AB GÜNDEMİ Dr. Bahadır KALEAĞASI
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü
Çin Pazarı: Büyüklük Önemli mi?
 
Zamana gerek var. Hem Çin’in nasıl değiştiğini, hem de nasıl değişeceğini anlamak için ilgiye, bilgiye, girişimciliğe, deneyime ve en önemlisi sabra ve zamana gerek var. Konfüçyus sakinliği ile küresel dinamizmin sentezini iyi anlamak, değişimin gerisinde kalmamak gerekiyor.

Kendini ‘Orta Krallık’ (Zhongguo) olarak isimlendirerek dünyanın merkezine yerleştirmiş olan 3.600 yıllık bu ülkenin kültüründe zaman kavramı farklı tanımlanabiliyor. Efsaneleşmiş başbakanlardan Zhou Enlai (1950-76) kendisine Fransız Devrimi hakkında ne düşündüğü sorulduğunda şu yanıtı vermiş: ‘bu konuda bir fikir oluşturabilmek için henüz erken’.

Diğer yandan, ekonomisi liberal reformların başladığı 1980’lerden beri her altı yılda bir ikiye katlanan ve nüfusu 1,3 milyar gibi virgül sonrası artan her rakamın Türkiye nüfusunu aştığı bir değişim hızıyla karşı karşıyayız. Çin’de zaman, hem sıkışık Pekin trafiği gibi yavaş, hem de Şanghay gökdelenlerinin kentin siluetini sürekli değiştiren inşaatlarının şaşırtıcı hızında akabilmekte.

Pazar büyük

Her uluslararası siyaset ve ekonomi ortamında, görüşmelerde, analizlerde ve medyada bir Çin etkeni beliriyor: ABD ve AB ile ticaret sorunları, Dünya Ticaret Örgütü, İran ile nükleer işbirliği, 2008 Pekin Olimpiyatları, kuş gribi, Tayvan sorunu, sinema sanatı başarıları ve AB’nin Türkiye’ye genişlemesini savunan yaklaşımlarda yükselen Asya-Pasifik gerekçesi gibi farklı konulara açılan bir Çin yelpazesi var. Fakat gündeme en hakim konu Çin’in engin insan denizi. Nüfus. Dolayısıyla pazar.

Çin de farkında bu durumun. Örneğin Çin Başkanı Hu JINTAO ABD gezisine Seattle’da Bill GATES’in konuğu olarak Microsoft ziyareti ile başladığında, China Daily gazetesinin birinci sayfasında dikkat çeken anektod şu satırla başlıyordu: “İşte dünyanın en zengin adamının, dünyanın en kalabalık ulusunun başkanı onuruna verdiği yemeğin mönüsü” (merak edenler için: www.chinadaily.com.cn). Tabii zaman aktıkça, dünyanın en kalabalık ülkesi sıfatı Hindistan’a geçecek, bu arada Çin ise dünyanın en büyük ekonomisi konumuna erişecek.

Zaten Başkan Hu’nun Washington DC’de W. BUSH ile görüşmeden önce uğradığı Seattle kenti, bu yönde mesajlar için etkili bir tercihti. Bu Kuzey Pasifik kıyısı kenti Microsoft’un yanı sıra Çin’deki ikiyüze yakın şubesini on katına çıkarmayı hedefleyen Starbucks’ın da merkezi. Belki de en önemlisi, Hu’nun fabrikasını ziyaret ederek ‘Çin’in önümüzdeki onbeş yılda 2000 uçağa daha gereksinimi var” mesajını verdiği Boeing de orada.

... ve de işlevsel

Nüfus eşittir pazar, eşittir ticaret, yatırım, kâr. Bu denklem Çin’i cazip kılıyor. Fakat her zaman işlemeyen, yeniliklerle riskleri ve tehditlerle fırsatları bünyesinde barındıran, yalınlığı yanıltıcı bir denklem söz konusu. Verilere göre pazar büyük ve işlevsel:

• Son yirmi yılda Çin’in ekonomik büyüme oranı ortalama yüzde 8-9.

• Dünya ticaretindeki payı yüzde birden yüzde beşe doğru ilerledi.

• Yabancı sermaye girişi 1985’de 1 milyar dolarken, bugün 50 milyar dolar seviyesini aştı.

• Son 25 yılda 250 milyondan fazla Çin yurttaşının yoksulluktan çıktığı tahmin ediliyor.

• Orta sınıf nüfusun 2010 yılında 500 milyona ulaşması öngörülüyor.

• Çin’in döviz rezervleri 450 milyar dolar civarında (Japonya’dan sonra ikinci).

• Çin dünyanın ikinci büyük otomotiv pazarı. Yalnızca Pekin’de her gün 2.000 araç trafiğe dahil oluyor. Kentteki 12-14 şeritli yollara artık bisiklet sürüleri yerine trafikte sıkışmış otomobil kütleleri görüntüsü hakim.

• Örneğin Volkswagen’in hedefi yılda 6 milyon araçlık üretime ulaşırken bunun yarısını Çin’e satmak. General Motors ise, 2003’de Kuzey Amerika’da 5.6 milyon otomobil satarak 811 milyon dolar kâr ederken, bu kârın yarısına Çin’de sadece 386 bin otomobil satarak ulaşmış. Çin ise kendi otomobil markalarını Asya ve Afrika’da pazarlama peşinde.

• Çin aynı zamanda dünyanın en büyük cep telefonu pazarı. İş toplantılarında bile kullanmaktan çekinilmeyen bir kutsal ürün söz konusu.

• Hızlı internet ulaşımı, geniş bant ve kablolu televizyon hızla yayılıyor. İçerik üzerindekifiltreler olmasa, bilgi çağına geçiş çok daha hızlı olacak.

• ABD ve Japonya’dan sonra, Çin dünyadaki en büyük reklam pazarı. Ülke pazarındaki dinamizmin önemli bir göstergesi olan bu sektörün hacmi 6.5 milyar doları aşmış durumda. Şanghay’ın Pudong gökdelenlerinin kaç ekran oldukları meçhul cephelerine yansıyan reklam görüntüleri, bu eğilimlerin en çarpıcı dışa vurumu.

• Amerikan perakende mağaza ve market devi Wall Mart’ın Çin’den yıllık ithalatı 15 milyar dolara yaklaşarak kendi başına bir çok ülkelerarası ticaret hacmini geride bırakmakta.

• İsviçre’nin Çin’e saat ihracatı yılda 140 milyon dolar. Müşterileri gelir seviyesi artan Çinliler. Yabancılar daha ziyade, zevklerine göre Rolex veya Patek Philippe gibi markaların taklitlerini pazarlıkla 10 dolar, pazarlıksız 50 dolar ödeyerek satın almaya rağbet ediyor.

• Taklit ürünleri ve fikri mülkiyet sorunlarıyla batı ülkeleriyle sorun yaşayan Çin’de yükselen gelir seviyesi sonucunda sayısız alışveriş merkezi ve lüks ürünlerin gerçeklerini satan mağaza var.

• Çin bir çok üründe dünya üretim lideri: televizyonda yüzde 30, bisiklette yüzde 65, ayakkabıda yüzde 50, fotoğraf makinesi ve kamerada yüzde 55, ...

Bu veri ve örneklere bir de tarihsel birhatırlatma eklemekte yarar var

• Çin yükselmiyor, yeniden yükseliyor: Onsekizinci yüzyılda Çin ve Hindistan’ın dünyadaki toplam üretimin yarısını gerçekleştirdiği hesaplanıyor. Aynı dönemde kişi başına düşen milli gelirde Çin Avrupa ülkelerini yüzde 10 ile 30 arasında geçiyormuş.

Pazara girmek

Pazar büyük ve hem köklü hem de yeni. Her ölçekteki başarılı şirkete yer var. Tehdit olarak algılanan Çin’i bir fırsata dönüştürmek her ülke ve şirket için olası. Dünyanın farklı kalkınmışlık seviyesindeki ülkelerinden, her sektörden şirketlerin başarı öyküleri gözlemleniyor Çin’de. Türkiye’den de tekstil ve hazır giyim dahil bir çok sektörden şirket Çin’e mal satıyor, Çin’de üretim yapıyor, Çin’den başka ülkelere ihracat yapıyor, markalaşmaya çalışıyor.

Pazar büyük fakat dikkat etmek gerekiyor. Çin’i iyi anlamak için değişimin niteliği ve yönünün yanı sıra, büyüklüğünün arkasındaki farklı boyutları da algılamak önemli. İlk bakışta göründüğünden daha karmaşık bir pazar yapısı var. ‘Her Çinli bir tane satın alsa’ yaklaşımı ile pazara girip de ‘Çin ateşi’ ile hüsrana uğrama vakalarından da bol miktarda kayda geçmiş durumda.

Etnik ve kültürel olarak halkın yüzde 93’ü Han grubundan. Nüfusun 800 milyonu değişik lehçelerde Mandarin Çincesi konuşuyor. Ayrıca başta güney eyaletleri ve Hong Kong’da konuşulan Kantonca olmak üzere 80 ayrı dil var. Tüm Çin ve Tayvan binlerce simgeden oluşan aynı alfabeyi kullanıyor. Diller ve lehçeler o kadar farklı olabilmekte ki, televizyonda gösterilen Çince filmlerde ayrıca alt yazı geçiyor. Yüzölçümü Avrupa’ya yakın, 9.6 milyon kilometrekare olan bu ülke aslında bir kıta. Dağlık bölgeler ve çöllerden geriye kalan yerlerde tarıma uygun topraklar, toplam alanın ancak yüzde altısı. Gelir dağılımı uçurumu derinleşiyor. İşgücü ucuz fakat bazı bölgelerde nitelikli insan kaynakları sıkıntısı başladı.

Bir kıta ülkesi olan Çin’de pazarın değişik katmanları var. Ticaret ve yatırım koşulları coğrafi ve siyasal bölgeler, gelir seviyeleri, mega-kent, kent ve kırsal kesim arasındaki farklılıklar, Komünist Parti ile çoğu devlet ağırlıklı olan şirketler arasındaki ilişkilerin genel ve yerel özellikleri, tüketim alışkanlıkları, paketleme tercihleri, mutfak kültürleri, ülke ve ürün imajı, diplomatik temsilciklerin ve ticaret müşavirliklerinin maddi olanakları ve Çin’i fırsata dönüştürme odaklı ulusal stratejilerin başarısı gibi değişik etkenler temelinde belirleniyor.

Sabırla,