MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
YENİ HÜKÜMET VE YENİLENEN EKONOMİK BEKLENTİLER
 
Yeni kurulan hükümet, siyasi gelişmeler ve küresel mali koşullardaki değişmelere bağlı olarak ekonomik beklentiler de yeniden şekillenmektedir.

Yeni Hükümet,
Ekonomik Büyümeyi Hızlandırmayı Hedefleyecek

Yeni kurulan hükümet ekonomik büyümenin hızlandırılmasını öncelikli hedef olarak görmektedir.

Son yıllarda % 3-4 arasına sıkışan ekonomik büyümede %5 ve üzerine çıkılması hedeflenmektedir. Ekonomi politikaları da bu hedefe yönelik olarak kademeli şekilde yenilenerek uygulanacaktır.

Kamu yatırımları ve reel kesime teşvikler bu amaçla güçlendirilecektir. Kamu mali disiplini korunurken kamu kaynakları daha üretken yapılara yönlendirilecektir. Bankacılık sektörü temelli temkinli finansal politikalar kademeli olarak esnetilecektir. Para politikası da koşulların uygun olması halinde büyümeyi daha çok gözetir hale getirilecektir.

Ekonomik büyümenin hızlandırılması hedefi çerçevesinde sanayi, savunma sanayi, milli sanayi ve milli teknoloji deyimleri daha çok duyulur hale gelecektir.

Para Politikasında Kademeli Değişim Beklentisi
TC Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikasının sadece enflasyon ile mücadele ve fiyat istikrarı odaklı olarak algılanması uzun süredir tartışma konusu olmaktadır. Muhtemelen yeni dönemde Merkez Bankası’na büyümeyi destekleme işlevi de hukuken veya fiilen verilecektir. Bu çerçevede daha düşük faizler, daha geniş likidite olanakları, finansal sisteme daha çok kaynak aktaran yeni mekanizmalar öne çıkacaktır.

Ancak bu politikaya geçişin önünde halen yüksek seyreden enflasyon engeli ile küresel mali koşullardaki sıkılaşma bulunmaktadır. ABD Merkez Bankası FED faiz artışı sürecinde iken genişletici para politikalarına geçiş kolay olmayacaktır.

Siyasetin Ekonomi Üzerindeki Gölgesi Sürecek
Yeni hükümetin kurulmasına rağmen siyasetteki belirsizlikler nedeniyle siyasetin ekonomi üzerindeki etkisi yaz aylarında da devam edecektir.

Başkanlık sistemi veya partili Cumhurbaşkanı sistemi değişikliğini içeren bir Anayasa teklifi muhtemelen Haziran ayında Meclise gelecektir ve Mecliste yeterli desteği alması halinde sonbaharda bir referandum olasıdır.

Referandum halinde yaz ayları sıcak siyasi tartışmalara sahne olacaktır. Dokunulmazlıkların kaldırılması ardından alınacak yargı kararlarının sonuçları ile oluşacak koşullarda bir ara seçim veya referanduma gidilememesi halinde bir erken genel seçim olasılıkları da diğer siyasi beklentiler olmayı sürdürmektedir.

Siyasetin bu yoğun gündemi en azından yaz aylarında ekonomiyi olumsuz etkilemeye devam edecektir.

ABD Merkez Bankası FED Etkisi
ABD Merkez Bankası FED 2016 yılı içinde faiz artışlarını sürdürecektir.
Haziran veya Temmuz aylarında bir faiz artışı olasılığı kuvvetlenmektedir.

Buna bağlı olarak Türkiye dahil gelişen ülkelerden sermaye çıkışları ve para birimlerinin zayıflaması kaçınılmaz olacaktır. FED etkisi ile birlikte dolar güçlenirken diğer ülkelerin para birimleri zayıflamakta ve varlık değerleri düşmektedir.
Küresel koşullar yaz aylarında sıkılaşmaya devam edecektir ve tüm gözler gelişen ülkelerin bu sıkılaşma karşısındaki politikalarında olacaktır.

Gelişen ülkeler ve Türkiye sıkılaşan koşullar altında uluslararası yatırımcılara daha çok güven vermek zorunda kalacaklardır.

Türkiye Yatırım Yapılabilir Kredi Notunu Korumalı
Türkiye sıkılaşan yeni mali küresel koşullar içinde siyaset ve ekonomi alanında güven artırıcı uygulamalar ile yatırım yapılabilir kredi notunu korumalıdır.

Tam tersine olası bir referandum veya erken seçim ile oluşacak siyasi belirsizlik ortamı ve/veya genişletici ekonomi politikası uygulamaları Türkiye’nin yatırım yapılabilir kredi notunun düşürülmesine yol açabilecektir.

Kredi notunun düşmesi Türk Lirasında önemli değer kayıplarına yol açacaktır.

Firmalar Temkinli ve Dikkatli Olmalı
Firmalar en azından Haziran ayı sonuna kadar siyasi ve ekonomik belirsizlikler ortadan kalkana kadar temkinli ve dikkatli politikalar izlemelidir.

Ramazan ayını da içerecek Haziran ayında mevsimsel olarak işler zaten yavaşlayacaktır. Bunu da dikkate alarak firmalar maliyetlerin kontrolüne, nakit akışına, alacakların hızlandırılmasına ve daha kuvvetli teminatlandırılmasına, döviz yükümlülüklerinin “hedge” edilmesine ve de bankalar ile ilişkilerin (kredi) güçlendirilmesine ağırlık vermelidirler.