MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
Dünya Ekonomisi 2012 Yılında Yavaşlıyor
 
Dünya ekonomisi 2012 yılına yavaşlayarak girmiştir. 2012 yılında dünya ekonomisine ilişkin büyüme beklentileri oldukça sık güncellenmekle birlikte 2011’in altında yüzde 3-3.4 arası bir büyüme öngörülmektedir. Gelişmiş ülkelerde büyüme yüzde 1.2-1.4 arası, gelişen ülkelerde ise yüzde 5.5-5.7 arasında bir büyüme beklenmektedir.

ABD ve Japonya Ekonomisinde Ilımlı Büyüme
ABD ekonomisinde 2012 yılında büyüme beklentileri yüzde 2.1 ile 2.4 arasında değişmektedir. Seçim yılında ABD ekonomisinde kademeli toparlanmanın süreceği öngörülmektedir. İstihdam piyasası, konut sektörü ve banka kredilerinde iyileşme zayıf kalmaya devam edecektir. ABD’de Merkez Bankası FED üçüncü bir parasal genişlemeye gitmeksizin Kasım ayında yapılacak seçimlere kadar ılıman bir büyümenin süreceğini öngörmektedir. ABD’de göreceli toparlanma ithalat artışını destekleyecek ve Kanada ile Meksika’nın da büyüme performansına olumlu yansıyacaktır.
Japonya ekonomisinde yüzde 2 büyüme öngörülmektedir. 2011 yılında yaşanan deprem nedeniyle yüzde 0.7 küçülen ekonomi 2012’de yeniden büyüme gösterecektir. Japonya’nın kalıcı bir resesyondan kurtularak yeniden büyümesi olumlu bir gelişme olacaktır.
Diğer gelişmiş ülkelerde yüzde 2.6 büyüme beklenmektedir. Bunların içindeki yeni sanayileşmiş Asya ülkelerinde ise yüzde 3.4 büyüme öngörülmektedir.

Avrupa Birliği ve Euro Bölgesinde Küçülme Beklentisi
2012 yılında dünya ekonomisindeki yavaşlamanın temel kaynağı AB ve Euro bölgesinde beklenilen ekonomik küçülme olmaktadır. 2011 yılını yaşanılan sıkıntılara rağmen büyüme ile kapatan AB ve Euro bölgesinde 2012 yılında yüzde 0.3 ve yüzde 0.5 küçülme beklenmektedir. İyimser beklentiler ise AB ve Euro bölgesinde büyümenin sıfır olmasıdır. Bu beklentiler AB ve Euro bölgesinde Yunanistan konusu dahil sorunların yönetildiği varsayımı ile şekillenmektedir. Avrupa Birliği’nin kamu mali disiplini yanı sıra büyüme ve istihdam için de kaynaklarını kullanmaya başladığı varsayımı ile beklentiler hesaplanmaktadır. Özellikle Almanya’nın büyüme performansı belirleyici olacaktır.

Gelişen Ülkelerin Büyümesinde Yavaşlama
Dünya ekonomisine ilişkin 2012 öngörüleri içinde önemli bir başlık başta Çin olmak üzere gelişen ülkelerin büyüme performansındaki yavaşlama beklentisidir. Çin ve Hindistan’ın uzun yıllar iki haneli büyümenin ardından 2012 yılında yüzde 7.5 ve 6.0 büyümesi beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde büyüme performansının zayıflaması ilk kez 2012 yılında gelişen ülkelerin ihracata dayalı büyüme dinamiklerini yavaşlatacaktır.
Diğer üç BRICS ülkesi Rusya’da yüzde 4.0 Brezilya’da yüzde 3.0 ve Güney Afrika Cumhuriyetinde yüzde 2.7 büyüme beklenmektedir. Emtia ihracatına dayalı bu üç ülkenin büyümeleri emtia fiyatlarındaki dalgalanmadan etkilenecektir. Gelişen ülkeler içinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yüzde 4.2 ve Sahra Afrikasında yüzde 5.4 büyüme öngörülmektedir.

Euro’nun Geleceği ve Alternatif Senaryolar
2012 yılında dünya ekonomisinde ana senaryo olarak küresel büyümenin yavaşlaması öngörülmektedir. Ancak Yunanistan’da yaşanan siyasi gelişmeler ve 17 Haziran tarihinde yenilenecek seçimler ardından ortaya çıkacak alternatif siyasi tablolara bağlı olarak Euro’nun, Euro Bölgesinin ve AB’nin geleceğine ilişkin alternatif senaryolar tartışılmaya başlamıştır. Bunlar içinde iki ana senaryodan ilki Yunanistan’ın Euro’da kalarak önlem paketlerini uygulamasıdır. Bu senaryo 2012 yılı küresel büyüme beklentilerini değiştirmeyecektir.
İkinci senaryo ise Yunanistan’ın Euro’dan çıkarak eski para birimi Drahmiye dönmesi senaryosudur. Bu senaryo içinde olumsuz beklentiler Yunanistan ekonomisinin önce hızla küçülmesi, Euro’dan ayrılma seçeneğinin diğer yüksek borçlu ülkeler için de geçerli hale gelmesi ve buna bağlı olarak Euro’ya olan güvenin hızla kaybolması ile Euro’dan kaçısın başlamasıdır. Bu ikinci senaryo da Euro bölgesi ve Avrupa Birliği’nde ekonomik küçülme daha kuvvetli olacak ve bunun küresel ekonomiyi daha da yavaşlatma etkisi ortaya çıkacaktır. Euro bölgesine ilişkin bu ikinci senaryo artık kabul edilmekte ve Avrupa Merkez Bankası ile Avrupa Komisyonu da buna ilişkin hazırlık planları yapmaktadır.