Tahir UYSAL

FİLO KİRALAMA ÖZEL DOSYASI
 









Dünya 1929’dan bu yana en büyük krizlerden birini yaşamakta

2007 başından beri ekonomi konusunda yavaşlama var. Bu bir odaklanma sıkıntısıdır. Bir takım şeyler yapılıyor ama bunların çok daha hızlı gelişmesi gerekiyor çünkü dünya da bir yandan hızlı ilerliyor. Türkiye’nin dünyadaki bu hızlı değişime ayak uydurabilmesi için iç ve siyasi sıkıntılarla çok fazla uğraşır ve boğuşur halde olmaması gerekir.
 
Şu andaki dünya ekonomisini değerlendirir misiniz?
Son derece karışık bir gündemden geçiyoruz. 2007’nin ortasında bazı sinyaller almaya başlamıştık. Aslına bakarsanız 2005’in ortalarından beri bahsedenler vardı ama herhalde onları pek fazla dinlemedik. 2007’nin ortasında sinyalleri almaya başladığımızda kimse bunun derinliğinin ne kadar olacağının farkında değildi.İlk olarak 50 milyar dolar civarında bir öngörü vardı. Şu anda bahsedilen rakkam 1.4 trilyon dolar... Belli ki çok daha derin oldu. Acaba bütün derinlik bu mudur, nereye varacaktır, hala bu soruluyor. Dünya 1929’dan bu yana en büyük krizlerden birini yaşamakta. Ümid ediyorum ki Türkiye’ye yansımaları çok büyük olmaz.

Siyasi ve ekonomik istikrar açısından yabancı yatırımcıların Türkiye’yebakış açısını nasıl görüyorsunuz?
Bir kaç evreye ayırmak lazım. 2000’li yıllar öncesinde Türkiye’ye baktığınızda 1 milyar seviyesinde doğrudan yatırımcı vardı. 2000’li yıllardaysa daha farklı rakkamlara ulaştık. Ne oldu? Bir kere 2001 krizi oldu ve çok önemliydi. Türkiye duvara toslandığı bir yerdeydi ve mali anlamda bir takım önlemler alması gerekiyordu, bunu da hakkıyla yerine getirdi. 1990’lara baktığınızda sürekli değişen hükümetler, inen çıkan bir ekonomi, bunlardan kurtulundu. 2002’deki seçimi sonrasında siyasi istikrar ve sürekli büyümenin temin edildiği çeyrekleri yaşamaya başladık. Bunların üstüne de dünyada yaşanan ilk konjonktürle de biraraya gelince Türkiye artık önemli bir yatırım hedefi haline geldi. 1 milyar dolar önce 5’e çıktı, 2005’te 10’a, 2006’da 20 milyar dolara yükseldi ve 2007’de de 22 milyar dolar seviyesine geldi. Bu son derece sevindirici. 2001 krizinin yaşanmış olması ve çıkardığımız dersler, mali yapıyı sıkı bir şekilde toparlamış olmamız sayesinde şu anda yaptığımız bu hareketlerin yararını görüyoruz. Aslında şu anda ABD ve Avrupa da belki benzer dersler çıkaracak ve belirli kontrol mekanizmalarını kendi yapıları içersine taşıyacaklar.
2007 senesinde ulaşılan 22 milyar dolarlık seviye gerçekten sevindirici bir gelişme. 2008’de doğrudan yabancı yatırım açısından baktığımızda ilk 7 ayda 9,4 milyar gibi bir miktarı görüyoruz. Geçen sene ise 14,5 milyar dolar görüyoruz, dolayısıyla %35’lik bir daralma var, ama dünya konjoktürüne baktığımızda bu daralmanın bir miktarının normal olduğunu söyleyebiliriz ama bir miktarı da Türkiye’nin kendi içersinde pek de başarılı geçmeyen 2007-2008 dönemine bağlayabiliriz. 2007’nin 1.çeyreği sonrasında Türkiye önemli bir ekonomik büyümede yavaşlamaya girdi. 2002-2007 arasında kabaca %7’lerde olan büyüme, %4’ler seviyesine düştü. Bu da önemli. Yabancı veya herhangi bir yatırımcı; yatırım yapmak istediği ülkenin büyüme hızını gözönünde bulundurur. Ne kadar aktif bir pazar var? Büyüme her zaman insanları cezbeder. Ülkenin büyüme potansiyelini sergilemesi lazım ki, yatırımcı büyüyen pazarda daha kolay yer alabilsin...
Türkiye şimdi bunun sıkıntısını yaşıyor. 2007’den itibaren baktığımızda ilk önce Türkiye’nin kendi sorunlarıyla ilgili olan bir büyüme hızı azaldı, 2008 ve 2009’da ise dünya konjonktürüne bağlı olan büyümede daralma diyebileceğim bir noktaya gidiyoruz. Bunu aşmanın çok da kolay gözükmediğini söylemek lazım.%7 büyümeyi yakalamak herhalde 2010’lu ve sonrası yıllara kalacak, dolayısıyla aradaki dönemde büyüme gecikecek...

Türkiye’deki yabancı yatırımcılar geleceğe nasıl bakıyor?
Yabancı yatırımcı genelde uzun dönemli değerlendirme yapar. Ülkeye yatırım yapmış olan ile yatırım yapmakta olanı da ayırmak lazım. Ülkeye yatırım yapmış olan çevreyi çok daha iyi bilir, değişimlerin sancılarının ne olduğunu çok daha iyi anlar. Nitekim Türkiye’ye yatırım yapmış olanlara baktığımızda krizlere ve sıkıntılı dönemlere rağmen yatırımlarına çok sıkı bir şekilde devam etmiş olduklarını ve büyüme konusunda sancılı dönemlerde bile yatırım yaptıklarını görüyoruz, çünkü Türkiye’nin geleceğine olan bir güven var. Türkiye ilerde muhakkak düzelecektir, ki bunu zaten başarıyor.
Yurtdışından gelenleri de ikiye ayırmak lazım, büyüklüklerine ve risk alışlarına göre farkedebiliyor. Son dönemlerde global konjonktür etkiliyor; artık para daha az riski sever hale geldi. 2006-2007’lerdeki gibi ne olursa olsun alayım, bana birşey satın düşüncesindekiler kalmadı, artık ince eleyip sık dokuyan, daha az riske girmek isteyenler mevcut. Bu durumda onlar Türkiye’ye veya herhangi bir yatırıma farklı bakıyorlar. Bu anlamda da Türkiye’nin eksiklerini gidermiş olması lazım ki; yatırımcıyı bu zor ortamda çok daha rahat çekebilelim.
Mali ve siyasi bir takım gelişmeler yaşandı. Makro anlamda da bir takım gelişmeler oldu. Şimdi mikro anlamda gelişmeler sağlamak lazım. Rekabetçilik çok önemli. Yatırımcılar önünde bir dünya ülke var ve onların arasında birini seçecek, o zaman karşılaştırma içine girecek. Gelişmekte olan pazarları araştıracak.
Türkiye’nin hala bazı konularda önemli eksiklikleri var. Mesela alt yapı alanında sıkıntı var. Limanlar konusunda kapasite artırıldı, iyileştirmeler yapıldı ama hala ihracatın ve ticaretin önünü açma konusunda sıkıntımız var. Limanların demiryolları ile belirli merkezlere bağlanması konusunda projeler var ve bunların biran önce gerçekleştirilmesi lazım ki, ihracatçı malını kolay bir şekilde limanlardandünya pazarlarına iletebilsin... Bunlar fiziksel anlamda gözüken altyapı eksiklikleri.
Hizmet sektörüne baktığımızda internet altyapısı önümüze geliyor. Önemli gelişmeler var ama dünya geneline baktığımızda çok da ilerde değiliz. 32 megabit veya hızlı internet diyebileceğimiz yapı daha geçenlerde hizmete girdi. Eğer iş ortamında olmak istiyorsanız çok daha hızlı ve etkin internete ihtiyacınız var ki ürünlerinizi pazarlayın, kendinizi tanıtın, vs...
Başka bir konu da işgücü. Türkiye’deki işgücünden doğrudan yabancı yatırımcı paket olarak memnun. İnsanın aklına ilk gelen maliyet oluyor. Türkiye’de bu başka ülkelere kıyasla çok ucuz değil ama bir paket olarak baktığınızda, verimlilik, iş gücü kalitesi, sadakat olarak yatırımcılar memnunlar ama bir yandan da eksiklikleri görüyoruz. Mesela eğitim konusunda... Mutlaka bir eğitim gerekiyor. Bu durumda mesleki eğitim konusunda Türkiye’nin hızla bir şeyler yapması gerekiyor, yapılıyor da ama çok daha hızlı ve etkin olmalı... Beyaz yakaya baktığınızda; Türkiye şu andaki stoğuyla yönetim ihtiyacını giderebildi hatta ihraç etti ama büyüyen bir ülke için daha fazlasına ihtiyaç var, o zaman üniversitelerde daha fazla yönetim becerileri konusunda eğitim verilmesi lazım. İleriye dönük olarak insan kalitesinde iyileştirmeler yapmak gerekiyor.
Vergikonsunda Türkiye çok sıkıntılı bir yerde. Şu andaki yapı daha çok dolaylı vergiler vasıtasıyla vergi toplamaya dayanıyor. Akaryakıt, içki, sigara, telekomünikasyon,vs... 70’e 30 gibi bir oran var, halbuki tam tersi olması lazım. Vergi kadrolarının desteklenmesi, yapının değiştirilmesi lazım ki vergi konusunda etkin bir yere gelinebilsin. Bu yanlış çıkış başka bir şeyi de birlikte getiriyor. İnsanlar kayıt dışı ekonomiyi yaratıyor ki bu da Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi. Bu da haksız rekabeti, fikri, sınai hakların gözetilmemesi durumunu gündeme getiriyor. Bu durum bir takım yabancı yatırımcıları kaçırıyor. Kayıt dışı ekonomiye çok hızlı çözüm getirmek lazım. İnsanları daha fazla kayıt altına alıp daha dolaysız vergi toplamak lazım.
Teşvikler konusunda Türkiye bugüne kadar yanlış bir mekanizma yönetti. 49 ya da 51 yere baktığımız takdirde hiçbirine ayrım gözetilmeksizin teşvik verildi, geriye dönüp bakıldığında bu paranın verimli olarak kullanılamadığı görüldü. 51 yerden gitmesini istediğiniz yere değil de daha az sizin gitmesini tercih ettiğiniz yere gitti, çünkü insanlar için oraya gidip yatırım yapmak daha kolaydı. Şimdi bir değişim yaşanıyor ve Sanayi Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar sonucunda 3 boyutlu bir teşvik mekanizmasının gelmesini ümid ediyoruz. Sektör, proje ve coğrafi bazlı... Bunu yapabilmek için sanayinizin boyutu iyi bilmek gerekiyor. Bir envanter yapılıyor ki