EKONOMİK FORUM Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU
Trakya Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi
Korumacılık mı geliyor?
 
Genelde gelişen ülke olarak adlandırılan ülkeler birer birer global krizin etkileri gittikçe artan oranda hissetmeye başladılar. Asya-Pasifik bölgesinde Filipinler ve Tayland ekonomilerinde büyüme hız keserken, Hong Kong, G.Kore, Tayvan, Singapur veMalezya’da tüm yıl negatif bir büyüme tahmin ediliyor. Avrupa bölgesinde ise Rusya derinleşen bir durgunluk yaşarken; Ukrayna, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye için yine tüm yıl resesyon tahmini yapılıyor. Amerika bölgesinde Meksika ekonomisinin keskin bir biçimde zayıfladığı dikkat çekiyor.

Ancak tüm olumsuz gelişmelere rağmen ekonomik büyümeyi pozitif olarak tutabilecek ülkeler de var. Örneğin Çin ve Hindistan yüzde 6-8 arasında bir büyüme düzeyini yakalayacak gibi görünüyor. Olumlu bir büyüme haberi de Brezilyadan geliyor. Brezilya ekonomisinin yüzde 3 düzeyinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Asya ve Afrika’nın bir bölümünde pozitif büyümeyi yakalayacak ekonomiler de var. Ancak eski büyüme rakamları ile karşılaştırıldığında başarısız denilebilecek büyüme rakamları, bu ekonomik konjonktür çerçevesinde başarılı olarak görülüyor.

Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi konumundaki Çin ekonomisi başarı ve başarısızlık konusunda en önemli örneklerden biri. Çin geçen yılın Ağustos ayında inşaat sektöründe başlayan durgunluğun etkisi altına girmişken; bir taraftan da global kredi krizi ve diğer taraftan hızla azalan dünya talebi nedeniyle Kasım ve Aralık aylarında ihracatında büyük çöküntü yaşadı. Dış talepte yaşanan sıkıntının 2009 yılında devam edeceği varsayımı altında Çin ekonomisinin yüzde 6-8 aralığında bir büyüme yakalaması başarı sayılıyor. Çin, GSYİH’nın yüzde 4 oranındaki ek maliye politikası desteğiyle ve gevşek para politikasıyla dış talepten kaybettiğini iç taleple destekleme niyetinde olduğunu her adımda gösteriyor.

Global düzeyde gittikçe derinleşen kriz doğal olarak ülkeleri önlemler almaya itiyor. ABD’inde Obama yönetimindeki yeni kabineden ilk tehdit Çin’e yapıldı. Bilindiği gibi Çin parasını Amerikan dolarına karşı sabit bir orandan bağlarken 2005 yılında bu politikadan vazgeçmişti. fiimdi ise Çin parasının değerlenmesi gerektiği üzerinde duran yeni Amerikan yönetimi, korumacılık önlemlerini gündeme getirebileceklerinin sinyalini de verdi. Eğer “tepki olarak” devam ederse dünyada yeniden korumacılık konusu gündeme gelebilir.

Oysa başta Asya-Pasifik ülkeleri olmak üzere gelişen ekonomilere son 25 yılda korumacılığın kaldırılması yönünde düzenlemeler yaptıranların kendilerinin korumacılığı gündeme getirmesi gibi çelişkili bir durum ortaya çıkabilecek.

Ancak yinede “serbest piyasa taraftarları” bunun olmayacağını, bu krizden “serbest piyasa ideolojisinin” galip çıkacağı konusunda oldukça “emin” bir söylem içindeler. Açıkça ifade etmem gerekirse bu krizden nasıl bir “ideoloji çıkacağını” kestirmek pek mümkün değil. Yani ben “serbest piyasanın kazanacağı” biçimindeki keskin yorumları yapamıyorum. Tarih bize kapitalizmin krizlerden çıkmak için “her şeyin mubah olduğu” biçiminde pragmatik yaklaşımların örneklerini veriyor. Kriz derinleştikçe “aman devlet kurtarsın” feryatları artarken, 1970’li yıllarda olduğu gibi “devletin piyasaya karışmaması gerektiği” biçiminde ideolojik söylemler geliştiriliyor. Sonuçta hangi yaklaşım kazanacak göreceğiz. Ancak bu “biz inandığımız için değil”, kapitalizmin “yeniden kurtulması” için olacak. Daha sonra da bunun üst yapısı kurulacak ve tüm yayın organları ve bilimsel çalışmalarla bu kurtuluşun reçeteleri bizim beynimize pompalanacak. Piyasa veya devlet fark etmiyor, sonuçta kazanan kapitalizm oluyor. Ama her soluklanmanın ardından, yeni taraftarlıklar ortaya çıkıyor. Özelleştirmelere 1980’li yılların başında ilk başlayan ‹ngiltere’nin bu krizde çareyi yeniden devletleştirmede araması bize örnek olmalı. “Bundan sonra korumacılık olmaz, serbest piyasa kazanacak” diyenler de “taraftarlığı” bırakıp korumacılığın olabileceği yönündeki riskleri algılamalı ve buna karşı ülke olarak neler yapabileceğimizi tartışmalı. Yine geç olmadan tabii ki…