmektedir.

ABD’nin bu konudaki isteği, Türkiye’nin K.Irak’taki Kürt oluşumuna sahip çıkması, ikili ilişkileri geliştirmesi, sorunların diyalog ile çözülmesi ve K.Irak doğalgaz ve petrolünün Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara ulaştırılmasıdır.

Türkiye ile ABD arasındaki büyük pazarlığın üçüncü önemli konusu ise ABD askerlerinin Türkiye üzerinden çekilmesi, bir kısım birliğin Türkiye’de konuşlanması (geçici olarak) ve yine bir kısım birliğin de Kuzey Irak’ta sürekli sağlanacak askeri üslerde kalmasıdır. ABD’nin bu taleplerinin Türkiye açısından kabul edilmesi ve karşılanması çok sıkıntılı olacak taleplerdir. Türkiye’nin bir Kürt devletinin kurulmasına karşı hassasiyeti en üst noktada iken ABD askerlerinin ve mühimmatının K.Irak’ta ve Türkiye’de konuşlanmasına sıcak bakılması mümkün gözükmemektedir. ABD askerlerinin, Türkiye üzerinden çekilmesinde geçiş görevi görülmesi ise kısmen karşılanabilecektir.

Türkiye ile ABD arasındaki büyük pazarlığın diğer önemli unsurunu ise İran ile ilişkiler oluşturacaktır. ABD’nin Irak’tan çekilmeye başlaması ile birlikte Irak’ta İran’ın ve Şii hakimiyetinin artması riski bulunmaktadır. Bu nedenle ABD Irak’ta İran’ı dengeleyen bir yapı oluşturmayı hedeflerken bu konuda Sünniülkelerin (S.Arabistan, Mısır, Ürdün) desteğini almayı (bu ülkelere yeni ve kapsamlı bir silah satışı da sağlanıyor) planlamaktadır. İran’a karşı oluşturulan bu denge içinde Türkiye kritik önem taşımaktadır. ABD, Türkiye’nin de kendisi ile birlikte İran’a karşı cephede yer almasını isteyecektir.

Türkiye için ABD ile İran’a karşı aynı cephenin içinde yer almanın tek koşulu ABD’nin bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermemesi olacaktır. Bu koşulun yerine getirilmesi olasılığı değerlendirildiğinde Türkiye’nin İran’a daha yakın olacağı görülmektedir.

ABD’nin yeni muhafazakar iktidar döneminde Türkiye-ABD ilişkileri önemli ölçüde sarsılmıştır. ABD’de yeni muhafazakarlar iktidarının sonuna yaklaşılırken, Türkiye ile ABD tarihi ve kritik bir büyük pazarlığın eşiğinde bulunmaktadır. Pazarlığın sonuçları ve ulaşılacak mutabakatTürk-ABD ilişkilerinin ve Ortadoğu’nun geleceğinibelirleyecektir. Belki de en önemlisi Türkiye’nin geleceğini etkileyecektir.