Buket PİLAVCI

Sektörde güvenilir ve etik, doğru işler yaptığı bilinen bir sağlık kuruluşu olarak temel dayanağımız, hasta ve çalışan memnuniyetidir
 
Kadıköy Şifa Hastanesi 2007 yılında “Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız Belgesi” alarak, Türkiye’de bu belgeyi kazanan ilk özel hastane oldu. Kalite çalışmalarını kesintisiz biçimde sürdürerek 2009 yılında KalDer Ulusal Kalite Büyük Ödülü’ne layık görülen ilk özel hastane oldu.
 
Bize kısaca Kadıköy Şifa Sağlık Grubu hakkında bilgi verebilir misiniz ?
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu’nun ilk hizmet noktası ve Anadolu yakasının ilk özel hastanesi olan Kadıköy Şifa Hastanesi – Kadıköy, 1976 yılında Genel Cerrah Op. Dr. Ahmet Eminoğlu tarafından kadın doğum ve cerrahi hastanesi olarak, muayenehanesi olan hekimlere hizmet vermek amacıyla kuruldu. Zaman içinde gelişimini sürdürdü ve yatak sayısı, ameliyathane sayısı, doktor sayısı bazında ve mimari açıdan değişim yaşadı. 1997 yılında poliklinik yapısına geçildi ve aynı yıl erişkin ve yenidoğan yoğunbakım üniteleri hizmete girdi. 2003 yılında ikinci hizmet noktası olanKadıköy Şifa Polikliniği – Suadiye ve 2005 yılında ise Kadıköy Şifa Tıp Merkezi – Ataşehir kuruldu. Bizim modelimiz kadın ve çocuk sağlığı ağırlıklı bir yapı olarak başladı. Güçlü olduğumuz bu alanları koruyup, geliştirerek, diğer branşlarla da zenginleştirmeyi benimsedik. Lider olduğumuz kadın ve çocuk sağlığında, üst branşlarda hizmet çeşitlendirmesi yaptık. Zaman içinde, tüm medikal branşlarda ayaktan ve yatarak tanı ve tedavi hizmetleri veren tam donanımlı bir sağlık grubu haline geldik. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu, bugün üç noktada yıllık ortalama 120.000 hastaya ayaktan ve yatarak sağlık hizmeti sunuyor.

Sizi diğer sağlık kuruluşlarından ayıran bir özelliğiniz, farkınız var mı?
Bir değil, birden fazla farklılığımız olduğunu düşünüyorum. Biz yıllardır duruşunu değiştirmeyen, 33 yıllık deneyimi ile, belirli alanlarda stratejik kararlar alırken, ileriyi görerek, bu kararların etkileri hakkında öngörülü yaklaşım sergileyebilecek bakışa sahip, kararları ile sektöre örnek olan bir kurumuz. Koşulların tam olarak bilinmediği, bazı kararların özel hastanelerin anlaşma yapmasının ardından alındığı bir dönemde, birçok özel hastanenin aksine, biz SGK Anlaşması yapmadık. Zaman içinde bunun avantajlarını gördük. Tabi ki, koşulların ve kriterlerin netleşmesi ile biz de, kapsamın uygun olduğu ölçüde anlaşma içerisine dahil olmayı düşünüyoruz.
Sektörde güvenilir ve etik, doğru işler yaptığı bilinen bir sağlık kuruluşu olarak temel dayanağımız, hasta ve çalışan memnuniyetidir. Hasta sadakatiyle büyüyen ve yaptığı işi, kaliteli sağlık hizmeti diye tanımlayan bir kurumuz. Kaliteye bakış açımız ve bu alanda gerçekleştirdiklerimiz önemli bir farkımız. Topluma değer yaratma misyonumuz ve farklılık yaratmaya yönelik vizyonumuz doğrultusunda, 2005 yılında tanıştığımız EFQM Mükemmellik Modeli kapsamında sektöre örnek olacak çalışmalar gerçekleştirdik ve hedeflerimizi büyüterek mükemmellik yolculuğunu sürdürdük. İlk çalışmalarımızdan hemen sonra belgelendirme niyetimizi ortaya koyduk ve Kadıköy Şifa Hastanesi – Kadıköy, 2007 yılında “Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız Belgesi” alarak, Türkiye’de bu belgeyi kazanan ilk özel hastane oldu. Kalite çalışmalarımızı kesintisiz biçimde sürdürdük ve2009’da hedef yükseltip “Ulusal Kalite Ödülü” için başvurduk. Kadıköy Şifa Hastanesi – Kadıköy, 2009 yılında KalDer Ulusal Kalite Büyük Ödülü’ne layık görülen ilk özel hastane oldu.
Vizyonumuzu da “farklılık yaratarak, lider olmak” diye belirledik. Sektörde hep farklı bir duruş sergileyerek büyümek gibi bir vizyonumuz var. Kadıköy Şifa’da kadın ve çocuk gibi spesifik bir alanda lider olmanın farklılığı var. Adı geçen büyük hastanelerin hepsi hemen her alanda hizmet veren hastaneler. Kadın ve çocuk dışındaki alanları tabii ki bünyemize kattık, hemen her alanda hizmet veriyoruz şu anda ama bizim lider olduğumuz alan bu ve en iyi hizmeti vermeyi hedefliyoruz bu alanda.
Diğer bir farklılığımız, sağlığa bakışımız; koruyucu önleyici tıp uygulamalarına büyük önem veriyoruz ve daha bu bilincin çok fazla yaygın olmadığı 2001 yılında kurduğumuz Sağlık İzleme Merkezimiz ile, bu merkeze kayıtlı binlerce kişiye özel sağlık koçluğu hizmetleri sunuyoruz. Bu yaklaşımımızın bir diğer uygulaması ise 5 yıl önce hayata geçirdiğimiz Kaliteli Yaşam Polikliniğimiz. Tamamen koruyucu, önleyici tıp uygulamalarına yönelik bir alan. Şu anda bazı hastanelerin bünyelerinde benzer yapılar oluştu ama biz bunu ilk olarak yaptık. Bu da şu demek, biz hastalarımız hastalanmadan onların sağlıklarını takip edecek bir koçluk sistemi kurguladık. Bu başlı başına bir farklılıktır çünkü sağlığa bakışınızın farklılığıdır. Koruyucu önleyici hizmetler, gelecekte önemli hale gelecek bir kulvar. Biz bunu çok önce fark ettik ve multidisipliner yapıya çok inandığımız için bu şekilde kurguladık.

Yeni yatırımlar planlıyor musunuz ?
Kısa ve orta vadeli hedeflerimize yönelik iş planları yapıyoruz. Şu anda Ataşehir projemiz devam ediyor. 2005 yılında hizmete açılan Kadıköy Şifa Tıp Merkezi - Ataşehir ayaktan tedavi hizmetlerinin yanı sıra, günübirlik cerrahi; kısa yatışlı ameliyatların ve diğer girişimlerin yapılabildiği bir yer. Kadıköy Şifa Tıp Merkezi – Ataşehir, inşaat çalışmalarının Aralık 2009’da tamamlanmasının ardından, toplam 10.000 metrekarelik bir alanda, 100 yatakla Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi olarak hizmet verecek.
Daha uzun vadede ise 6 hastanelik bir yatırım projemiz var; Avrupa yakasında 2, Anadolu yakasında bir ve İstanbul dışında bir hastane daha. Bunlar şu anda planlama aşamasında. Bu planlara 2008 yılında başladık. Ancak hem sağlık sektöründe, hem de ekonomide kriz -ki kriz dediklerine ben dünyada kalıcı bir değişim diyorum- patlak verdi. Dolayısıyla planlarımızı yeniden gözden geçirmek zorunda kaldık. Projelerin hayata geçirilme tarihleriyle ilgili revizyonlar yaptık ama planlarımız devam ediyor. Önümüzdeki 5 yıllık zaman dilimi bahsettiğim hastaneleri de devreye alabileceğimiz bir süreç olacak.

Özel Hastaneler SGK’nın yeni uygulamalarıyla beraber zor bir dönemden geçiyor.Yeni uygulamalar sektörü nasıl etkiledi?
Sağlık sektörü 2008’de ciddi değişimler yaşadı. SGK uygulamaları, katkı payları bakımından tartışmalı bir süreç olsa da, özel hastanelerden beklenen hizmetleri de, hasta profilini de büyük ölçüde değiştirdi.
Sağlık Bakanlığı kararları ve değişim daha eski ama etkilerini 2008’de hissettik. Hemen hemen bütün hastaneler SGK kapsamının içine girdi. Bu bir geçiş süreciydi ve bazı hastaneler için son derece yıpratıcı oldu. Bunun nedeni de koşulların tam olarak bilinmemesi, bazı kararların anlaşma yapıldıktan sonra alınmasıydı. SGK Anlaşması yapan hastanelere bakarsanız, birçoğu, anlaşma yapıldıktan bir süre sonra çıkmak zorunda kaldılar. O da birçok kayıplar getirdi beraberinde; nakit akışı dengesizlikleri, hastaların memnuniyetsizlikleri, çalışan memnuniyetsizlikleri gibi. Önümüzdeki dönemde, SGK ve branş anlaşmaları konusundaki gelişmelerin yakından takip edilmesi, koşulların ve kriterlerin netlik kazanması ile, birçok özel hastanenin bu konuda daha sağlıklı kararlar verebileceğini düşünüyorum.
Bakanlığın yapmaya çalıştığı şey doğru çünkü sektörün planlamaya, denetime ihtiyacı vardı. Sektörün kaliteyi kategorize edip ona göre çalışmaya ihtiyacı var; herkesin her köşe başında hastane açabildiği bir ülke olmamamız lazım. Bunun belli standartları olmalı. Bir planlama tabanı içinde yapılanmalı. Aşırı yatırımlar biraz da kontrolsüz oldu. Bakanlık zannediyorum denetlemek için daha sert tedbirler almak durumunda kaldı. Ancak bu sert tedbirler hepimizi son derece negatif etkiledi. Son dönemlerde sağlık sektöründe gerçekleşen hızlı değişim sürecinde, kalitesini koruyan, doğru işler yaparak büyüyen kuruluşların kalıcı olacağına inanıyorum.

Son dönemde giderek önemini arttıran “Sağlık Turizmi” hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Sağlık turizmi son dönemlerde oldukça popüler bir alan. Kimi sağlık grupları yurtdışında yatırımlar yaparken, kimisi de yabancı hasta tedavisine yönelik atılımlar yapıyor. Yurt dışındaki sağlık potansiyelinin büyüklüğünden etkilenen yerli yatırımcılar bu potansiyelin içinde olmak için çeşitli çalışmalar yürütüyorlar. Türkiye’nin gerek teknolojik, gerekse insan kaynağı açısından sahip olduğu değerler, coğrafi konumu ve turizm altyapısı ile bu potansiyeli çok