Dr. TUNAY AKOĞLU

Uygarlık, Kültür ve Din
 
‘Uygarlık, kültür ve din’, ‘Doğu’ ile ‘Batı’ kavramları, Türk aydınlarınca özellikle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yoğun olarak tartışılmaya başlamış ve bu ilgi günümüze kadar gelmiştir. Gerçekten de, Ziya GÖKALP’ın 1923 yılında yayınlanan ‘Türkçülüğün Esasları’ kitabında açıklıkla ele aldığı bu kavramlar, bugünkü Türkiye’de de zaman zaman tartışılmakta, bir “benlik krizinden’’ bile söz edilmektedir: Örneğin; Orhan PAMUK’un Londra BBC Türkiye Özel Programı’nda geçen Nisan’da yayımlanan röportajı, Elif ŞAFAK imzası ile 7-14 Ağustos 2006 tarihli “Time Magazine, Sahife 71’’de yayımlanan “Pulled by two tides’’ başlıklı yazı.
 
Türk toplumu bu üç (ve iki) kavramı nasıl bir uyum içinde kabul etmektedir?Aralarında çelişki var mıdır? Her birinin içeriği ve sınırları nedir? Bağdaşma mümkün müdür bu üç kavram arasında?

Yukarıdaki sorulara en uygun cevapları verebilecekler şüphesiz toplum bilimciler, politologlarımız ve düşünürlerimizdir. Gerekli tevazu içinde, bizim bu satırlara aktarmaya çalıştığımız yaklaşım, ancak - ve belki -genel bir katkı olabilir.

Yazımızın başlığında yer alan üç kavramın belirli ve genellikle kabul edilmiş tanımları vardır. Bildiğimiz, araştırabildiğimiz kadarı ile Uygarlık; insanlığa mal olmuş, akılcı, etik ve morale uygun, barbarlıktan tamamen uzak, fiziksel, manevi ve insani kaynakları en iyi kullanan ve belirli bir sosyo - politik çerçeve içinde yeralan değerlerin tümüdür. Uygarlık, milletler ve kavimler üstü evrensel değerleri kapsayan, toplum gruplarının ortak sanat, bilgi, maddi ve manevi birikimlerini bir tüm olarak içeren karakteristik bir ‘batılı’ tutumdur.

Kültür ise, bir milletin paylaştığı ideallerin, kendine özgü değerlerin, ortak düşünce, görüş, his, tarihi hafıza, örf ve adetler ile geleneklerinin, beceri ve güzel sanatlarının toplu ifadesidir. Kültür, bir millet oluşturan toplumların öz bünyesinde yer alan ve gelişen milli bir gerçektir. Milli kültürümüzde Batıdan ve Doğudan kaynaklanan özellikler vardır.

Din kavramı, kul ile Allah arasındaki tamamen kişisel inançlar bütününü belirler. Kişilerin özgür biçimde kabul edip inandıkları, sadakat içinde izleyip, en üst bir varlığı tamamen benimseyip ona kutsal yazıtlarda yer alan kurallara tam uyarak ve mürşitlerce ifade edilmiş şekilde taptıklarını ifade eder. Din kavramı, aynı dini kabullenmişfertlerden oluşan (Ümmet) içinde gelişmiştir. İnananlar, en üst bir varlığa (Allah) tapanlar, ibadet edenler, bu en üst yaratana ve kendi vicdanlarına karşı kişisel olarak sorumludur. Her şeye hükmeden, herşeye kadir olan tek Yaratan’a kulluk etmek, iman içinde kalmak, yaratanın izinde gitmek, din kavramının enbelirli özelliklerindendir.

Bu tanımları biraz daha açarak aşağıdaki genel hükümlere varılabilir:
• Uygarlık, evrenseldir veya bir çok milleti, toplumu kapsar,
• Kültür millidir,
• Dinkişiseldir, inançları içerir; Ümmet, dini toplumdur.

Kederlerini, sevinçlerini, değer hükümlerini, geçmişlerini, örf ve adetlerini, sanat ve ahlak anlayışlarını, gelenek ve bekleyiş ve ümitlerini fertleri arasında paylaşmayan toplumlar millet olamazlar.
Toprak parçası eğer üzerinde bir millet (ulus) yaşarsa, vatan olur.
Vatanı olmayan topluluklar veya toplumlar millet değildir.

Uygarlık, kültür ve din kavramlarının içeriği ve sınırlarını gözönüne alırsak, Türk toplumunun ve Türk insanının; batı uygarlığının bir parçası ve Türk kültürünü taşıyan bir millet oluşturduğuve İslam dinine inandığı ortaya çıkar. Türk insanı, batı uygarlığının tüm kriterlerini benimseyip uygularsa, milli kültürünü koruyup geliştirirse ve diniinançlarınısadecekişisel alanda izlerse elbette ki başarılı olacaktır. Batı uygarlığını ve Türk kültürünü uygulayarak aynı zamanda Müslüman olmak mümkündür. ‘’Doğu’’ ile ‘’Batı’’yı karşıt görme yerine bütünleyici olarak anlamak ve kabul etmek gerekir.

Söz konusu ettiğimiz üç kavram arasında uyum sağlamak,uzlaştırma yaratmak her zaman kolay değildir. Ancak; uygarlığı uluslararası, kültürü milli ve dini kişisel açıdan benimseyerek her türlü çelişkiden, şüphe ve benlik krizinden uzaklaşma olanağı vardır.