YAZDIK DA NE OLDU! Hadi Neşet TÜRKMEN
Ekonomik ve Siyasi Danışman
Lider mi, piyon mu?
 
Kendi kriterleriyle, barış ve demokrasi kuralları tanzim etmek isteyen “Bush Yönetimi” bütün dünyayı yönetmek isteyince, herşeyi mahvetti. Irak’ta, Afganistan’da terörle mücadele adına geliştirdiği metodlar, bu ülkelerde terörün daha da gelişmesinin sebebi oldu. Irak’la nükleer, Türkiye’yle tezkere konuları yüzünden düştüğü polemikler, özellikle Amerikan sempatizanlığının kaybolma nedeniydi.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi küresel finans krizi; dünyadaki ekonomik çöküşü tetikleyince, dünya tarihinin en umutsuz süreçlerinden birine daha girilmiş oldu.
Amerikan devlet başkanlığı seçimini tesadüfen mi bu tarihe geldi veya bu zaman yukarıda bahsettiğim çöküşe planlı mı getirildi on sene sonra - eğer yaşarsak - öğrenebileceğiz.
Dünyayı yönetenlerle, yönetmek isteyenlerin yarattıkları komploları bugün çözümlemek kolay değil.
İnsanların yaşamlarından bıkmaları, geleceklerinden korkmaları ve umutsuzluğa düşmeleri, moda deyimle “küresel virüs” haline dönüştü.
fiimdiye kadar olan benzer sıkıntılarda olduğu gibi, en büyük rahatsızlığı, değişim eğrisi en değişken kısım olan “orta tabaka” yaşam şartlarındaki insanlar çekmektedir.
Bizde de orta direk diye isimlenen bu çoğunluklar, artık dünyanın her yerinde, kendi kaderlerini çizmek düşüncesiyle harekete geçtiler veya geçirildiler. Bunu da ileriki yıllarda anlayacağız.
Dünyamız belli bir dönem marjinal olmayan kesimlerce idare edilecekmiş gibi geliyor bana. Onun için de idare edilecek diyorum, ama yönetilecek diyemiyorum... Vitrinde ve sahnede başkaları görülse de, direksiyonu farklı eller tutuyor diye düşünüyorum.
“Obama” işte tam bu şablona uygun bir zamanda ortaya çıkmış bir lider mi ya da çıkarılmış bir adam mı şimdilik kesin belli değil. Irkıyla, rengiyle, diniyle, ekonomik imkanlarıyla tam bir melez, yani orta direk kahramanı.
Onun profesyonelce yönetilen seçim kampanyasında kulladığı sloganlardan en önemli olan ikisi şuydu..
- “Yeni bir dünya mümkün”
- “ Evet, yapabiliriz”
İşte bu sihirli cümleler dünyanın her yerinde alıcı buldu ve herkesi yeniden maddi, manevi umutlandırdı.
Sonuçta; Hüseyin Barak Obama Amerika Devlet Başkanı seçildi. İnsan olarak onun bu başarısını kutlamak ve bu keyfi yaşamak renktaş olarak çok güzel birşey de; ama her şeyin çözümü için yeterli mi?
Obama’ nın Irak’tan asker çekmesi, dünyaya barış getirme vaadi, girişimciye, müteşebbise yeni yatırımlar için kaynak projeler sunması, yoksullara ve orta direğe nefes aldırarak vergi indirimleri, istihdam ve ucuz krediler sağlaması, doğaya önem vermesi, dünyanın neresinde olursak olalım hepimize heyecan veriyor. Fakat uygulamada neler olabileceği, kadroların bu organizasyona ayak uydurup uyduramayacakları, başkanın seçim kampanyasındaki vaatlerini, öngörülerini realize edip edemeyeceği henüz belli değil. Ön yargılı olmadan başkanı destekleyeceğiz ve ona kredi açacağız.
Türkiye olarak müttefiklerimizle, gerçek ve samimi dostluk içinde yaşamak bizim de hakkımız. Obama’nın Ortadoğu projelerindeki, Kıbrıs’taki, Pakistan’daki, Ermeni sorunlarındaki tavrı bizlerin gözünde sempatisini kaybetmiş bulunan Amerika’yı tekrar 50’lerin 60’ların Amerikası haline getirebilecektir.
Tabi bildiğimiz birşey daha var. Amerika için tek ülke Türkiye değildir. Bu nedenden Obama politikalarını desteklememiz de ona kırılmamız da doğal karşılanmalıdır.
Çok zor bir dönemde, bütün bu sorunları üstlenmek hiç de kolay değildir. Tanrı Obama’ya ve eşine yardım etsin. Dileğimiz vaatlerini ve öngörülerini yerine getirebilmesidir. Dünyada barışı sağlarken ekonomik krizi de çözmesidir. Başkanlığa veda ettiği gün, gelişindeki gibi alkışlanıyorsa “Hüseyin Barak Obama” başarmış demektir. İşte bu herşeye değer. YOLUN AÇIK OLSUN, İÇİ BEYAZ ADAM....