İ. HAKAN YANGIN

Yok Etmek İçin Yetiştirildim Ama Şu Anda Varediyorum
 
Balıkesirli doğumlu Hakan YANGIN, liseden sonra dayısı subay olduğu için subaylığa özenip Deniz Harp Okulu’na girmiş, 1992 yılında elektrik elektronik mühendisi olarak mezun olmuş. Deniz Kuvvetleri’nde özel birlik Su Altı Savunma Grubu Komutanlığı’nda 2 yıl görev yaptıktan sonra SAS grubu komutanlığı sınavlarına girmiş. Yaklaşık 100 subay arasından kabul edilen 3 kişiden biri olarak kursu bitirmiş. Eğitim alıp göreve başladıktan sonra 1995 yılında, SAS Tim Komutanı olarak yurtdışı ve yurtiçi görevlere gitmeye başlamış. Bazıları gizli bazıları özel görevlerde; su altı ve su üstü bomba uzmanlığı yapmış.
 
Deniz Harp Okulu’ndayken tenis dalında başarılıydım, Türk Silahlı Kuvvetleri şampiyonu oldum, spor kariyerimden dolayı spor çevrem oluşmaya başladı, sivil hayatta da kulüplerde oynuyordum. Bir gün yine bir kulüpte tenis oynarken beni yemeğe davet ettiler, yemeğe davet eden kişi beni eve Porsche’si ile bıraktı. Ben Beykoz’da oturuyorum o zaman, İstanbul Tenis Kulübü Maslak’ta,Ben memurum arabam yok, araba almaya da gücüm yok, 4-5 sene önce mezun olmuşum. Yolda giderken bu işte bir yanlışlık var dedim. Ertesi gün cumartesi ve ben nöbetçiyim, adam ertesi gün kız arkadaşı ile gidecek bir yerlere, ben de nöbete... Adam benden daha akıllı, zeki bir adam değil, tenis oynuyor Porsche’sine biniyor, evine gidiyor... Bu adam benim yüzümden, ben nöbette olduğum için rahat uyuyor, fakat benim aldığım para hiç, kazandığım 0. Dedim ki bu böyle olmaz ve askerlikten ayrılmaya karar verdim. Normalde 15 sene doldurmadankendin istifa edemiyorsun, ben 7 sene doldurmuştum ve ayrılabilmen için yabancı bir bayan ile formalite icabı evlilik yaparsan istifa etmiş sayılıyorsun. O zamanlar öyle bir kanun açığı vardı ve bunu zaten hep kullanıyorlardı; fakat artık o kadar çok kullanılmaya başladı ki biz sonları olduk, bizden sonra artık bu durum kaldırıldı. Ben özel Tim SAS komandosu olduğum içinde prosedür 1,5 yıl kadar sürdü.

1998 -1999 yılında askerden ayrıldım, 1 yıl Alarko Turizm Grubu’nda Hillside Beach Club Müdür Yardımcılığı görevini yaptım. Edip İLKBAHAR ile çalıştım, ama kafamda hep kendi işimi yapmak vardı. Arkadaşlarım açık hava reklamcılığı (outdoor) yapıyorlardı, üretim yaptıklarını, bana da pazarlama işini önerebileceklerini söylediler. Kabul ettim ve gözü kara bir şekilde öteki taraftan istifa ettim, ama kendime güveniyordum. 1 sene çalıştım ve baktım anlaşamıyorum…

Bu arada çalışırken tenis dersleri verdim ve araba aldım. Tenis dersi vererek araba alabiliyorum ama subay iken bir kazanç yok… Tenis dersine 3 gün, günde 3 saat ders vererek başladım; ancak öyle bir öğrenci potansiyelim oldu ki günde 12 saat ders vermeye ve genel müdürden daha fazla para kazanmaya başladım. Öbür taraftaki işimden ayrıldım 2000 yılında kendi şirketimi kurdum. 2 kişi ile 2 yıl kadar açık hava reklamcılığı yaptık.Fakat açık hava reklamcılığını ben meslek olarak bir türlü göremedim, dolayısıyla biraz reklam ajansı kısmına girmem, biraz kreatif, yaratıcı kısmı oluşturmam lazımdı ve 2003 yılında art director, reklam yazarı ve müşteri temsilcisinden oluşan çekirdek bir grupla WMC Group markasını oluşturduk. Herkes bana müşterin yokken böyle bir yatırım yapma dedi. Tatilya ve birkaç müşteri ile başladık. Bu arada 10 kişilik bir grup olduk. 2005 yılında 12 kişiye çıktık ve şu anda bulunduğumuz binaya geçmeye karar verdim. O zaman outdoor ve yerinde marketing devam ediyordu. Departmanları şirketleştirdim, 5 tane yeni şirket kurdum toplam 6 şirket oldu derken şu anda tam 2 sene oldu; 120 kişilik bir ekip, 6 şirket ve reklam ajansı mantığı ile çalışan WMC Kreatifin yanında outdoor, yerinde marketing yapan, prodüksiyon üreten, prodüksiyon uygulayan ve organizasyon yapan bir şirketler grubu olarak, reklam ve iletişim alanında devam ediyoruz.

Ayrıca Çin’den ithalat yapan başka bir şirketim daha var. Rosense markasına hizmet veriyoruz. Tüm ambalajlarını ve züccaciye ürünlerini Çin’den getiriyoruz. Şu anda internet ile ilgili yeni bir proje daha var.

Bomba uzmanlığından sonra hayata biraz farklı bakmaya başladım. Tenis oynuyorum, tenis topunun kafama gelmesinden başka hiçbir riskim olmadı… Motor aldım o dönem kendime, motor aldıktan sonra bir şekilde araba yarışlarına merak duymaya başladım, biraz mali durumları düzelttikten sonra araba yarışlarına girdim ve son 2 seneden beri Bonus sponsorluğunda Seat CUP’ta yarışıyorum. Bu sene yelkene merak saldım.Aldığım tekneyle yarışlara katılacağım. Golfe başladım çevre edinmek için. Benim askeriyeden bir çevrem var ama onlarla da iş yapamam o yüzden çevre edinmek için bu tarz hobiler edindim, ama golfün bana göre olmadığını anladım çünkü orda kendinizle mücadele ediyorsunuz, benim omuz omuza mücadele etmem lazım birileriyle… Karşı tarafla bir mücadele içinde olamadığım için golfü bıraktım. Hedefim iletişim sektöründe ilk holding olmak.

TÜGİAD’a 3 sene önce üye oldum, bu sene Denetleme Kurulu Başkanıyım.

7 yıl içinde nasıl bu hale geldik? Bu hale gelmenin birkaç cümlesi var bende: -evren düşünce değil, hareketi alkışlar prensibi. Düşünerek bir yere varamıyoruz, harekete geçmemiz gerek, o yüzden ben düşündüğüm her şeyi harekete geçirdim ve adım attım, inandım hala da inanıyorum, daha büyük yerlere geleceğim çünkü ben kendimi sadece reklamcı olarak görmüyorum, ben bir girişimciyim. Bir ara poliklinik açtım, kar yapıp devir ettim, şu anda inşaat sektörüne de atılıyorum. İşadamı kelimesini çok kullanmak istemiyorum ama çok girişimci bir ruhum var

3 gün sonra uzaya bir malzeme satabilirim, yeter ki ona inanayım, stratejileri belirleyeyim. O yüzden geri baktığımda ben bu güne geleceğimi çok iyi biliyordum ve 5 yıl sonra nerede olacağımı da çok iyi biliyorum. Bu bir inanç, bir öngörü, nasıl olduğunun örneğini SAS kursunda çok iyi gördüm…

Şöyle ki: Mart ayında bizi denize soktular, biz üşüyoruz, hocalar üşümüyorlar. Beyninizi kullanın, kendi kendinize üşümeyeceğinizi telkin edin dediler. Beyin gücünü kullanmaya başladık ve gerçekten beynin gücüyle kaslara hükmettiğinde imkansız şeyler yapılabiliyor.

Bir şeye inanmanın ne getirdiğini gördüm, o benim için önemli... Tabi askerliğin verdiği liderlik vasıfları, adam yönetme kabiliyeti var. İş dünyasında çalışanlarımı kampanya için yönetiyorum, motive ediyorum ama ben SAS’tayken adamları ölüme gitmeye yönetiyordum.

Kardak Kayalıkları, Avrasya Feribotu, yurtdışında gittiğim görevler… Göreve götürüyorsunuz ve ölüme motive ediyorsunuz, dolayısıyla buradaki iş çok daha kolay. Bizim şirket yapımız da çok önemli, herkes mutlu çalışıyor. Sosyal aktiviteler, sosyal hizmetler mevcut. Tabii ekip için en önemli konu. Yine inandığım ve devamlı kulağımda bir cümle: Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür… Bundan dolayı da bütün ekibi aslında eşit tutmak çok önemli… Arada bir tane çürük diş olduğu zaman o zincir zaten kopuyor. Tabii ki bunların hiçbirisini tek başıma yapmadım ekiple yaptık ama benim görevim o ekibi doğru oluşturmaktı. Çok şanslısın diyorlar ama ben şunu diyorum: hiç şanslı değilim, kendi şansımı kendim yarattım, şans dolaşan insanların ayağına dolaşır, oturan insanların ayaklarına gelmez, yani milli piyangoyu bile alman gerekiyor… Her şeyin bir nedeni var, şanssızım diyen insanların da şansızlık yaşaması gereken nedenler var. Ya yanlış yerdeler, ya da yanlış strateji kullanıyorlar belki, o yüzden… Herkes kaderini kendisi belirliyor.Sonuçta ben de Balıkesir’inbilmem ne köyünde doğup büyüyen bir adamdım ve lise yıllarında Harp Okulu’nu hedefledim. İstanbul’a gelip Harp Okulu’na girdim, şu anda çoluklu çocuklu normal bir subay da olabilirdim. Çok şanlısın diyorlar; hayır deli gibi çalıştım ben, sabah, gündüz gece ve hala çalışıyorum. Tabi Garanti Bankası bana durduğum yerde “gel Hakan sana iş verelim” demedi, bende bir şeyler gördü, ben de bir şeyler yaptım...

Avrupa Birliği Türkiye için bir hedeftir. Kendimizi her anlamda geliştirmemiz gerek, Türkiye’ye Avrupa Birliği adaylığı bile bence bir kazanç. Tabi üye olamayadabiliriz. Bence bu süreç içinde kazandıklarımız, elde ettiğimiz alışkanlıklarımız, oluşturduğumuz standartlar ve altyapılar bizim için hep kazanç olacaktır. İsviçre bugün Avrupa Birliği üyesi değil, Norveç’te değil ama ekonomilerine baktığın zaman Avrupa Birliği’nde olanlardan bir farkları yok. Neden biz de o seviyeye gelmeyelim? Eğer şu andaki istekle çalışırsak ve bütün standartlarımızı Avrupa Birliği’ne uyumlu hale getirirsek neden olmasın? Zaten iş dünyamızın Avrupave dünya ile pek çok konudailetişimi ve işbirliği var… Buna sadece iş dünyası açısından d