Prof. Dr. KEREM ALKİN

Mikro Reformların Ön Plana Çıkarılması, İş Dünyasının Beklentilerinin Karşılanması Açısından Önemlidir
 
Hükümet’in programının bütünü, Türkiye’yi küresel rekabette daha güçlü kılacak adımların atılması, büyüme ve istihdam odaklı yabancı sermaye yatırımların çağrılması açısından, mikro politikalar odaklı bir 5 yıllık döneme işaret etmektedir.
 
TÜGİAD, son 2 yıldır, 2003-2007 döneminde yakalanan ekonomik başarıda dört temel ‘çapa’nın etkisini sıklıkla vurgulamıştır. Bunlar, başarılı ekonomik reformlar ve IMF’le yürütülen stand-by süreci, bağımsız Merkez Bankası ve etkin para programı, kur ve fiyat istikrarı, Avrupa Birliği ile yürütülen tam üyelik müzakere süreci ve son olarak siyasi istikrar faktörüdür.

Başbakan ERDOĞAN, benzer şekilde, 60. Hükümet’in programının hemen başında, ulusal ve uluslararası yatırımcıların Türkiye’yi bir yatırım yeri olarak tercih etmesinde; yatırımların, ekonomik büyümenin ve böylece istihdamın artmasında önemli bir rol oynayan AB hedefinin, Türk ekonomisinin geleceğini güçlü bir çerçeveye oturtmakta olduğunu belirterek, TÜGİAD’ın da önemli atıfta bulunduğu AB çapasına atıfta bulunmuştur.

60. Hükümet’in programının birçok noktasında ‘kayıt dışı ekonomi’yle daha etkin mücadele vurgulanmaktadır. TÜGİAD’ın önceki raporları, üyelerin önemli bir bölümünün kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye öncelik vermesine işaret etmekteydi. Bu çerçevede, Hükümet programında, haksız rekabetin önlendiği, fikri hakların korunduğu ve tüketici haklarının ihlal edilmediği, sözleşmelerin uygulandığı bir ekonomik ortamın hedeflendiği vurgulanmaktadır. Nitekim, Başbakan ERDOĞAN, bu hedefler gerçekleştiği ölçüde, ekonomide belirsizliklerin azalacağını belirtmekte, güvenilirlik ve öngörülebilirliğin sağlanacağını; böylece yatırım, istihdam ve üretimin artacağını vurgulamaktadır. Son 4 yıl içerisinde, Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında Cumhuriyet tarihi rekorları kırıldığı bir gerçektir. Bununla birlikte, özelleştirmeler ve özel sektör satışlarıyla, Türkiye’nin kıymetli varlıklarına yönelik söz konusu doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yanı sıra, Türkiye’nin üretim ve istihdamına daha yüksek oranda katkı sağlayacak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının özendirilmesini de talep etmekteyiz. Nitekim, 60. Hükümet programında, küresel sermayenin özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik yeni yatırımlara yönelmesi için gerekli ortamın oluşturulacağından söz edilmektedir. Bu noktada, hem Türkiye’yi küresel sermaye ve doğrudan yatırımlar açısından bir cazibe merkezi haline getirmek, hem de Türk şirketlerinin küresel rekabette önünü açabilmek için, dört temel maliyet kaleminde iyileştirme gerekmektedir; hammadde maliyeti, işgücü maliyeti, enerji maliyeti ve finansman maliyeti.

Nitekim, Hükümet programında kayıt dışı ekonomiyle ve istihdamla mücadeleye vurgu, vergi ve sosyal güvenlik yükünün tabana yayılması ve böylece gelir vergisi ve sosyal güvenlik prim yükü açısından yapılması beklenen reformlara bağlı olarak, Türk iş dünyasının küresel rekabette işgücü maliyetlerinin aşağı çekilmesine katkı sağlayacaktır.

Hükümet programında, bu doğrultuda, işgücü üzerindeki yüklerin azaltılmasının hedeflenmesi, SSK işveren prim oranının 2008’den itibaren 5 puanla başlayarak, kademeli olarak indirilmesi, işverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren priminin Hazine’ce ödenecek olması önemli adımlardır.

60. Hükümet’in programında mesleki eğitimle işgücü piyasası ilişkisinin güçlendirilmesinden söz edilmesi ve aktif işgücü programlarının hedeflenmesi önemlidir. Bu noktada, Hükümet programında ortaöğretimde meslek okullarına kayıt oranının yüzde 50’ye çıkarılması ve meslek liselerinin işgücü piyasası ile işbirliği içerisinde eğitim yapmalarının sağlanması hedeflerinin yer alması önemlidir. 60. Hükümet’in programında gençlere meslek edindirerek, kendilerine iş imkanı sağlayan, gençleri işadamı olmaya özendiren ve kadın girişimciliği özendiren programlara ağırlık verilecek olması dikkate değerdir.

Ayrıca, KOBİ desteklerinin geliştirilmesinin yanı sıra, verilen desteklerin takibi de önemlidir. Bu nedenle, ‘Devlet Yardımları İzleme Birimi’nin kurulması 60. Hükümet’in programına girmiş olan önemli ve kritik bir başlıktır.

TÜGİAD, Türkiye’nin GSMH üretiminde ve ihracat hacminde daha yüksek katma değere ulaşması açısından inovasyonun ve araştırma-geliştirme çalışmalarının desteklenmesini talep etmektedir. Hedef, Türkiye’nin yıllık ar-ge harcamalarının GSMH’ya oranının AB ortalaması olan yüzde 1,5’leri geçmesidir. Bu noktada, ar-ge faaliyetlerine vergi muafiyeti ve indirimleri sağlanması hedefinin Hükümet programına girmesi de son derece önemli bir adımdır.

60. Hükümet’in programında Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere, mevzuat çalışmalarının tamamlanacağı ifadesinin yer alması önemlidir. Türk iş dünyasının muhatap olduğu hukuksal altyapı eskimiştir.

60. Hükümet’in programında tarıma verilen toplam desteğin arttırılacağının belirtilmesi önemlidir. Bununla birlikte, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık alanlarının da hububat ile yaş sebze-meyve üretimi gibi desteklenmesi gerekmektedir. Tarımsal kredi faiz oranlarının aşağı çekilmesi hedefi önemlidir. Bu noktada, Başbakan ERDOĞAN’ın Hükümet programını okurken, halen 2 bin 500 olan köylerdeki ziraat mühendisi ve veteriner hekim sayısının, yani tarım danışmanı sayısının 10 bine çıkarılacağını ifade etmiş olması önemlidir. Aynı zamanda, eğitim görmüş işgücündeki işsizlik sorunu açısından önemli bir atılım olarak vurgulanabilir.

60. Hükümet’in programında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ‘operasyonel bağımsızlığı’na vurgu yapılmaktadır. Türkiye’yi 2003-2007 döneminde başarıya taşıyan önemli ‘çapa’lardan birisinin merkez bankası bağımsızlığı ile fiyat ve kur istikrarı olduğu unutulmamalıdır. Bu noktada, enflasyonla mücadelenin ödünsüz sürdürüleceği ve tek haneli enflasyonun kalıcı kılınacağı da vurgulanmakta. TÜGİAD, Merkez Bankası’nın para programında bağımsızlığını ve enflasyon ve faiz oranlarının AB kriterlerine çekilmesini sıklıkla vurgulamaktadır. Bu nedenle, önümüzdeki 5 yıl içerisinde enflasyonda yüzde 3’ün altında bir istikrar yakalanması hedeflenmelidir. Keza, Türk iş dünyasının önünü açmak ve reel sektörün yurtdışı bankalardan yüksek miktarda kredi kullanma eğilimini yavaşlatmak adına, nominal ve reel faizlerin düşürülmesi büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin uluslararası derecelendirme notunun yükselmesi, nominal ve reel faizlerin düşmesi açısından bir gereklilik olarak görülmektedir. Başbakan ERDOĞAN, Hükümet programını okurken, kamu maliyesi alanında disiplinin ödünsüz sürdürüleceğini belirtmiştir. 2006 yılında bütçe dengesi oranının AB kriterinden bile daha iyi bir orana işaret etmesi önemlidir. Türkiye’nin bu çizgiyi sürdürmesi, nominal faizlerin de tek haneye inmesi açısından önemlidir. Böylece, Türk iş dünyasının yabancı kaynağa ihtiyacı azalacak, Türk bankacılık sektörünün kaynakları ekonomik büyüme, kalkınma ve istihdama daha yoğun kanalize edilecektir.

60. Hükümet’in programına, istihdam üzerindeki vergilerin azaltılmasına yönelik hedefin girmesi umut vericidir. Ayrıca, damga vergisinin yanı sıra, çeşitli işlem vergilerinin kaldırılacak olması, hem iş dünyasının faaliyetlerindeki bürokrasinin azalması, hem AB’ye uyum, hem de vergi sisteminin kolaylaştırılması açısından önemli adımlardır.

Ayrıca, vergi mevzuatının sadeleştirilmesi de, iş dünyası tarafından uzun zamandır talep edilen bir aşama olarak yerinde bir adım olacaktır. 58. ve 59. hükümetler döneminde tek haneli enflasyon ve bütçede AB kriterlerinin yakalanması boyutunda, makro reformlara ağırlık verilmesi doğal bir süreçtir. 60. Hükümet’in programının bütünü, Türkiye’yi küresel rekabette daha güçlü kılacak adımların atılması ve büyüme ve istihdam odaklı yabancı sermaye yatırımlarının çağrılması açısından, mikro politikalar odaklı bir 5 yıllık döneme işaret etmektedir. Mikro reformların ön plana çıkarılması, iş dünyasının beklentilerinin karşılanması açısından önemlidir.

Bu noktada, 59. Hükümet programında yer alan ‘faiz dışı fazla’ hedefi, 60. Hükümet programında net ifadelerle yer almamıştır. Bu durum, 60. Hükümet’in IMF ile yeni bir program modeli düşündüğünü göstermektedir. O halde, yüzde 6,5’lik faiz dışı fazla bir hedef olarak ö