Önder Karaduman

Gerekli önlemler alınmazsa, gelecekte ciddi bir arz güvenliği problemi olabilir
 
Krizi en az zararla atlatabilmek ve gelecekteki olası arz krizini önlemek için, üretim yatırımlarının hız kesmeden devam etmesini sağlamak gerekiyor. Bunun için de, özel sektörü yatırım yapmaya veya yatırımlarını hızlandırmaya teşvik edecek bir ortamın yaratılması son derece önemli.
 
Türkiye’de en çok kullanılan enerji kaynakları nelerdir?
Türkiye’de toplam elektrik üretiminin kaynaklara dağılımına baktığımızda, doğalgazın payının %50’nin üzerinde olduğunu, kömürün %25, hidroliğin ise %22 pay teşkil ettiğini görmekteyiz. Bunların yanı sıra, rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin toplamdaki payı ise %1’i ancak aşmış durumda.
Bu tabloyla, dünya genelinde elektrik üretiminde doğalgazı en çok kullanan ülkelerin başında gelmekteyiz. Üstelik doğalgazın tamamını yurtdışından ithal ediyoruz. Rus doğalgazına %60’ın üzerinde bağımlıyız. Bu durum, ülkemizde arz güvenliğini ciddi anlamda tehdit eden unsurların başında gelmektedir. Türkiye’nin en kısa zamanda elektrik üretimini bu ölçüde doğalgaza bağımlı olmaktan kurtarması gerekiyor. Bunun yerine, ülke olarak çok ciddi bir potansiyele sahip olduğumuz yenilenebilir enerji kaynaklarından daha etkin bir şekilde yararlanmalıyız.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha çok faydalanmak için neler yapılması gerekiyor?
Her şeyden önce, yenilenebilir enerji yatırımlarını cazip hale getirecek adımların bir an önce atılması gerekiyor. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğe uygulanan alım fiyatlarının yatırımları teşvik edecek düzeyde olması son derece önemli.
2005 yılında kabul edilen Yenilenebilir Enerji (YEK) Kanunu önemli bir adım olmakla birlikte, son yıllarda özellikle fiyat açısından beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Bugünlerde, TBMM Enerji Komisyonu’nda kabul edilen ve yakın zamanda Meclis gündemine gelmesi beklenen YEK Kanununda değişiklik öngören Kanun Tasarısını tüm sektör heyecanla bekliyor. Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) olarak biz de bu çalışmalara önemli katkılar sağladık. Bu kanun tasarısında, eskisinden farklı olarak kaynak bazında değişkenlik gösteren yeni alım fiyatları ortaya konuyor. Özellikle küresel ekonomik krizin ortaya koyduğu zor şartlarda, alım fiyatlarının piyasaya moral verecek ve yatırım iştahını artıracak ölçülerde belirlenmesi son derece önemli. Komisyon’da yapılan değerlendirmeler sonucunda, bizim önerdiğimiz fiyatlara yakın ve beklentileri az çok karşılayacak düzeyde alım fiyatları belirlendi. Ayrıca, inşaa edilecek santrallerde kullanılan malzemelerin yerli üretim olması halinde, fiyatlara belli oranlarda eklemeler yapılacak. Bu da, yerli sanayiyi teşvik etmek adına son derece olumlu bir adım. Tüm sektör olarak kanun tasarısının Meclis tatile girmeden yasalaşacağını ümit ediyoruz. Bu yeni düzenlemeyle, Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarının ciddi bir ivme kazanacağına inanıyoruz.

Nükleer enerjiye karşı yaklaşımınız nedir?
Nükleer enerji konusunu birçok açıdan değerlendirmek lazım. Bunlardan birincisi ve en önemlisi elektrik arzı boyutu. Yapılan tüm projeksiyonlar, kriz şartları ortadan kalktıktan sonra önümüzdeki yıllarda ciddi bir elektrik arz açığı sorunuyla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Nükleer santraller, büyük üretim kapasiteleriyle, bu arz sorununa önemli ölçüde çözüm getirebilecek bir formül olarak ortaya çıkıyor.
Birçok kişi, “yenilenebilir enerji kaynaklarımızı değerlendirelim”, “kayıp-kaçağı önleyelim” veya “enerji tasarrufu yapalım” gibi önerilerle nükleer santrale karşı çıkıyorlar. Tabii ki arz güvenliği açısından kesinlikle bu önerilerin hayata geçirilmesi gerekiyor, ancak elimizdeki tüm verilerin gösterdiği bir gerçek var ki, öne sürülen bu çözüm önerilerinin hiçbiri uzun dönemde Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayabilecek yeterlilikte değil. Nükleer enerji, arz güvenliği açısından kaçınılmaz bir adım olarak gözüküyor.
Nükleer santrallere karşı çıkanların öne sürdüğü bir başka tez ise, çoğu ülkenin nükleer santrallerden vazgeçtiği ve dünyada nükleer santral sayısının azaldığı. Bu yanlış bir tespit. Dünyada nükleer santrallerin sayısı azalmıyor, aksine artıyor. 1980 yılında santral sayısı 250’lerde iken, şu anda yaklaşık 450 tane nükleer santral mevcut. Güney Kore’de bugün 20 adet nükleer santral mevcut ve yenilerini yapmaya devam ediyorlar. Dünya elektrik üretiminde nükleerin payı da yıllar itibariyle artmıştır. 1970’lerin başında %1 olan oran 2000’li yıllarda %20’ye yaklaşmıştır. Örneğin Fransa’nın elektrik üretiminde nükleerin payı %80’lere yaklaşmaktadır.
Nükleer, aynı zamanda Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını da azaltacak bir faktör. Elektrik üretimi için doğalgaz ithalatına milyarlarca dolar ödeyen Türkiye’ye, aynı elektriği nükleerden üretmek için 200 milyon dolarlık uranyum yakıt çubuğu yeterlidir. Bazı çevrelerin, Türkiye’nin doğalgaza olan bağımlılığına sessiz kalırken, nükleere ısrarla karşı çıkmaları dikkat çekici.
Nükleerden elektrik üretiminin maliyeti de diğer birçok kaynağa göre daha düşüktür. Doğalgaza göre neredeyse 5 kat daha düşüktür. Nükleerin elektrik üretiminde payının artması uzun vadede elektrik fiyatlarına da olumlu yansıyacaktır. Son olarak çevre açısından bir değerlendirme yapacak olursak, nükleer santrallerin sera gazları üretmediğini ve küresel ısınmaya etkide bulunmadığını bilmek gerekiyor. Yani nükleeri, termik santrallere göre çevre dostu olarak nitelendirmek mümkün. Ayrıca, atık sorunu vb. riskler de kullanılan yeni teknolojiler ve alınan önlemlerle ortadan kaldırılabiliyor.
Bütün bu faktörleri değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin bir an önce nükleer enerjiden faydalanması gerektiğini düşünüyoruz.

İçinde bulunduğumuz krizin enerji piyasalarına nasıl etkileri oldu?
Küresel ekonomik krizin olumsuz etkileri, birçok sektörde olduğu gibi enerji sektöründe de ciddi zorluklar yaşanmasına neden oluyor. Projeler için finansman bulmanın oldukça zorlaştığı, bankaların kredi vermekte fevkalade çekingen davrandığı bir ortamda, elektrik üretim sektöründe planlanan yatırımlar ister istemez gecikiyor. Son dönemlere kadar enerji sektörüne yeni giren şirketlerin sayısının artmasıyla yoğun lisans başvuruları alan EPDK, bu sefer ek süre uzatımı, kurulu gücü azaltma ve yatırımı geri çekme talepleriyle karşı karşıya kalıyor.
Elektrik talebinin kriz sonrasında yeniden artış göstereceği gerçeğini göz önünde bulundurursak, gerekli önlemler acilen alınmadığı takdirde, gelecekte ciddi bir arz güvenliği problemiyle karşı karşıya kalmamız muhtemel görünüyor.
Küresel mali krizin bu tür olumsuz etkilerini göğüslemeye çalışan sektör, bir yandan da kamunun yanlış uygulamalarının sıkıntısını çekiyor. DUY sistemi çerçevesinde özel sektörden alınan elektrik karşılığında kamunun yapması gereken ödemeler, son dönemlerde sürekli aksatılıyor. fiirketler, birkaç aylık alacaklarını henüz tahsil edememiş durumdalar.DUY ödemelerinin gecikmesinden dolayı, üreticilerin büyük kısmı, BOTAfi’a gaz borcunu ödemek için kredi kullanıyor, hatta faktoring şirketleriyle anlaşma yoluna gidiyor.
Bu nedenlerle finansman sıkıntısı gitgide derinleşen özel sektör, beklenen yatırımları gerçekleştirmekte oldukça zorlanıyor.

Enerji sektöründeki firmaların krizi en az zararla atlatabilmesi için önerileriniz nelerdir?
Krizi en az zararla atlatabilmek ve gelecekteki olası arz krizini önlemek için, üretim yatırımlarının hız kesmeden devam etmesini sağlamak gerekiyor. Bunun için de, özel sektörü yatırım yapmaya veya yatırımlarını hızlandırmaya teşvik edecek bir ortamın yaratılması son derece önemli.
Yatırımların önünü açmak için en başta özel sektörün birikmiş sorunlarının ivedilikle çözülmesi gerekli. Öncelikle, özel sektöre DUY sisteminden yapılacak ödemeler düzenli hale getirilmeli. Aksi halde, zaten kredi bulmakta sıkıntı çeken şirketlerin yatırım projelerine kaynak aktarabilmeleri mümkün değil.
Yatırım yapacak şirketler için, bürokratik işlemlerin çokluğu ve uzunluğu da büyük bir sıkıntı kaynağı olmaya devam ediyor.
Yatırımları kolaylaştırmak adına, inşaat öncesi dönem dahilinde çeşitli idarelerden temin edilmesi gereken izin ve onaylara ilişkin bürokratik işlemler bir an önce hızlandırılmalı. İlgili idarelerin enerji yatırımları ile ilgili başvuruları