Av. ÖZDEMİR ÖZOK

"Siyasal Partiler ve Demokrasi"
 
Günümüzde siyasal partiler olmaksızın demokrasinin yaşamasına ve işlemesine olanak yoktur. Bu nedenle demokrasiyi yaşatmak ve sürdürmek için siyasal partilerin demokratik bir iç yapıya sahip olmaları gerekmektedir. Aksi halde kendi içlerinde demokrasiyi uygulayamayan partilerin ülke bazında demokrasi mücadelesi yapması gerçekçi ve inandırıcı olamayacaktır.
 
21 Kasım 1990 tarihli Paris şartının ilk paragrafında "Artık, demokrasi tek ve vazgeçilmez yaşam tarzıdır" denilmek suretiyle, demokrasinin günümüzün en önemli ve en çok benimsenen siyasal rejimi olduğunun altı çizilmiştir. Bu nedenle bütün siyasal rejimler, hatta demokrasi karşıtı siyasal rejimler bile kendilerinin demokratik oldukları iddiasındadırlar.
Çoğulcu-Özgürlükçü demokrasiler, tarihsel gelişim süreci içinde hukukun üstünlüğü ilkesinden yola çıkarak hukuk devletine ulaşmışlardır. Demokrasi insanlığın kültürel ve tarihsel birikiminin ürünüdür. Çağdaş çoğulcu demokrasi bir denge ve uzlaşma rejimidir. Bu nedenle, oligarşik azınlıklar kadar toplumsal çoğunlukların da kendi düşünce ve eylemlerini zorla kabul ettirmek eğiliminde bulunmaları çoğulcu demokrasi ile bağdaşmaz bir tutumdur.
Onun için çoğulcu demokrasi, demokrasiyi yıkmaya yeltenen akımlara bile hoşgörü göstererek ve onları rejimin içine çekip etkisiz kılmaya çalışır. Böylece gerçek anlamda çoğulcu demokrasi, ancak halkın değişik yollardan ve mümkün olan en geniş ölçüde siyasal karar alma sürecine katılması ile gerçekleşir.
Siyasal partiler ise demokrasinin en önemli siyasal kurumlarından biridir. Bu açıdan çağdaş demokrasi anlayışı için, partiler ve parti içi demokrasi yaşamsal bir önem taşımaktadır. Çağdaş anlamda siyasal partilerin ortaya çıkışları oldukça yeni olmakla beraber, partiler çok hızlı bir gelişim göstererek, kısa zamanda bir çok ülkede siyasal yaşamın temel, vazgeçilmez unsuru haline gelmişler ve olağanüstü bir önem kazanmışlardır.
Bu nedenle çok partili siyasal yaşamın olduğu klasik demokrasilere "Partiler Devleti" denmektedir. Anayasa Mahkememiz bir kararında belirttiği gibi "...çağdaş demokrasilerde yurttaşların devlet yönetimine katılmaları temel koşuldur.....Kişilerin ayrı ayrı güçleriyle sonuç almaları zordur. Bireysel iradelerini birleştirip yönlendirerek onlara ağırlık kazandıran özgün kuruluşlara gereksinim duyulmuştur.
Bu kuruluşlar, demokrasiler için asla vazgeçilmez öneme sahip olan siyasi partilerdir. Siyasi partiler, belli siyasi düşünceler çerçevesinde birleşen yurttaşların özgürce kurdukları ve özgürce katılıp ayrıldıkları kuruluşlardır. Kamu oyunun oluşumunda önemli etkinliği olan siyasi partiler...siyasi katılımları somutlaştıran hukuksal yapılardır. Siyasi partiler, demokratik rejimin olmazsa olmaz şartıdır." demek suretiyle siyasi partilerin, demokratik yaşamdaki önemini vurgulamıştır.
Demokrasinin en temel siyasal kurumlarından olan çağdaş siyasal partiler yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahiptir. Çağdaş anlamda ilk siyasal partiler ABD ve İngiltere`de ortaya çıkmalarına karşın, uzun süre hukuksal düzenlemelere konu olmamışlardır. Ancak, Almanya ve İtalya`da yaşanan kötü deneyimlerden sonra siyasal partilerin yasal bir çerçeveye oturtulmasının gerekliliği anlaşılmıştır.
Bu nedenle II. Dünya savaşından sonra, önce İtalya ve Almanya`dan başlayarak siyasal partiler hukuksal düzenlemelere konu olmuşlardır. Siyasal partilere ilk defa 1947 yılında kabul edilen İtalyan Anayasası’nın 49.maddesinde değinilmiş, daha sonra 1949 yılında Alman Anayasası’nın 21.maddesinde siyasal parti kavramına ve siyasi partilere yer verilmiştir.
Ülkemizde ise, 1909 yılında yapılan hukuksal düzenlemeye kadar siyasi oluşumlar hukuken tanınmamaktaydı, bu tarihten sonra dernek kurmanın serbest bırakılmasıyla ilk siyasal örgütlenmeler ortaya çıktı. Bu tarihe kadar gizli örgütlenen siyasal oluşumlar, bu tarihten sonra Dernekler Kanunu’na tabi olarak örgütlenmişlerdir. Bu bağlamda ülkemizde 1961 anayasasından önce, bağımsız bir siyasal partiler hukukundan bahsetmek olanaksızdı. Böylece, 1961 anayasasına kadar dernekler hukukuna bağlı olan siyasi partilerle ilgili olarak ilk düzenleme 1961 anayasasında yapılmıştır.
Bu konuda, 1982 anayasasının 68. ve 69.maddelerinde yapılan düzenlemelerle, siyasi partilerin, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları oldukları vurgulanmıştır. Bilindiği gibi, 17.10.2001 gün ve 4709 sayılı anayasa değişiklikleri ile siyasi partiler hukukunda önemli bir düzenleme yapılmıştır. Bu bağlamda taksirli suçlardan hüküm giymiş olanlara da oy hakkı tanınmış, ‘odak` kavramı tanımlanmış ve kapatma kararı anayasa mahkemesinin beşte üç çoğunluğunun oyuna bağlanarak siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılmıştır.
Günümüzde siyasal partiler hukukunun en önemli sorunlarından biri kuşkusuz parti içi demokrasinin olmamasıdır. Ülkemizdeki siyasal partilere bakıldığında hiyerarşik bir şekilde parti liderinin ve yakın çevresinin tartışılmaz egemenliğini görürüz. Parti içi demokrasinin işlemesine engel olan bu oligarşik yapı, hem demokrasiye, hem de her türlü değişime kapalıdır. Oysa demokratik rejimlerde her şeyden önce, demokrasinin en önemli kurumlarından bir olan siyasal partilerin örgüt yapılarının demokratik özellikler taşıması gerekmektedir.
Bunun için parti liderlerinin etkinliği ve seçilme yöntemleri, örgütün merkeziyetçilik derecesi, parti merkez yönetiminin örgüt hiyerarşisi içindeki gücü, katılma derecesi, parti üyeliği gibi unsurlar çok önem taşımaktadır. Bilindiği gibi parti içi demokrasi, partinin bütün kademelerinde görev alanların seçimle ve belirli bir süre için göreve gelmelerini, ülkenin önemli sorunları hakkında çözüm önerilerinin alt kademelerden yukarı kademelere doğru gerçek ve demokratik bir süreç içersinde ulaşabilmesini gerektirir.
Siyasal partilerin topluma öncülük edebilmesinin ve çoğulcu demokrasiyi yaşama geçirebilmesinin ön koşulu, parti içinde farklı fikirlerin bir arada yaşayıp, yarışmalarına olanak veren bir parti içi hukuk ve demokrasi düzeninin kurulması ve işlerlik kazanmasıdır.
Gerçekten günümüzde siyasal partiler olmaksızın demokrasinin yaşamasına ve işlemesine olanak yoktur. Bu nedenle demokrasiyi yaşatmak ve sürdürmek için siyasal partilerin demokratik bir iç yapıya sahip olmaları gerekmektedir. Aksi halde kendi içlerinde demokrasiyi uygulayamayan partilerin ülke bazında demokrasi mücadelesi yapması gerçekçi ve inandırıcı olamayacaktır.
Parti içi demokrasi konusundaki sorunlar için sadece hukuksal düzeye bakmak yanıltıcı olabilir. Parti içi demokrasinin önündeki kimi engeller siyasal kültürden kaynaklanmaktadır.