TAYFUN BAYAZIT

Türkiye Reformları Gerçekleştirdiği Zaman Refah Düzeyini Daha İleri Boyutlara Taşıyacak
 
Geçtiğimiz aylarda Dışbank’ı bünyesine katarak Türkiye’de de hizmet vermeye başlayan Fortis’in 50’den fazla ülkede varlığı var. Bazı yerlerde temsilcilik ofisi olarak, bazı yerlerde ticaret merkezleri olarak, bazı yerlerde de Dışbank gibi tam servis veren banka şeklinde varlığını gösteriyor. Sigortacılık, leasing, factoring açısından Avrupa’nın en büyük 5 kuruluşu içinde.
 
Büyüme stratejisi izleyeceğinizi belirtmiştiniz, bu ülke sathında mı olacak yoksa belirli bölgeler daha ağırlıklı olabilir mi? Öyle iseler hangi bölgeler ağırlıklı olabilir, 2007 itibariyle kaç şubeye çıkmayı hedefliyorsunuz?

Öncelikle Türkiye stratejisinden bahsedeyim. Nisan ayında bankanın çoğunluk hissesinin alınmasıylailgili anlaşma imzalandı. SPK’dan, Rekabet Kurumu’ndan, BDDK’dan izinler alındı ve süreç 4 Temmuz’da tamamlandı. Görüşmeler başladığı andan itibaren biz iç planlarımızı tekrar gözden geçirmeye başladık, ne yapabiliriz, önümüzdeki 5 yıllık plan nedir ona baktık. Bizim zaten büyüme hedefimiz vardı, arkamıza Fortis’in sermaye gücünü de alarak planlarımızı genişlettik. Şu anda 183 olan şube adedimizi önümüzdeki 5 sene içersinde 300 adede çıkarma hedefimiz var.Şube, bankada ürün dağıtımını sağladığından dolayı satış için en önemli olan unsur, ama tek değil. Bunun yanısıra internet, telefon bankacılığı gibi alternatif dağılım kanallarını da daha fazla geliştirmeyi amaçlıyoruz. Fortis ile uyum sürecini bu kadar çabuk geçmemizin bir önemli nedeni de Fortis’in iş yapma biçimi, iş kodları tanımı, bizim daha önce kendimiz için tanımlamış olduğumuz sisteme çok benziyor olması. Çok uluslu şirketler, küçük ve orta boy işletmeler, ticari işletmeler ve bireylere yönelik segmentlerin hepsinde büyüme payımız var.Bunu sadece, şubeler ve istihdam edilecek 1700 kişi olarak görmemek lazım, tüm bankacılık aktivitesini Türkiye çapında büyütmek gibi bir plan var. Bizim zaten daha önce yapmış olduğumuz bu 300 şubeye çıkma planları içersinde, nerelerde yer almamız gerektiğiyle ilgili düşüncelerimiz vardı. Doğal olarak mali kuruluşların yer almak istedikleri yerler, refah birikiminin ve ticaretin yoğun olduğu yerler. Bizde ülke sathında şube ağını tamamlamak için şubeler açacağız. Bu Türkiye açısından olan bir gelişim. Fortis için de önemli bir giriş yeri ama tek değil. Fortis’in 50’den fazla ülkede varlığı var. Bazı yerlerde temsilcilik ofisi olarak, bazı yerlerde ticaret merkezleri olarak, bazı yerlerde de Dışbank gibi tam servis veren banka şeklinde varlığını gösteriyor. Sigortacılık, leasing, factoring açısından Avrupa’nın en büyük 5 kuruluşu içinde. Türkiye ile ilgili planlar bunlar.

Özellikle bireysel kredilerde kıyasıya rekabet var. Siz nasıl bir politika izleyip bireysel müşteri kazanmayı düşünüyorsunuz?

Rekabet bu piyasada en zor zamanlarda da vardı. Nispeten istikrarın olduğu, önümüzü gördüğümüz ortamlarda muhakkak pazar payı kapma yarışı olacak, bankanın bu yarışın dışında kalması mümkün değil. Şu anda bireysel kredilerin konut kredisi kısmında, daha önce de kredi kartları kısmında ciddi bir rekabet gördük. Bankalar agresif bir pazarlama tekniği uyguladılar. Bu rekabet içinde biz de müşteriye katma değer sağlayacak, daha kaliteli servis sunacak, fiyat açısından en avantajlı koşulları içerecek paketleri sunmaya çalışıyoruz. Arkamızda Fortis olmasından dolayı uluslararası ağının, ürünlerle ilgili bilgi birikiminin ve deneyimin getirdiği bir takım avantajlar var. Fortis bugün Belçika’da bireysel bankacılıkta %35 pazar payı olan bir kuruluş. Tabi Belçika pazarı büyümüyor ama Türkiye geçen 3 sene içersinde %8 büyüdü, önümüzdeki senelerde %5 ortalamanın üstünde büyümesi olası. Böyle bir pazarda daha çok pay alabilmek çok ciddi planlamayı, iş performansını, ürün planlamasını gerektiriyor. Fortis’in bankasının bulunduğu en yakın ülke Polonya. Türkiye ile Polonya arasındabir boşluk bıraktı denebilir. Kıta Avrupası bankaları adım adım şöyle yaklaştılar: Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere gibi yerlerde oluşan finans merkezleri, yeni Avrupa dediğimiz, AB uyum süreci içinde mesafe katetmiş ülkelerde bankalar satın aldılar. Mesela Çek Cumhuriyeti’nde bunu çok sık yaşadık. Bugün Çek Cumhuriyeti’nde bankacılık sisteminin %90’dan fazlası yabancıların elinde. Macaristan, Polonya, Romanya, Bulgaristan bunun benzeri yerleri, Türkiye’de önemli bir varlığa sahip bir kuruluş olarak Fortis’in bu yöreye, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Ukrayna, Kıbrıs ve Malta’yı da dahil edecek bir yöre tanımı yapıldı. Burası 5. bölge olarak tanımlandı. Bu bölgede sadece Yunanistan’da bir temsilcilik ofisi var, gelecek sene ortasına doğru şubeye dönüştürülecek, ama diğer yerlerde de yine ticaret merkezleri açma ve banka şubeleri satın ama projeleri var.

KOBİ’ler ile ilgili nasıl bir yaklaşımınız olacak, KOBİ müşterileri açısından kendinizi yeterince örgütlenmiş buluyor musunuz? KOBİ’ler için özel risk/kredi değerlendirme sistemleri geliştirdiniz mi veya geliştirmeyi düşünüyor musunuz?

Biz küçük-orta boy işletmelere dinamik girişimciler diyoruz. Türkiye’de ihracatın, istihdamın, üretimin çok önemli bir kısmını sağlayan bu kesim aslında bankacılık sisteminden randımanlı olarak yararlanmıyor. Bu birdenbire oluşmuş bir durum değil, nedenleri var. KOBİ kesimine baktığınız zaman, bankacılık sistemi, kredi erişimi olabilecek bilanço yapısı, şeffaflık, yönetişim, vs. açısından hala eksikler var. Zaman içersinde bunlar iyileştikçe bankacılık sektörü KOBİ sektörünü daha iyi anlayıp ihtiyaçlarına cevap verebilecek. Bugün çok büyük kurumlar ortalama 9, daha orta boy işletmeler 5-6, küçük işletmeler ise 1-2 bankayla çalışıyorlar. Ciddi bir şekilde de bankayla hakkını vererek çalışmayan bir kesim var. İlk girişimimiz daha ziyade servise yönelik oldu, yani KOBİ’leri bankayla çalışmaya yöneltecek, teknolojinin nimetlerinden yararlandıracak, hayatlarını kolaylaştıracak bir takım ürünleri geliştirmekle işe başladık. Daha sonra nakit akışlarını görüp, ihtiyaçlarını tamamladıktan sonra kredilerle ilgili de girişimlerimiz oldu.KOBİ tarafında çok ciddi potansiyel olduğunu görüyorum. Bizdeki KOBİ yapılanması eski Doğu Avrupa’dakinden çok değişik. Orada kapitalist sisteme süratle geçildiği için gelişmiş bir ticaret ve sanayi kültürü yok. Bizde ise yıllardır varolan, en zor zamanlarda bile hayatını sürdürmüş bir KOBİ kesimi var. Aslında bugünün KOBİ’leri, yarının büyük şirketleri. Eğer doğru stratejileri benimserlerse, jenerasyon arasındaki geçişler doğru yapılabilirse, kurumsal yönetim ilkelerini benimseyip şirketlerini büyütmeye yönelik yapılanma temellerini doğru atarlarsa bizim için çok önemli ve üstünde durduğumuz bir sektör olur.

TL mevduat bazınızı nasıl arttırmayı düşünmektesiniz? Bunu yapmak için ne düzeyde maliyet artışı öngörüyorsunuz?

Gelişmiş ülkelerde rekabet sadece faizde oluşmuyor, asıl hizmet kalitesinde, ürün çeşitliliğinde oluşuyor. Bizde neden bugüne kadar faize odaklandı ve de neden mevduat sistemi içersinde güdük kaldı? Toplam tasarrufların mali sektör içersindeki payı Avrupa’ya göre son derece düşük. Bunun sistemde güdük kalmasının nedeni kamu, borçlanma açısından bu piyasalarda o kadar baskın, o kadar talepkar ki tasarruf açısından çok fazla enstrüman gelişmedi. Kamu borçlanma gereksinimi açısından çıkarmış olduğu çok kısa vadeli likit vergi avantajı olan hazine bonosu, devlet tahvili gibi enstrümanlar her zaman mevduata rakip oldu.Kamu bankaları da kamu finansmanına yardımcı oldukları için fiyat rekabeti oluşturdular.Dolayısıyla tasarrufçunun tercihiaçısından kamu bankaları önemli bir rekabet avantajı sağladı. Şimdi olay değişiyor, enflasyon, reel faizler düşüyor, kamunun borçlanma gereksinimi önümüzdeki 2-3 yıl içersinde bayağı azalacak. Bu yeni ortamda ürün çeşidi ve servis kalitesi daha fazla ön plana çıkacak. Bu açıdan bankacılık sisteminde tasarruf artacak, bu da daha değişik ürünlerin pazarlanmasına ön ayak olacak.

Kurumsal müşterilerde nasıl bir strateji izlemeyi planlıyorsunuz? Büyük projelere (özelleştirme, vs) finansör olmayı düşünüyor musunuz?

Şu anda ele aldığımız birkaç proje var. Bunu sadece özelleştirme olarak görmemek lazım. Özel sektördeki firmaların da yatırım açısından çok daha değişik kredilere ihtiyaçları var. Şimdiye kadar bunlar çok kısıtlıydı. Ya Türkiye’deki bir takım özel fonlama olanakları olan yatırım bankaları ya da ülke