SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
Uzlaşma Kültürünü Geliştirme!..
 
Türk toplumunda yaşamın hiçbir alanı içerisinde, uzlaşma denilen el sıkışma alışkanlığı yok. Bu nedenle bizler, tartışma yerine kavga ederiz... Bencilliğimiz o derece gelişmiştir ki, hiçbir konuda, bildiğimiz veya düşündüğümüzün dışında da, başka bilgiler ve düşünceler olduğunu kabul edemeyiz. Böyle bir durumun varlığını düşünmek dahirahatsız edici gelir bizlere. Geri kalmışlığımızın aynasıdır adeta bu durum. Aile hayatımızın, iş hayatımızın, sosyal, hukuk ve ekonomik yaşamımızın dışına itemediğimiz bir hastalıktır adeta bu durum. Hep üstün olma, ben bilirim, ancak ben yapabilirim, ben varsam olur, yoksam asla dürtüsü, kemirir içimizi.

Siyaset denilen yönetme sanatında, bu hastalık daha bir kroniktir bizde. Hiç kimse, kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyen başka hiç bir kimseyi beğenmez, adeta düşman gibi görür. En önemli ortak çıkarlarda aynı şekilde düşünülse bile, farklıymış ve daha iyi düşüncelere sahipmiş gibi yalan da söylenerek, yapay ayrılıklar sürülür sahneye. Seçmenlerin de bu yalanlara inanması istenir. Uzlaşı kültürü gelişmemiş bireylerden oluşan bir topluluk olduğumuz için, Cumhurbaşkanı dahi seçemeyiz. Ortak değerlerimizle oynayarak yandaşlara mesajlar gönderir, böylece bu ortak değerlerimizin bir bölümümüzün gözünde ufalanmasına dahi razı oluruz. Tek amaç, tek istek, ben bilirimdir. En tatlı yoğurt benimkidir. Oysaki yoğurt, ya inek, ya manda, ya koyun, ya da keçi sütünden yapılmıştır. Aslında hepsinin ana maddesi süttür ve aynı şekilde imal edilir. Sadece lezzet farkının sırrı, içerisindeki küçük katkı maddelerinin çeşidinde yatar.

Seçim meydanlarını çeşitli iletişim araçları ile takip ediyoruz. Er meydanına çıkan partilerin hiç birinin gelecek ile ilgili geniş kapsamlı ve tüm toplumu heyecanlandıracak bir tasarısı, bir programı yok. Seçim bildirgelerinde yazdıklar şeyler, laf olsun, torba dolsun cinsinden. Birbirinden kopya ettiklerini üslup farklılığı ile farklıymış gibi topluma yutturmaya çalışıyorlar.

Ülkeyi yönetmeye talip olanların tümü, birbirine kişisel sataşmaktan ve birbirini aşağılamaktan başka hiçbir şey söylemiyor. Kim kendini daha fazla alkışlatırsa, moral düzeltiyor. Meydanlarda birbirini yuhalatarak intikam alma peşinde koşuyor. Hatta bazıları daha ileri giderek, onur makamı olan ve tüm ülkemizi temsil eden Cumhurbaşkanlığı’nı dahi intikam adına tüm değerleri yıkma pahasına yuhalatabiliyor. Kimi meydanlara ip taşıyor, kimi elinde sözleşmelerle dolaşıyor. Kimi endazesiz atıyor, toplumun sıkıntı yaşadığı konuların tamamını ortadan kaldıracağını söylüyor ama nasılını anlatamıyor. Hele bir oy verin ben yaparım…

Kimileri, yeniden iktidar olursam, köstek olacak kurumları özellikle, adalet, silahlı kuvvetler gibi toplumun temel kurumlarını dinamitlemekten çekinmiyor. Kimi türbanı kaşıyor, ayrımcılığı körüklüyor, kimi etnik kökeni, kimi inancı sömürüyor ayrışımı netleştirmeye yardımcı oluyor. Kimi Atatürk’e sığınıyor, sadece ondan medet umuyor…

Hiç kimse ortak sorunlarımıza ortak çözüm bulabilme adına hiçbir şey söylemiyor.

Önümüzde sıra dağlar gibi sorunlar çözüm bekliyor. Ancak herkes büyüklük kompleksi içerisinde en büyük benim bana oy verin diyor ve geri kalmışlığın en büyük göstergesi, tantanayı seçiyor…

En önemli ortak sorunlarımız olan;

Terörde nasıl ortak hareket edilerek birlikte bu beladan kurtulmayı ileri sürmüyor. Topu askere atarak, istesin Kuzey Irak’a girelim diyor ama siyasi iradeyi ortaya koymuyor. Tüm toplumun sarılacağı, bu benimdir diyeceği bir sivil anayasanın nasıl oluşacağını anlatmıyor. Siz beni seçin ben yaparım diyor. Hiç kimse, siyasi partiler yasası, seçim yasası hakkında bir şey söylemiyor. AB işleri ne olacak, toplum bu işten vazgeçmiş gibi duruyor. Nasıl bir yol alınacak? Tık yok. Üniversite sorun. YÖK sorun. İşsizlik sorun. Sağlık sorun. Halk ekonomisi sorun. Dış borç sorun. Eğitim sorun. ABD ilişkileri sorun. Komşuların bir çoğu ile ilişkiler sorun. Ağalık sorun. Aşiretlik sorun. Feodalite sorun. Kadın hakları sorun. İnsan hakları sorun. Sorun üstüne sorun, yaşanan bir ülkede, bunlara çözümleri ortak akılla ve toplumla paylaşarak çözüm yolları aramak varken, dedikodularla çapsız siyaset alışkanlıkları ile 22 Temmuz’da yeni bir seçime gidiyoruz. Tanrı sonumuzu hayreylesin…

23 Temmuz’dan itibaren, en kısa zamanda seçim üstüne seçim yaşanacak ülkemizde. Önümüzdeki bu seçim, hiçbir şeyi çözmeyecek ve bir dizi seçimler sürecine gireceğiz. Yeni parlamento, çok sesli ve renkli olacağa benziyor. Türkiye seçim tarihinin en çok bağımsız milletvekili adayının bulunduğu bir genel seçim yaşıyoruz. Zannederim 750’nin üstünde bağımsız aday seçime giriyor. Bu bile toplumumuzun siyasal arenasında çok önemli sorunların bulunduğunu gösteren en önemli bir sebebidir.

Anayasa Mahkemesi, anayasa paketine yapılan itiraz başvurusunu reddetmiş olduğuna göre referandumu da seçim sayarsak, seçimler süreci ve atışmalar, itişmeler, kakışmalarda çok sıcak bir süreç yaşayacağız.

Eğer uzlaşma kültürüne sahip olabilmiş olsaydık, sorun olarak önümüzde duran bir çok konuyu kolaylıkla aşabilir ve çağdaşlık yolunda epeyce mesafe alabilirdik.